Pazartesi akşamı, Başıbozuk.
Çarşamba akşamı, Şehzade.
Cuma akşamı, Okulda sapık var.Günler bu şekilde bilginiz olsun. İyi okumalar. Öpüyorum hepinizi.
Ben Aydın Alparslan Dinçsoy. Adını aldığı büyük dedesinin Şehzade'si. Anne ve babasının ilk göz ağrısı. Ailesinin büyük bir mutlulukla ve heyecanla beklediği evladı Aydın Alparslan Dinçsoy.
Arkamda, sağımda, solumda... Etrafımdaki herkes tarafından çok sevilen, sayılan bir erkeğim. Yaşım 23, Uludağ üniversitesi Motor mühendisliği son sınıf öğrencisiyim. Dinçsoy otomotivin gelecek vaat eden varislerinden en büyüğüyüm.
Son sınıfa başladığım ilk gün, hem sınıf, hem en yakın arkadaşım Eymen'in yanına giderken gördüm o kızı. Sanem... Okuldan tanıdığım Esra'nın kuzeniymiş. Bizim okula yatay geçişle gelerek iki seneyi burada okuyacakmış.
Masmavi gözleri, boyalı da olsa sarı uzun saçlara sahip. Narin, kibar, çok güzel bir kız. Onu düşünerek uyuduğum gecenin sabahında, annem akşam söylediği gibi yumurta haşlamıştı. İkizlerin kahkahaları arasında, Mısra sultanın emriyle yemek zorunda kaldım.
Aynı senede doğduğumuz için, okula da aynı sene başlamıştık. Ayhan Mete Mekatronik mühendisliği, Beste Makine mühendisliği okuyordu. Babamın ve annemin isteği üzerine liseyi, onların lisesinde okumuştuk. Beste annem gibi ressamlık kızıydı. Biz, Dayım gibi Cnc erkeğiydik.
Ayhan Mete ve Beste, bölümleri yanyana binalarda olduğu için Ayhan Mete'nin arabasıyla gidiyorlardı. Benim bölümüm fakültenin diğer ucundaydı. Ama bu sabah bölüme gitmek yerine Esra'yı aramaya başladım.
Kafede gözlerim ikisini bir yandan Esra'nın telefonunu çaldırıyordum. Sonunda açtı. Bugün Sanem'e açılma kararı almıştım. Beklemenin alemi yok. Zaten bende babam gibi arsız yüzsüz bir insanım annemin deyişiyle. Utanmak, çekinmek yok. Açık açık konuşacağım.
Öyle de yaptım. Yanlarına gittiğim gibi masaya bir sandalye çekip oturdum. Esra'ya "Bizi bir yalnız bırakır mısın?" dediğim gibi oturduğu yerden gülerek kalktı. Benim tam tersim, fazla utangaç bir kız sanırım. Ama çok güzel amk. Çok güzel lan.
"Sanem..." dedim mavilerine bakarak. Zor bela bakışlarını grilere çıkartabildi. "Uzatmayı sevmem. Var mısın benimle beraber olmaya?" Pat diye sordum. Ama pat diye cevap alamadım.
"Ya, ben ne diyeceğimi şaşırdım şimdi... Bilmem ki? Yani nasıl olur?"
"Bal gibi olur..." deyip ayağa kalktım. Hatta yanına geçip elinden tutarak onu da kaldırdım. Herkes mal gibi bize bakıyordu. Okuldan bu zamana kadar sevgilim olmamıştı. Son senemin ikinci günü olmuştu. Eymen Esra'nın yanında alkışlamaya başlayınca herkes alkışladı.
Yanımdaki güzelliğin beyaz teni kızarmıştı. Olabilirdi. Sıkıntı yoktu. Utanmak hakkıydı. Dersleri falan siktir edip tanışma gerçekleşme kararı aldım.
"Bugün derse girmiyoruz..."
"Ama ben daha yeniyim, kimseyi de tanımam Esra'dan başka..."
"Tanırsın..." dedim arabanın yanına geldiğimizde. "Atla hadi." Siyah Audi Q3'üme bindiğimiz gibi Görükle'de bir mekana getirdim.
"Kahvaltı yaptın mı?"
"Yapmadım..." Daha oturmadan garsonu çağırıp masayı donatmasını istedim. İsterim amk. Karşımda sevdiğim kız var.
Karşılıklı oturduk ve kendimi tanıtmaya başladım.
"Aydın Alparslan Dinçsoy, adımı biliyorsun zaten. 23 yaşındayım. Babamın dedemden kalan bir fabrikası var. Orada çalışmak için motor mühendisliği okuyorum. Bademli'de oturuyoruz. İkiz kardeşlerim var. Onlarda burada okuyorlar. Bir ara tanıştırırım. Sormak istediğin bir soru varsa sorabilirsin..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHZADE (Tamamlandı)
أدب المراهقينAydın Alparslan Dinçsoy'un hikayesidir. Meslek lisesinin devamı niteliğinde değildir, ama onu okuduktan sonra okumanızı tavsiye ederim. "Anne ben aşık oldum." diyerek girdim eve. "Anne." diye bağırmaya devam ettim. Dinçsoy silahlı kuvvetlerinin he...