Yine geçmişten kısa bir bölümle başlıyoruz. Bölüm istiyorsunuz farkındayım ama bende sizden yorum beğeni falan istiyorum. 6'da 1 oranında beğeni bile Yok yani. Emeğime yıldız abla veren bakayım. İyi okumalar.
Bu arada sürpriz bir hikaye dedim ya, tahmini olan var mı? Sizce ne olacak bu hikaye?
"Oğlum," diye seslendi Mısra Aydın Alparslan'a, "Neden bugün sessizsin?"
Aydın Alparslan gri güzel gözlerini, annesinin binlerce kez şükür ettiği gözlerini çevirip ona baktı. "Bilmem? Sessiz miyim anne?"
"Biraz öylesin..." Üç kardeş anasınıfı ödevlerini bitirmek için yan yana oturmuş, anneleri de karşılarında oturuyordu. "Bir sorun varsa konuşabiliriz..." diye devam etti Mısra.
"Kaybettim," dedi küçük çocuk bir anda. "Neyi kaybettin annecim?"
"Bugün okulda oyun oynarken arkadaşımla eş yapmıştı öğretmenimiz, oyunu kaybettim. Süremiz bitince tekrar oynamayamadık. İlk kez kaybettim."
"Olabilir ama bebeğim," dedi Mısra oğlunun çenesine elini koyarak, "Bu hayatta her şey kazanılacak diye bir kural yok. Bir sonraki sefere daha iyi oynar, kazanırsın belki..."
"Kaybettiğim için üzülmüyorum ki," dedi bir anda. Mısra ne diyeceğini şaşırmıştı. Zaten onun çoğu zaman sarf ettiği cümleler karşısında şaşırır, ne diyeceğini ve kendisi ne cevap vereceğini düşünürdü. "Kaybettiğim için üzülmedim aslında. Ama arkadaşım gereksiz bir cümle söyledi."
"Ne söyledi?"
"Sen oynamayı bilmiyorsun. Aslında oynamayı biliyorum ama öğretmenimiz hep onunla eş yapıyor beni ve hep ben yeniyordum onu. Bugün bilerek yenildim, berabere bile kalmadım anne, bilerek yenildim. Geçen sefer ben yendiğimde ağlamıştı, üzüldüm. Bu sefer o yüzden bilerek yenildim. Ama arkadaşımın söylediği cümle saçma değil mi? Oynamayı bilmesem onu hep yenemezdim..."
Yine mantıklı bir cümle, yine annesinden gelen merhamet duygusu... Bu çocuk kime çekmiş sorusunun tamamıyla tek bir cevabı vardı, o da annesi. Onun gibi merhametli, onun gibi düşünceliydi.
Gülümsedi Mısra. Oğlunun yanağından kocaman bir öpücük alarak kahve saçlarını karıştırdı. "Sen doğrusunu yapmışsın annecim. Arkadaşının üzülmemesi için kaybetmen çok büyük bir davranış ve arkadaşının söylediği cümle yanlış. Sen doğru bildiğin yoldan şaşma, içinden nasıl geliyorsa öyle davran, çünkü sen doğru yoldasın..."
"Benim için doğru olan, insanların mutlu olması. Ama insanları mutlu ederken bazen yanlışlar yapabiliyorum galiba." dedi bütün tatlılığıyla, "Kendim üzülmüş olmuyor muyum böyle?"
"İnsanlar sadece kendilerini düşünürlerse zaten mutlu olamazlar. Çünkü bu bencilliğe girer. Sen arkadaşının mutlu olmasına sevindin mi, üzüldün mü?"
"Sevindim."
"O zaman onun mutluluğuyla mutlu olmayı deneyebilirsin. Bir sonraki sefere de oyunu bildiğin gibi oyna, yada öğretmenine söyle arkadaşını değiştirsin, olur mu?"
Gülümseyince yanağında küçücük bir gamze çıkardı, onu gösterdi. "Söylerim anne. Beni dinlediğin için teşekkür ederim..."
Devam edebilirsiniz.
Gördüğüm her şeyde bir anlam çıkarmaya çalışırdım ancak, görmekle anlamak arasında dağlar kadar fark olduğunu o an anlayamazdım. Belki sadece bakıyorum, belki görüyorum, belki anlıyorum. Bunu o an çözemezdim, yalnız kaldığım zaman ne demek istediğini, ne gördüğümü, ne anladığımı düşünür, bir sonuca varırdım. Küçükken bile insanları mutlu ettiğim zaman ayrı bir sevinç olurdu içimde. Küçüktüm ama insanları mutlu ettiğimi görünce sevinirdim. Ancak bunu o an anlayamazdım. Anlamam için kendime tanıdığım süre sonunda belki çok pişman olurdum, belki çok mutlu olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHZADE (Tamamlandı)
Teen FictionAydın Alparslan Dinçsoy'un hikayesidir. Meslek lisesinin devamı niteliğinde değildir, ama onu okuduktan sonra okumanızı tavsiye ederim. "Anne ben aşık oldum." diyerek girdim eve. "Anne." diye bağırmaya devam ettim. Dinçsoy silahlı kuvvetlerinin he...