KbraAydn848 bu bölüm senin için canım. İyi okumalar.Bu öyle bir histi ki, nasıl anlatacağımı bilemiyordum. Hatta bilemiyorduk. Ayhan Mete'yle oturup sürekli gülüyorduk. Ne diyeceğimizi şaşırıyorduk. Ne yapacağımız hakkında bir fikrimiz yoktu. İkimizin de eşine olan sevgisi bize özgüydü. İkimizin de heyecanı ortaktı ama bize özgüydü. Yan yana geldiğimiz zaman, "Amca mı olacağım ben şimdi?" diye soruyorduk. "Sen de, ben de," diyorduk. "Aynı zaman da baba oluyoruz bir de..." Gülüşüyorduk. "İkimiz de hem de..."
Ne diyeyim ki? Daha nasıl anlatayım bilmiyorum. Böyle bir durumda böyle bir huzurun içinde yaşamak gibisi yoktu. Ayhan Mete'nin çayını veren Esma koşarak banyoya gittiğinde bizimki çayı bırakıp peşinden koştu. "İyi misin hatun? Arkadaş çıkart çıkart bitmedi içindekiler..." Çok fazla istifra ettiği için çoğu zaman fabrikaya bile gelemiyordu hatta. Ben de Bade'yi canım isterse götürüyordum. Çünkü ilk doktora gidişimizde düşük olmaması için dikkat etmesi gerektiğini söylemişti. Ehliyet sınavına gittiğimizde binbir çeşit dua etmiştim. Okula gittiğimizde merdivenleri çıkarken içim gidiyordu. Bir şey olacakmış gibi geliyordu.
Esma iyi olmayınca onlar evlerine geçtiler. Ben de, "Çayımı bitireyim," dedim Bade'ye, "Sonra kalkarız..." Anneme ne kadar dua edecektik bilmiyordum ama ikisine de doğru dürüst iş yaptırmıyordu. Yemeği hazırlıyor, yeri geldiğinde kendi evinin işini bırakıp bizim evlerimize koşuyordu. Ayağının altına ne sersek az gelirdi. Teşekkür ettiğimiz zaman da bize kızıyordu. "Siz yaptınız diye bir tek sizin mi sanıyorsunuz o çocukları? Onlar benim canlarımın canları. Siz nereden bileceksiniz?"
Çayımı bitirince eve geçtik. Doktora gittiğimizden beri yan yana oturuyorduk, yan yana uyuyorduk falan. Karı koca ilişkimiz böyleydi. Olsundu. Ben şikayetçi değildim. "Bade?" dedim salonda oturup televizyon izlerken, "Senin neyin var, suratın bozuk gibisin?"
Bakışlarını dizlerine indirdi. Hatta parmaklarıyla oynamaya başladı. Bir derdi kesin vardı ama neydi? Sıkıntılı bir nefes verip yüzünü bana çevirdi. "Aydın Alparslan," dedi bir çırpıda, "Benim canım bir şey istiyor..."
"Ne istiyor?" dedim heyecanla ayağa kalkarak, "Hemen söyle gidip alayım." Ben de bunu bekliyordum. Nasıl hamilesin bilmiyorum ki, insan bir şeyler aşerir, bir şeyler ister. Çilek işte mesela, dondurma iste.
"Ama bu saatte bulabilir miyiz ki?" Saate baktım, 9'a geliyordu. "Boşver sen onu bunu. Ne istiyorsan söyle, hemen bulayım."
"Böyle şey, mmm, ekşi bir şey."
"Nasıl bir şey? Limon mu? Sirke mi?" Bir yandan üst kata koşup cüzdanımı ve arabanın anahtarlarını alıyordum, bir yandan aşağıya bağırıyordum. "İkisi de değil. Böyle kivi ekşisi gibi olacak ama görüntüsü mandalina olacak..." Merdivenlerden inerken donup kaldım. O da neydi öyle? Kivi ekşisi ama mandalina görüntüsü? Ey Mevlam, öyle bir nimet yaratmış mıydın? Yarattıysan ben hiç duymadım.
"O ne Bade? Kivi mi, mandalina mı?"
"Bak şimdi," derken yanına gitmeye başladım. Acaba ateşi falan mı vardı? O yüzden saçmalıyor olabilir miydi? "Bak böyle kivi gibi tadı olsun istiyorum ama görüntüsü mandalina gibi olsun. Turuncu olmasına gerek yok. Sadece böyle içinde dilim dilim olsun mesela..." Gözlerinin içinin parlamasına ne demeli peki? Anlatırken resmen ağzının suyu akıyordu ve dudaklarını yalıyordu. Canı istiyordu anladık, aşersin de istedim ama çilek falan demiştim ben en son. Normal insanlar böyle şeyler isterdi, değil mi? Neden mandalina görünümünde kivi tadındaydı mesela? Benim eşim normal değil miydi? Acaba Enes piçi hastanede karıştırmış olabilir miydi? Bence olur mu olurdu. Kafam her ne kadar mercimek çorbasından dönme işkembe çorbası olsa da evden çıktım. Nereden bulacaktım ben o garip isteği acaba? Meyve miydi o istediği? Yoksa sebze mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHZADE (Tamamlandı)
Teen FictionAydın Alparslan Dinçsoy'un hikayesidir. Meslek lisesinin devamı niteliğinde değildir, ama onu okuduktan sonra okumanızı tavsiye ederim. "Anne ben aşık oldum." diyerek girdim eve. "Anne." diye bağırmaya devam ettim. Dinçsoy silahlı kuvvetlerinin he...