⭐⭐⭐"Nereye bırakayım ablamı?"
"Köprü Yolu'na lütfen."
Yağmurlu bir günde yürümek yerine taksiyi seçmiştim. Her zaman kolaylıktan yana olmuştur seçimlerim.Yağmurun cama vuruşuyla huzur doldu içime. Bana hep huzur vermiştir ama bazı insanlara kasvetli gelir, bunaltıcı ya da sıkıcı. Bir düşüncem vardı hep, kime ağlıyordu bulutlar diye düşünürüm her yağmur yağdığında. Kimin canı yanıyordu yine. Küçüklükten beri, ne zaman yağmur yağsa bir yerlerde birinin canı yanıyor, acı çekiyor zannederdim. Çocukça olabilir, belki de gerçekten bir yerlerde birilerinin canı yanıyordur kim bilir.
Yaşamım zorluklarla geçti ama tüm olanlara rağmen tutunacak bir dal bulmuş ona tutunmuştum. Hep bir umut parçası olmuştu bende, en olumsuz, en kötü anımda bile umudumu yitirmeyip ayakta kalmayı başarıyordum.
On altı yaşımdan bu yana tek başıma hayatla mücadele ettim. Sokaklarda kaldım birçok kez, yataksız yorgansız geçti gecelerim. Günlerce aç susuz bir lokma ekmeğe muhtaç kaldım. Evimden binlerce kilometre uzakta bir başıma hayata tutundum. Zor zamanlardı, hepsi geride kaldı.
Anılarla boğuşurken gözlerim buğulanmıştı. Anılarıma kırmızı bir karanfil misali düştü kucağıma. Yalnızdım, bir başıma koca şehirde kimseye muhtaç olmadan ayakta kalmaya çalışıyordum.
"Şey, çok var mı acaba gideceğim yere?" Diye sordum taksiciye. Sesim ağladığımdan dolayı pürüzlü çıkmıştı. Başım önümde ellerimle oynadım, ağladığımı kimse görmemeliydi. Meraklı bakışları, acıyan gözleri görmek istemiyordu.
Oysa taksiye bindiğimden beri bir çift gözün benim her halimi izlendiğinden bir haberdim.
"Beş altı dakika kadar kaldı. Radyoyu açmamı ister misiniz, canınız sıkkın gibi iyi gelir belki?" Sesi telaşlı çıkmıştı sanki. Gören de benim için kaygılandığını sanırdı.
"Olur aslında, kafam dağılır belki." Dedim bende boş ama düşünceli ses tonuyla.
Radyoya uzandığını, öne doğru atılması nedeniyle çıkan seslerden anlamıştım. Birkaç dokunuşla kanallar arasında gezindi, sonra ritimli sayılabilecek bir kanalda durduğunu anladım."Teşekkür ederim." Galiba işe yaramıştı, en azından öyle olmasını diledim.
"Önemli değil... sizi üzen şeyi anlatmak isterseniz dinlerim... Paylaşmak iyidir. Sırtınızdaki yük her neyse hafifler belki... Tabi sizde isterseniz. " dedi karşımdaki adam. Her cümlesinden sonra duraksıyordu doğru kelimeleri bulmak için.
Bakışlarımı ellerimden çekip öndeki adama baktım sonunda. Sırtı bana dönüktü ama genç birine benziyordu anladığım kadarıyla. Siyah saçları vardı, başında da yine siyah bir şapka. Geniş omuzları ve üstünde kırmızı kareli oduncu gömleği taşıyordu. Hafif yapılı sayılırdı. Yüzü gözükmüyor ve bu haliyle oldukça gizemliydi.
Minnet duydum dedikleriyle, ne erdenmli bir hareketti.
"Haklısınız aslında ama anlata bileceğimi sanmıyorum, yani buna hazır değilim birine anlatmak icin. Yinede çok sağolun beni düşündüğünüz için. Keşke tüm insanlar sizin gibi düşünceli olsa." Dedim içimdekileri dile getirerek."Siz bilirsiniz. Ama kendinizi üzmeyin lütfen. Hayat çok kısa kötü duyguları almayın hayatınıza. Sevin, sevilin yani sevmek sevilmek güzel şey sonuçta. Bir kere geliyoruz bu evrene değil mi?" Dedi heyecanla karışık beklenti dolu sesiyle.
Yüzünü gerçekten merak etmeye başlamıştım. Ender rastlanan bir duygu benim için. Merak her zaman başıma iş açmıştı. Boş verdim sonra, yüzünü görüpte ne yapacaktım sanki.
"Doğru... teşekkür ederim tekrar. Hah! şu köşede indirin lütfen."
"Tamam, nasıl isterseniz." Ses tonu üzüntülü çıkmıştı. Sanki gitmemi istemiyormuş gibi, ya da benim saçmalarımdan biriydi yine.
"Ne kadar tutu?" Dedim cüzdanımı çıkarmaya çalışırken.
"Bir onluk versen yeterli." Dedi uzun bir düşünmeden sonra.
"Nasıl yani on lira mi sadece, abi taksimetreyi açmadın mı? Çok az, en az otuz lira olması lazım." Dedim şüpheli sesimle.
"Şey... Taksimetre... Taksimetreyi açmayı unutmuşum da, ama bir önemi yok. On lira versen yeterli, aslında hiç o parayı vermesende olur."
"Ne münasebet canım öyle şey mi olur, siz alın bu yirmi beş lirayı, orta yolu bulalım. Fazla verdiysem helal olsun, eğer eksik verdiysem de siz hakkınızı helal edin, o kadar yol geldik." Dedim.
"Peki, öyle olsun Kimsem." Son kelimesini çok sessiz söylemişti. Anlamamıştım ama üstelemedim de, parayı almak için sağ kolunu sol omzunun üzerinden uzattı yüzünü dönmemişti arkaya. Ne değişik adam parayı eline tutuşturup "İyi günler." Dedim. Cevabını beklemeden indim taksiden.
Yağmur dinmişti sadece hafiften çiseliyordu. Bulutlar yüklerini boşaltmış, şehri terk ediyordu. Güneş selam verdi yeryüzüne. Eğer şanslıysak birazdan doğa biz insanlara bir armağan verecekti. Gökkuşağı...
Tabi bu beton bloklar arasında ne kadarını görürsek.Bir boyacı dükkanına girdim. Odamın rengini değiştirecektim, bunun için küçük bir kova boya alıp ev için diğer gerekli malzemeleri almak için büyük bir markete girdim. Alışveriş arabasına çantamı ve boya kutusunu koyup raflar arasında gezinmeye başladım. İhtiyaçları alırken izleniğimi hissettim. Bakliyat bölümündeydim arkama dönmemle etrafta kimsenin olmadığını anladım. Omuzlarımı silkip önüme döndüm. Bir an için Bay Kimsesiz'in burda olduğunu sandım.
Diğer İhtiyaçları da hal edip, kasaya yöneldim. Hala izlendiğimi hissediyordum. İyice paranoyağa bağladım. Dayanamayıp telefonumu çıkardım ve mesaj bölümüne girdim.
Kimsem: Sen beni mi takip ediyorsun?
Güzel Adam: Nerden bildin?
Kimsem: Yani burda misin şimdi?
Güzel Adam: Oradaydım, şüphelendiğin için dışarıdayım şimdi.
Kimsem: Ödüm koptu, farkında mısın!
Güzel Adam: Özür dilerim korkuttuysam...
Kimsem: Ne zamandan beri takip ediyorsun.
"Sıradaki lütfen... hanımefendi sıra sizde."
Güzel Adam: Aldıklarını geçir önce, kasiyer sana sesleniyor şaşkın. Ve çok sinirli, sabırsız biri.
Gelen mesajla gerçek hayata döndüm, ne kadar dalmışsam artık. Allah'tan tek ben vardım.
"Kusura bakmayın dalmışım biraz." Dedim tatlı olduğunu düşündüğüm bir sırıtışla. Bence daha çok iticiydi.
Ödemeyi yapıp kendimi dışarı attım. Ellerim doluydu, eve gitmek için bir taksi çevirip eşyaları taksici yardımıyla bagaja yerleştirdik arka kolduga bindim, adresi verip çantamdan kulaklığı çıkarıp kulağıma taktım, işte şimdi yol daha çekilir olmuştu.
⭐⭐⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsem Olsan Ya / Yarı Texting(TAMAMLANDI)
Lãng mạn"Bizim fotoğrafımızı mı çektin?" Dedi yan yana yürürken. İkimizde önümüzdeki yola bakıyorduk. "Biraz... Güzel bir manzaraydı, kaçırmak istemedim. Bir mahsuru yoktur umarım hem istersen sana da verebilirim fotoğrafları." "Sorun yok, kalabilir." "Teş...