Kenan Doğulu: Yüzsüz Yürek⭐⭐⭐
Şans bana uğramadığı gibi, köşelerden bakıp sinsice gülüyordu anlaşılan. Bunun başka bir açıklaması yoktu. Şayet varsa biri bana münasip bir dille anlatsın.
Iki üç dakikalık şaşkınlık ve hayretin ardından kendime geldim. Tepedeki insanların birazı iniyor ve yerini yeni yüzlere bırakıyor. Az önce bana bakan insanlar ise işlerine kaldıkları yerden devam etmeye başlamıştı çoktan. Bir ben olduğum yerde donmuştum. Bence bu olanlara karşı gayet doğal bir haldeydim. Üstümdeki bana yaklaşmayın havası hatta nerdeyse tüm vücudumda olduğuna emin olduğum kızarıklıkta doğaldı.
Adımlarım hızlanıp iniş yoluna doğru yola çıktım. Bu adam benden ne istiyordu bilmiyorum ama öğrenmeden bırakmayacaktım peşini. Bir suçumun olduğunu düşünmüyorum. Hatalı değildim. Sürekli beni kızdırıyor ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Bir yandan inen insanlara bakıyor onu bulmaya çalışıyordum. Yoktu ama er ya da geç bulacaktım. Aynı otelde kalıyorduk ve tabi yan yana odalarda.
Iniş yolunu taşlara takıla takıla nihayet yarılamıştım. Ve sonunda onu gördüm. Bir çalının dibine çökmüş bir şeyler yapıyordu. Onu fark ettiğim için yavaşlayan adımlarım şimdi de hızlanmıştı. Onu yakaladığım için heyecanlanmıştım. Neyle uğraştığını da merak etmiştim biraz.
Iyice yaklaştığımda yavru bir köpeği sevdiğini fark ettim. Küçük ve çelimsiz bir yavruydu. Uzun kahve rengi tüyleri birbirine girmişti. Sokak köpeğiydi. Bu adamın bir kalbi var mıydı? Hayret!
Aramızda birkaç adım kala durdum ve önümdeki bu sevimli manzaraya baktım. Güzel bir görüntüydü. Her ne kadar bu adamdan haz etmesemde bence bu anı ölümsüzleştirmem gerekiyor. Boynumdaki fotoğraf makinasını alıp iki üç tane değişik açılardan fotoğraflarını çektim. Fark etmemişti henüz. Öyle güzel seviyordu ki gören sanır ki küçük bir bebeği seviyor.
Ama gerçek şu ki o yavru köpekte bir bebek. Hemde küçücük, masum ve savunmasız. Acaba bu yavrunun bir annesi var mıydı? Sıkıntıyla etrafıma bakındım. Hava kararıyordu iyice.
O adam en sonunda kalkıp başında dikildi ne yapacağını bilmeyerek.
Eli ensesine gidip baş parmağıyla saçlarının arasını kaşıdı. Aynı eliyle bu sefer boynunu ovmaya başladı. Bakışları gökyüzüne çıktı ve derin bir nefes çekti. Bunu bu mesafeden anlamak gayet kolaydı.Kısa bir süre etrafına bakındı aradığını bulamamış olacak ki bıkkın bir şekilde olduğu yerde arkasına döndü yavaşça. Gözleri kısa bir süre etrafı tarayıp üstümde durdu bu sefer. Yüzündeki kararsızlığın yerini donuk bir ifade almaya başladı. Anlaşılan beni görmeyi beklemiyordu.
"Yine ne istiyorsun?"
"O yavruyu orda mı bırakacaksın?"
Dedim sorusunu es geçerek. Yavru köpeği görmem, buraya neden geldiğimi ve bu adamı neden aradığımı unutmama sebep olmuştu. Benimde bir kalbim vardı! Hayvanları insanlardan daha çok severdim. En azından onların verdiği zarar bir insanın verdiği zarardan daha ağır ve daha kötü olmazdı."Şey... bende onu düşünüyordum. Etrafta annesi görünmüyor. Eğer alırsam geldiğinde göremez... Bunu istemem." Dedi kısık ve sıkkın sesiyle. Bana açıklama yapmasını beklemiyordum.
"Bende baktım yoktu. Şimdi ne yapacağız. Burda öylece bırakamayız. Küçücük daha çokta çelimsiz."
"Bırakmayacağım zaten, ben bir çaresini bulurum. Senin kalmana gerek yok. Işine bakabilirsin."
"Beni açıkça kovduğunuz için tebrikler. Bakıyorum da baya açık sözlüsünüz." Dedim ona alkış tutarak. "Ama size güvenmiyorum bırakıp gitmeyeceğiniz ne malum."
"Baş belası mısın, nesin? Eğer öyle bir amacım olsaydı çoktan gitmiştim zaten."
"Olabilir. Ama yinede güvenmemi gerektirmez."
"Güvenmenizde gerekmiyor zaten."
"Neyse uzatmayın, ne yapacaksınız şimdi?"
"Sana ne."
"Kaç yaşındasınız, dokuz falan mı?"
"Çattık ya..." dedi homurdanarak.
"Gitmeyecek misin şimdi?"
"Hayır gitmeyeceğim!"
"Niye bu kadar inatsın anlamıyorum. Ben halledeceğim, sen oteline geri dön, hava karardı bu tepede başına bir iş gelip başıma bela olacaksın."
"Başıma bir şeyin geleceği yok, kendimi gayet koruyabilirim. Başına da dert olmam merak etme."
Güldü. Ama bu içten bir gülüş değildi. Sen öyle san gülüşüydü. Birazda sinir, şaşkın, hayret ve sabır isteyen gülüştü. Evet bir gülüşten bunların hepsini çıkartım.
Benim bu halimi içler acısı bulmuş olacak ki başını umutsuzlukla sağa sola salladı. Yavru köpeğin dibine tekrar diz çöküp kucağına aldı ve çalının dibindeki çimenliğe oturup bağdaş kurdu. Kucağındaki küçük köpek iyice kollarına sokulup adama sırnaşıyordu tatlı tatlı. Ben bu görüntüye tebessüm ederken o köpekle oynuyor bir yandan da seviyordu.
"Bende sevebilir miyim?"
"Hayır."
"Niye? Senin mi köpeğin sanki?"
"Değil."
"Bende sevmek istiyorum."
Yüzüme baktı uzun uzun. Bir karar vermeye çalıştığı açıktı. Oda benden pek haz etmiyordu, bu gayet tabi anlaşılıyordu. Karşılıklı birbirimize gıcık oluyoruz.
"Peki, sev bakalım... Hayır desem de anladığın yok." Dedi homurdanarak.
"Sorun bende değil sende, bunda bir anlaşalım önce." Dedim umursamazca.
"Tabi kesin öyle."
"Öyle tabi, ben yalan söylemem."
Dedim ve yakınına iyice yaklaşıp bir adımlık mesafe bırakarak bende yanına çöktüm. Kollarımı uzatırken,
"Ver bakalım Küçüğümü." Dedim."O senin Küçüğün falan değil." Dedi aksice. Yavru köpeğe sahiplenmem hoşuna gitmedi.
"Olmayacağı ne malum!" Dedim ters bir çıkışla. Insanı çileden çıkarıyordu.
Sustu. O konuşmayınca ben konuşmaya devam ettim.
"Annesi yoksa eğer ben sahiplenmek istiyorum. Çoktandır istediğim bir şeydi. Demek ki bugüne kısmetmiş... değil mi Küçüğüm?" Sinirle hıhladı.
Hava kararmış sokak lambaları çoktan yanmaya başlamıştı. Etraf karanlığa rağmen yapay ışıklar sayesinde gayet iyiydi. Geceleri, karanlığı, Ay'ı ve yıldızları severdim. Hemde çok.
Her insan bir geceydi bana göre. Karanlık ve Kötü tarafları, yıldızlı ve sürprizlerle dolu, ay gibi huzur veren bir kalp... Her insanda mutlaka var olan mucizelerdi hepsi. Efsunlu bir yaşama sahiptik. Her şey mevcuttu hayatta.
⭐⭐⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsem Olsan Ya / Yarı Texting(TAMAMLANDI)
Romansa"Bizim fotoğrafımızı mı çektin?" Dedi yan yana yürürken. İkimizde önümüzdeki yola bakıyorduk. "Biraz... Güzel bir manzaraydı, kaçırmak istemedim. Bir mahsuru yoktur umarım hem istersen sana da verebilirim fotoğrafları." "Sorun yok, kalabilir." "Teş...