⭐⭐⭐
Sahil yoluna çıkmışlardı kısa bir yürüyüş sonrasında. Arada kısa sohbetler etmişlerdi. Şimdi yine suskunlardı. Neredeyse her suskunluklarını Egemen bozmuştu. Şimdi olduğu gibi.
"Şey... senden bir ricada buluna bilir miyim?" Demişti üstündeki çekingenliğiyle.
"Tabi." Dedim samimiyetle ona dönerken. Sesini temizleyip tüm vücuduyla bana döndü.
"Bu akşam bir müzayede var. Bir arkadaşımla gidecektik ama son anda bir işi çıktı... yani çift olarak gidilen bir yer. Uzun zamandır beklediğim bir etkinlik olduğu için kaçırmak istemiyorum açıkçası..." ensesine giden eli bir müddet orada kaldı, açıklaması bittikten sonra elini indirdi.
"Seninle gelmemi mi istiyorsun?" Dedim ne demek istediğini tam anlayamayarak.
"Şey... evet, eğer bir planın yoksa benimle gelebilir misin?" Çekiniyordu.
"Olur. Zaten yarın gidiyorum, gitmeden güzel olur." Düşünmeye gerek yoktu çünkü hiçbir işim yoktu.
"Teşekkür ederim." Dedi minnetle. Rahatlamıştı. Üstünden ağır bir yük kalkmış gibi soluklandı. Tekrar yürümeye başladık.
"Nasıl bir müzayede bu?" Dedim merakla, aynı zamanda yürüyorduk.
"Öncesinde bir sergi olacak. Ve hemen ardından açık artırma. Ikiside aynı alanda zaten. Dünyanın birçok yerinden insanlar bu müzayede için toplanacak." Sakince açıklayıp yandan yüzüme bakıyordu.
"Resim ya da antika sergisi mi?" Sergileri severdim. Ama daha çok resim veya fotoğraf sergilerini gezmeyi tercih ederdim. Aslında çok nadir olurdu ama severdim neticede.
"Hayır... Taş koleksiyonları sergisi." Dedi kısa bir duraklamanin ardından. Çekinerek söylemişti.
"Taş koleksiyonu mu? Koleksiyoner misin? Hemde taş koleksiyoneri." Ağzından dökülenleri algıladığımda koca bir şaşkınlık çöktü üstüme.
Bu kadar çok benzerlik?
"Evet de... sen niye bu kadar şaşırdın?" Dedi sesine yansıyan korkuyla. Tam anlamadım ama belki endişe de olabilirdi ses tonunda ki.
"Beklemiyordum..." Dedim düşüncelerimi açıkça beyan ederken.
Gelirken yol üzerinde aldığımız içeceklerden bir kutuyu bana uzatmış bir kutuyu da kendisi içiyordu. Soğuk kahveydi ama yaydığı koku mistik bir hava oluşturuyordu denizin kokusuyla beraber. Ve yan tarafımızdaki dalgaların kumda dans edişi çok görülesiydi.
"Insanlar sürprizlerle dolu... Daha önce Istanbul'da bulundun mu hiç?"
Gözlerinin tam içine baktım. Şaşırdı, göz bebeklerinin büyüdüğüne bire bir şahit oldum. Oysa ki gündüz vaktiydi ve normalde insanların göz bebekleri ışık oranına göre büyüyüp küçülür. Işıkta zaten küçük olan göz bebeği normalden dahada büyüktü.
"Hayır." Gözlerini çekip dalgalara baktı. Yalan mı söylüyordu yani?"Anladım." Fazla ustelemedim ama gözlerimi de çekmedim. Bir süre gözlerinin en içine baktım. Ama bu süre çok kısa sürdü ve hemen gözlerini kaçırıp yürümeye devam etti.
"Niye sordun?" Dedi kaçamak bakışlarını bana çevirirken.
"Hiç." Dedim geçiştirirken.
Kafam karışmıştı hemde çok. Bu kadar benzerlik sadece bir raslantı olmalıydı. Şayet bunca zaman birçok insanla yüzyüze bulundum, zaman geçirdim. Ama hiçbiri Egemen kadar bana onu hatirlatmiyordu. Kumral saçları, ela gözleri ve beyaz teni. Kafamda oluşan Güzel Adam'ın profili bana anlattığı kadarıyla Egemen'e oldukça yakındı, ki beni kandirmamissa. Ama hayır, beni kandırdığını sanmıyorum.
"Ne düşünüyorsun?
"Efendim? Pardon dalmışım."
"Şaşkın." Dedi gülerek
Kaşlarım çatılırken hemen savunmaya geçmişti ama gulmeye devam ediyordu. "Tamam şaşkın demeyecektim ama elimde değil. Özür dilerim." Hemen toparlandı.
"Ne düşünüyorsun?" Dedi sorusunu yenilerken.
"Ben sadece bana birini çok hatırlattığını düşünüyordum.. Konuşman yani kullandığın kelimeler. Bileğindeki siyah beyaz bilekliğin... Sonra o yavru köpeği yalnız bırakmadığın gün. Tüm bunlar çok tanıdık. Ha birde taş koleksiyonun var..."
"Bunlar gayet sıradan şeyler... Kimi hatırlatıyorum?" Bir süre sessiz kaldıktan sonra konuşmuştu.
"Benim için çok özel olan birini... biliyor musun adını bile bilmiyorum henüz. Ama ben ona Güzel Adam diyordum. Bana da Kimsesiz Adam olarak tanıtmıştı kendini." Dedim konuşmama devam ederken, "Yüzünü hiç görmedim, telefondan konuşuyorduk. Gerçi sesini bir kere tek duydum, onda ise onun olduğunu bilmediğim için pek onemsememistim, dikkat etmedigim için de sesini unuttum... Bindiğim taksiyi kullanmıştı bir keresinde, her şey ondan sonra kötüleşti."
"Ne oldu ona?"
"Bilmem, beni sevdiğin söylüyordu galiba sevmekten vazgeçti. Onca zaman girdi araya belki de bir başkasını seviyordur artık... hatta evlenmiş ve çocukları bile vardır. Bilemiyorum..."
"Belki hala seviyordur. Unutmamistir, her şeyden geçmiştir de senden geçememiştir." Boş bakışlarımı kazanırken önüne döndü ve içeceğinden bir yudum aldı.
"Belki... ama bunu bilemeyiz. Çünkü artık konuşmuyoruz. Tam üç yıl oldu, az bir süre değil... ikimizde büyüdük."
"Peki sen sevdin mi Güzel Adamı?" Sesi kısılmıştı.
Derin bir nefes aldım. "Ben sevdim mi?" Dedim düşünürken. Kısa bir bekleme süresi olmuştu. "Aşk anlamında diyorsan bilmiyorum. Daha önce yani ondan önce birine aşık olmadım. Bu yüzden bunu hiçbir zaman anlayamadım." Bu dediklerim de samimiydim. Açıkça her şeyi dile getirdim. Insan tanımadıklarına daha bir açık oluyordu.
"Peki ondan sonra hiç birini sevdin mi? aşk anlamında?" Merakla gözleri parladı soruyu sorarken. Ama sesinde bir çekingenlik seziliyordu.
"Önceki cevabımdan anlaşılacağı üzere, hayır... Galiba onun aşkı kalbimi lanetledi." Evet hiç aşık olmamıştım bu güne kadar. "Fakat şikayetçi değilim. Sadece özlüyorum bazen... ama yokluğuna alıştım. Zaten hayatımda yok gibiydi, ama..." pür dikkat beni dinliyordu.
"Ama?"
"Ama en değerli varlığımdı, güvenli limanım. Yokluğuna rağmen onunda beni düşündüğünü biliyorum, bir rivayete göre eğer sen birini düşünüyorsan oda seni düşünüyordur... Ben onu çoğunlukla düşünüyorum. Eminim ki bir kere bile olsa o anlarda Güzel Adam da beni düşünüyordur. Bu bana mutluluk veriyor... böyle avutuyorum kendimi." Egemen'in en sevdiğim yanı yani arkadaş olduğumuzdan bu yana, konuştuğumda lafımı kesmiyordu artık.
"Hep düşünüyor." Dedi. Yine o yoğun bakışlarından kaçırdım gözlerimi. Insanı içine çekiyordu.
"Umarım." Dedim sadece. Bana yolladığı kasımpatılardan bahsetmedim hiç.
⭐⭐⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsem Olsan Ya / Yarı Texting(TAMAMLANDI)
Romance"Bizim fotoğrafımızı mı çektin?" Dedi yan yana yürürken. İkimizde önümüzdeki yola bakıyorduk. "Biraz... Güzel bir manzaraydı, kaçırmak istemedim. Bir mahsuru yoktur umarım hem istersen sana da verebilirim fotoğrafları." "Sorun yok, kalabilir." "Teş...