Hapı bardağın içine atmış, parmağıyla hızla karıştırmaya başlamıştı. 19 bölüm

181 9 0
                                    

Antreden geçip oturma odasına girmişlerdi. İçeride karşılıklı iki tane kanepe vardı.

Esra; "Burada oturalım."

Pencerenin yanına gitmişti. " Camları açayım, kokusu sinmesin."

Kenan'ın, sarılı sigaraların olduğu paketi çıkarttığını görünce de; "Durun, çay tabağı getireyim. Kül tablası yok. Sakın yerlere kül dökmeyin. Annem anlarsa öldürür beni! Ona göre çok dikkat edin."

                Esra hemen mutfağa gidip çay tabaklarını alıp gelmişti. Elindeki çay tabaklarını önlerine koyduktan sonra da tekrar pencereye gitmişti. Camları tam açacaktı ki...

                Kenan; "Esra ne yapıyorsun? Asıl bize dumanı lazım. Sonra havalandırırız." diye arkasından bağırdı.

                Esra, Annesinin anlamasından korktuğu için tereddüt ediyordu; 'sonra havalandırırım,' diye düşünerek, camı açmaktan vazgeçti.

*

Cüneyt ve Tuğba, kanepenin birinde yan yana oturmuşlardı. Kenan ise tek başına diğer kanepede oturuyordu. Kenan biraz yana kayarak; "Esra, sen de gel yanıma otur. İkimiz birlikte içelim, onlar da birlikte içsinler."

                Tam oturmak üzereydi ki Kenan; "Esra, oturmadan içecekleri getir de ağzımız kurumasın. Ben de vişne suyu içerim."

                Esra içinde meyve suyu ve kolanın olduğu poşeti alıp mutfaktan içeri girmişti.

                Kenan oturduğu yerden hızla kalkarak, Tuğba'nın yanına gitti. Esra'nın duymaması için kulağına doğru yaklaştı. Fısıldayarak; "Tuğba, bir ara Esra'yı dışarı çıkart veya mutfağa götür. O arada ben de çaktırmadan leblebiyi bardağına atarım. Otu içtikten sonra, nasıl olsa anlamaz."

                Cüneyt'e dönerek; "Sen de Tuğba'yla biraz ileri git. Öpüşün, sevişin. Esra'ya da cesaret gelsin. Kız çok çekingen!"

                Kulağı da mutfakta Esra'daydı. Kenan, mutfaktan gelen ayak seslerini duymuştu. Esra odaya girmek üzereyken, hemen kanepeye geçti, oturdu.

                Esra kendisine kurulan tuzaktan habersiz olarak, elinde meyve suyu ve kola dolu bardakların olduğu tepsiyle geldi. "Evet, içecekleriniz de geldi. Buyurun bakalım." Tepsiyi, ortadaki sehpanın üzerine koydu. Vişne suyu dolu olan bardakları eline alarak, Kenan'ın yanına oturdu.

                Ot sarılı sigaraları Kenan eline almıştı. Çakmak diğer elindeydi. Sigaranın birini Cüneyt'e attı; "Yakalım artık, geç bile kaldık!" Elindeki sigarayı yaktı. Derin bir nefes çekerek; dumanını içinde tuttu. Sigarayı Esra'ya uzattı, sonra dumanını üfledi ve Esra'ya baktı; "Aynen benim gibi çekince dumanını içinde tut, hemen bırakma"

                Esra, sigara içmeye başlamıştı, ama ot sarılı sigarayı ilk defa içecekti. Sigarayı dudağına götürüp içine çekti. Dumanı içinde tutmak isterken birden öksürmeye başladı. Diğerleri kendisine gülüyordu.

                Sigaradan çektikten sonra Cüneyt dumanı içinde tutmuş; Tuğbayı kendine doğru çekmiş, dudaklarını da yaklaştırıp dumanı Tuğba'nın ağzına üflemişti. Cüneyt'in ağzından çıkan dumanı Tuğba içine çekmiş; sonra da dudakları birleşmiş, öpüşmeye başlamışlardı.

                Esra'yla Kenan gülerek onlara bakıyorlardı.

                Kenan elindeki sigaradan Cüneyt gibi çekmiş, dumanını üflememişti. Esra kendisine bakıyordu. Esra'yı kendine çekti. Tuğba gibi Esra da dudaklarını açmıştı. Dumanı üflemeye başladı. Kenan'ın dudaklarının arasından çıkan dumanı Esra içine çekti.

*

                Tuğba saatine baktı. Az zamanları kalmıştı. Geç kalırlarsa Esra'nın annesi gelebilirdi. O yüzden acele etmeliydiler. "Artık planı uygulamanın zamanı geldi," diye düşündü.

                Bardağındaki kolayı hızla içti. Esra'nın gözlerine baktı. Gözleri büyümüştü. "Esra kolam bitti; ağzım kuruyor, sizin kurumuyor mu?"

                Otlu sigara ve yaşadığı heyecan dolu dakikalarla, Esra'nın da ağzı kurumuştu. "Benim de kurudu, içimi de bir ateş sardı." Bardağındaki meyve suyundan bir yudum içtikten sonra kanepeden kalktı. "Tamam, bardağınızı verin, gidip doldurayım."

                Cüneyt ve Tuğba boşalan bardaklarını sehpaya koymuşlardı. Esra bardakları aldı.

                Mutfağa doğru yürüyordu. Gülerek; "Ayaklarım dolaşıyor, şimdiden uçmaya başladım galiba." Söylediğine kendi de, diğerleri de gülüyordu.

                Esra mutfağa girince Kenan cebinden hapı çıkartıp Esra'nın bardağına atmış ve hızla parmağıyla karıştırmaya başlamıştı.

                Tuğba fısıldayarak; "İyi karıştır, anlamasın."

                Kenan daha hızlı karıştırmaya başlamıştı. Tuğba'nın kulağı mutfaktaydı. Esra'nın tepsiye bardakları koyduğunu anlamıştı.  "Geliyor," dediğinde, Kenan hemen parmağını bardağın içinden çıkartmış ve parmağını yalamaya başlamıştı.

                Esra odaya girdiğinde; otomobildeki duman altı olduğundaki gibi ayakları birbirine dolanıyor, zor yürüyordu. Gülerek; "Of! Ne oldu bana,  anlamadım! Yürüyemiyorum, sanki uçuyorum!" Sesi peltek peltek çıkmıştı.

                Elindeki tepsiyi atarcasına Tuğba'ya uzattı; "Al kolanı. Bir daha da sakın beni yerimden kaldırmayın. Bundan sonra herkes kendi bardağını doldursun."

                Kanepeye otururken dengesini kaybetmişti, neredeyse Kenan'ın üzerine düşüyordu.              

*

                Kenan hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Hemen kollarını dolayarak Esra'yı kendine çekti. Otlu sigarayı uzatarak; "Derin çek; içinde tut, dumanı da hemen bırakma; sonra da ağzıma üfle, duman boşa gitmesin."

                Esra şehvetle bakarak Kenan'a güldü. Sigarayı elinden aldı, derin derin içine çekti. Dumanı biraz içinde tuttuktan sonra da Kenan'a doğru eğildi. Kenan dudaklarını açmıştı. Esra dudaklarını iyice yaklaştırarak dumanı üfledi.

                Esra'nın dudaklarından çıkan dumanı Kenan içine çekerken,  sarılıp Esra'yı kendine çekti. Esra karşı koymamış, aksine daha çok yaklaşmıştı. Kenan, Esra'yı dudaklarından öpmeye başladı. Esra da karşılık veriyor, öpüşüyorlardı.

                Tuğba, planı uygulamak amacıyla; "Üf, içerisi çok sıcak oldu,  soyunuyorum."

                Birden üzerindeki tişörtünü çıkartmış, sutyenle kalmıştı. Öpüşmeye devam ettikleri için, Tuğba'nın üzerinden tişörtünü çıkardığını, sutyenle kaldığını Esra fark etmemişti. Tuğba içi kola dolu bardağını eline almış, kendini göstermek istercesine de; "Eh, artık bununla yetineceğiz. Hadi şerefinize."

                Esra dönüp ona baktığında, Tuğbayı çıplak görünce şaşırmıştı. Tuğba hiç utanmıyor, elinde bardakla bekliyordu.

                Hepsi bardaklarını eline almıştı. "Şerefe!" diyerek içmeye başladılar

                Gözlerini dikmişler Esra'ya bakıyorlardı. Esra her şeyden habersiz meyve suyunu içiyordu. Esra; meyve suyunun tadından hiçbir şey anlamamış, neredeyse bardağının yarısını içmişti.

Tuzak. Anka kuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin