Esra'ya eroin vermek için tuzak kuruyorlar bölüm 27

210 7 0
                                    




Bahçede dolaşırken ayakları onu köşkün tam önüne getirmişti. Birden durdu. Turhan Dedesini hatırlamıştı. Turhan Dedesiyle birlikte yaşadığı o mutlu günler aklına gelmişti. İçinde bir sızı hissetmiş, sonra da birden bire hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

*

Dedesiyle çok güzel günleri geçmişti. Köşke ilk geldiği günü hatırladı. Şu an bulunduğu yerde dikilip köşke bakmıştı. İçinden de; "Burada nasıl insanlar yaşıyor acaba?" diye merak etmiş ve korkmuştu. Süheyla Annesiyle ilk karşılaştığında ondan çekinmiş; hiç sevmemiş üstelik te korkmuştu. Ama Turhan Dedesi onu gülerek karşılamış, gönlünü fethetmiş ve korkularını da yenmişti.

Süheyla Annesine ön yargılı davrandığı için kendine kızdı. 'İnsanları hemen yargılamamalı!' diye düşündü. Çünkü Süheyla Annesi, annesinden sonra tanıdığı en iyi kadındı.

*

Dışarıdan gelen korno sesini duydu. Ağladığının anlaşılmasını istemiyordu. Cebinden çıkarttığı kâğıt mendille gözlerini silerken, koşar adımlarla otomobile doğru gidiyordu. Köşkün bahçesinden dışarıya çıktığında onları, kendisini beklerken gördü.

Otomobilden inmemişler, Esra biner binmez de hareket etmişlerdi.

Nereye gideceklerini bilmiyorlardı.

Nedense bugün Kenan'ın keyfine diyecek yoktu. Çok neşeliydi. "Eee, kızlar bugün ne yapıyoruz? Karnınız aç mı? Bildiğim güzel bir yer var."

Arka taraftan Tuğba; "Yok, ben aç değilim." Başını öne doğru uzatarak; "Sen aç mısın Esra?"

Esra cevap vermemişti. Tekrarladı; "Esra sana soruyorum, aç mısın?"

Esra hâlâ cevap vermemişti, sanki duymamış gibiydi. Tuğba eliyle dürterek; "Kızım uyuyor musun? Hey, kime diyorum? Kızım, aç mısın diye soruyoruz"

Tuğba'nın dürtmesinden sonra Esra kendine gelmişti. Uykudan yeni uyanmış gibi şaşkındı; "Yok, ben de aç değilim, evden çıkmadan bir şeyler atıştırdım."

Boğulacakmış gibi derin bir nefes aldıktan sonra; "Of!... İçim daralıyor, leblebi de kalmadı. Eee şimdi ne yapıyoruz?"

"Anlamışlardır, şimdi biri hapı uzatır," diye düşünüyor ve bekliyordu.

Kenan anlamıştı. Otomobili yavaşlattı ve durdu sonra da Esra'ya baktı; "Haydi, o zaman sizin eve gidelim."

Annesinin sürekli "O gün eve geldiğimde duyduğum koku da neydi? Hâlâ çözemedim!" diyen sözleri aklına gelmişti. O yüzden yine aynı koku evi sarar korkusuyla bağırarak; "Yok! Bize gidemeyiz. Annem sürekli; "O koku neydi?" diye soruyor ve şüpheleniyor, olmaz. Teklif bile etmeyin!"

Hiç beklemedikleri bir şekilde, Esra'nın bağırarak tepki vermesine şaşırmışlar, bu şekilde tepki vereceğini de hiç düşünmemişlerdi.

Kenan hiç aldırış etmemişti. Esra'nın verdiği tepkiyi anlamamış gibi yüzüne baktı. Gülerek; "Bu sefer ki başka bir şey, ot değil. Sürpriz. O yüzden Annen hiç bir şey anlamaz." Aynadan da Tuğba'ya göz kırparak; "Öyle değil mi Tuğba?"

Tuğba önündeki iki koltuğun arasına başını soktu. Heyecan veren bir ses tonuyla; "Hem de nasıl, Esra. Uçacaksın! Kendini bulutların üzerinde hissedeceksin. Hadi gidelim."

Esra, bu kez tepki vermemiş ama tedirginlikle düşünüyordu.

Tuğba Esra'nın kararsız kaldığını anlamıştı;"Bak sevgilin de yanında. Yalnız kalmayı istemiyor musun? Hadi naz etme de gidelim!"

Kenan, kabul etmesi için, gözlerini Esra'nın gözlerine dikmiş ısrarla bakıyordu; "Yoksa bana güvenmiyor musun? Aşkım, senin zarar görmeni ister miyim? Haydi, aşkım gidelim. Bak nasıl eğleneceğiz, göreceksin!"

Kenan'dan gözlerini kaçırmış, düşünüyordu. "Ya yine içerlerse!"

Arkadaşlarının yüzlerine tek tek, şüpheyle baktı. Onlara güvenemiyordu. Çünkü kimseye aldırış etmeden; canları ne zaman ot içmek istese, hiç çekinmeden yakıyorlardı.

"Ya yine içerlerse?" diye düşündü. "Ot içmek yok ama!"

Tuğba sevinmişti. "Kızım ne dedik. Bak bugün özel bir şey var. Aytaç abi verdi. Aldığın zaman senin de çok hoşuna gidecek. Bildiğin, uçacağız kızım!" Gözlerinin içi gülüyor, sesinin tonundan da çok sevindiği belli oluyordu. "Haydi, naz etme de gidelim artık!"

Birden Aytaç'ı hatırladı, Aytaç özellikle söylemesini istemişti. "Ha, bu arada Aytaç abi de seninle tanışmak istiyor. Eğer istersen, seni onunla tanıştırırım. Kendisi çok iyi bir adamdır."

Yüzü yanmıştı, hayatında ilk defa yüzünün kızardığını hissetti. Yine içinde bir çatışma başlamıştı. Hem kıza acıyor, hem de kurtuluşunun anahtarının o olduğunu biliyordu. Ama hayat çok acımasızdı, Önce can, sonra canan. Her şeyden önce kendisini Aytaç'dan kurtarmalıydı.

Arkadaşlar lütfen! Emeğe yazara saygı için beğenin. Olumlu olumsuz düşüncelerinizi yorum olarak yazınız. Teşekkür ederim

Tuzak. Anka kuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin