Günaydın"Gülay çaresiz, ne diyeceğini bilmiyor. İki arada bir derede kalmıştı adeta."
Yemek yedikten sonra, izlemek için televizyonun karşısına geçmişlerdi. Gülay bir şey anlatmak istiyor, ama Esra'nın vereceği tepkiden çekinip, korkuyordu. Esra'ya baktı; göz göze gelmişlerdi. Esra'dan gözlerini kaçırarak; "Kızım, yaz tatili bitti sayılır. Haftaya da okulun açılıyor. Okula gittiğinde, tek başıma evde oturmaktan canım sıkılıyor, zaten evde de fazla iş yok."
Esra susmuş, arkasından 'Ne gelecek?' diye merak etmeye başlamıştı
Gülay bir an için ona bakmış, tekrar gözlerini kaçırmıştı; "Kızım, çalışmayı düşünüyorum." Tekrar baktı; "Ne dersin?" Vereceği cevabı merakla bekliyordu.
Esra korkmuştu. Endişeli bir şekilde annesine baktı; "Yapma anne! Paraya mı ihtiyacımız var? Yoksa artık Süheyla annem, para yollamıyor mu?"
Gülay, böyle bir soru beklemediği için şaşırmış ve kızmıştı. Hemen ciddileşmiş, suratını da asmıştı. Başını sağa sola sallayarak; "Yok kızım, Allah var; haklarını hiçbir zaman ödeyemeyiz. Hem sen nasıl böyle bir şey düşünürsün!"
Kızgın bir şekilde bakarak; "Süheyla anneyi tanımıyor musun? Paraya ihtiyacımız yok. Böyle hiçbir şey yapmadan, evde tek başıma oturmaktan sıkıldım. Burada gidecek kimsemiz de yok." Gülerek; "Sonra fazla para, göz mü çıkartır. Bak dedene! Yarın Süheyla annenin başına da bir şey gelse. Allah korusun!..."
Yüzünde, korku ve endişe yer almıştı; "Ya o zaman oğlu para yollamazsa, nasıl okuyacaksın? Yok, ben çalışacağım!"
Annesi böyle konuşunca Esra susmuş, düşünüyordu. Merak etmişti; "Anne ne iş yapmayı, nerede çalışmayı düşünüyorsun?"
Gülay, Esra'nın sorusu karşısında canlanmıştı. "Gazete de bir iş ilanı gördüm, aradım ve görüşme yaptık. Yeni açılacak olan bir restoran. Akşamları da gece kulübü olarak çalışacakmış. Soğuk meze, yani zeytinyağlılar üzerine aşçı arıyorlar. İş yeri yakın sayılır, Taksim'de. Metroyla da gider gelirim."
Kızına baktığında, istemediğini; hatta kızdığını yüzünün ifadesinden anlamıştı. Yine gözlerini kaçırdı.
Gerçekten de Esra kızmıştı. Hele çalışacağı yerin bir gece kulübü olması, akıl karı değildi. Kızgın bir şekilde Annesine baktı; "Anne, çalışmanı istemiyorum. Hem Taksim'in nasıl bir yer olduğunu biliyor musun? Anne, yok! Sen en iyisi evde otur. Çalışmanı asla istemiyorum."
Kızdığı için de yüzü asılmıştı.
Gülay; gözleri kısılmış, alnındaki çizgiler meydana çıkmış bir halde, yalvarırcasına baktı; "Bak kızım, yarın sabah 10:00' da bekliyorlar. Söz verdim." Gülümseyerek; hem işe alacaklar mı bakalım. Alsalar da hemen iş başı da yapacak değilim. Bakarım, hoşuma gitmezse de zaten çalışmam."
Gazete ilanındaki telefon numarasını aradığında, konuştuğu kadını sevmişti; "Ama şunu söyleyeyim, telefonla konuştuğum kadın çok iyi birine benziyor. Kızma ama gidip görüşeceğim. Oturmaktan sıkıldım, temiz bir yer ise de çalışırım."
Annesinin böyle kararlı bir şekilde konuşması karşında, Esra yumuşamıştı; "Peki anne. Sadece, ben senin yorulmanı istemiyorum. Orası ev gibi değil. Bir restoran. İşleri hem çok hem de yorucu olur. Bak canım annem, akşamları geldiğinde seni yorgun görürsem yapamam, üzülürüm!" Yanına gidip sarıldı, annesinin kucağına başını koydu.
Gülay; kınalı gibi duran saçlarını okşuyor, nazar boncuğu gibi olan gözlerine sevgiyle bakıyordu. Esra, annesinin kendisine öyle şefkatle baktığını görünce; "Anne biliyor musun? En rahat yer anne kucağı."
Aslında her şeyleri vardı. Paraya ihtiyaçları olmadığını da annesi üstüne basarak, bizzat söylemişti. "Annem çalışmayacaktı!" diye düşünerek yine kızdı
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuzak. Anka kuşu
AksiLise iki de okuyan bir kızın uyuşturucu içeren maddeyle tanışması. Uyuşturuşu tacirini ağına düşürebilmek için kurduğu tuzaklar. Eroin bağımlısı haline geldikten sonra eroin bulabilmek için yaptıkları. Uyuşturuşu tacirinin kucağına düştükten sonra z...