Otlu sigara içmek yo demişti. 18 bölüm

160 9 0
                                    






Yenildiği için Esra hesabı ödemiş, sonra da bowling salonundan çıkmışlardı.

                Otomobile bindiklerinde Esra, ön tarafa Kenan'ın yanına oturmuştu. Esra'nın tepkisini ölçmek için Tuğba; "Esra'nın evine gidiyoruz. Evi dağıtmak yok, ona göre. Uslu uslu oturacaksınız."

Esra tepki vermemişti. Bu iş tamamdı. Sesini yükselterek; "Eve girmeden önce yiyecek, içecek bir şeyler alın."

                Cüneyt arkadan Kenan'ın omzunu tuttu; "Tamam. İleride bir market var. Orada dur, alırım."

                Kenan; "İçecek ne alacaksın? Şarap mı? "

                Sözünü tamamlayamamıştı. Esra telaşlanmıştı.

                Esra; "Yok artık, daha neler.  Evde kokusunu alırsa annem öldürür beni! Sadece meyve suyu, kola, ona göre. Evde içki miçki yok!"

                Annesine yakalanmaktan çok korkuyordu. Üzgün bir şekilde baktı. "Biliyorsunuz annemle aram açık. Daha da bozulsun istemiyorum. Bu sıralar üzerime çok geliyor. Yok neymiş. Eskisi gibi ders çalışmıyor muşum. Yok, okula isteyerek gitmiyormuşum; falan filan!' Her gün evde kavga, gürültü. Artık, iyice çekilmez oldu!"

                Evde içki içilip içilmemesi Kenan'ın umurunda değildi. Onun için önemli olan, Aytaç'ın verdiği hapı bir şekilde Esra'ya içirmekti; "Anlaşıldı, içki yok."

                Israr etmedikleri için Esra sevinmişti. "Ben vişne suyu içerim, siz de ne isterseniz onu alın."

                Aklına otlu sigara gelmişti. Kenan; "İçkimiz yoksa otumuz var. Esra sen kaybettin, otun parasını görelim."

                Otun parasını isteyince Esra bozulmuştu; "Tamam, veririz ya! Ne kadar?"

                Kenan küçümseyerek; "İki yüz elli lira. Üç yüz istedi, iki yüz elliye anlaştık."

                Esra şaşırmıştı. Tepki verir gibi; "Ne! İki yüz elli lira mı? O kadar pahalı mı?"

                Gerçekten çok pahalı bulmuş, otun o kadar pahalı olduğuna şaşırmıştı. Cebindeki parayı düşündü, karşılardı. Rahatladı, çünkü onlara karşı mahcup olmak istemiyordu.

                Kenan gülerek; "Kızım, senin dünyadan haberin yok. Para vermediğin için bilmiyorsun. Hele şimdiki aldığım ot, en iyisi."

                Esra yine bozulmuştu; "İyi tamam veririz, iyi ki bir iki sigaranı içtim." Cebinden iki yüz elli lira çıkarttı. Sinirli bir şekilde elindeki parayı uzattı; "Al paranı."

Tuğba gergin ortamı yumuşatmak için "Tartışmayın! Kız, ot kaç para ne bilsin? Üzmeyin kanki mi?" Dikiz aynasından bakınca Kenan'la göz göze gelmişti. "Ürkütme," der gibi gözlerini kapayarak işaret etti.

                Kenan anlamıştı. Üzgün bir şekilde Esra'ya bakarak; "Esra'cığım, beni yanlış anladın. Param kalmadı o yüzden istedim. Yoksa senden para alır mıyım?"

*

                O soğuk hava gitmiş, eski neşeleri yerine gelmişti; köşke de yaklaşmışlardı.

                Bahçe kapısını açıp içeri girdiklerinde, Kenan köşkü yakından görünce görkemli yapı karşısında büyülenmiş ve ıslık çalmıştı. Aytaç'ın villasıyla karşılaştırdı; 'Bunun yanında Aytaç abinin ki ne?' diye düşündü. "Köşke bak köşke. Köşk değil, sanki saray Ne kadar da büyük, çok eski olmalı. Yoksa bu zamanda kimse bu kadar büyük ev yapmaz."

                Onun böyle kendi kendine konuşmasına, diğerleri hiçbir anlam verememişti.

                Kenan'ın aklına; 'Aytaç'ın böyle arsası büyük olan evleri alıp, müteahhitlere kat karşılığı verip, çok kâr ettiği gelmişti.

                Derin bir nefes aldı; "Ah burası benim olacaktı, anında verirdim müteahhide. Kaç daire düşerdi kim bilir? Birini satar; iyi bir araba alırdım, diğerlerinin kirasıyla da gül gibi geçinirdim."

                Kenan köşkten gözünü ayıramıyor, bakmaya devam ediyordu. İçini de merak etmişti; "Esra; nasıl, içerisi güzel mi?"

                Esra, köşkün sahibi kendisiymiş gibi beğendiklerine sevinmiş ve gururla; "Çok güzel, tam olarak kaç oda var bilmiyorum. Eskiden Turhan Dedem, Büyükelçi olduğu için gittiği her ülkeden antika ve çok güzel değerli eşyalar almış. Her yer, hep antika eşyalarla dolu. Köşkün içindeyken, adeta kendini müzede hissediyorsun." 

Aklına gelmişti; "Tüm odalarını gezmedim, ama Annem odaların değerli eşyalarla dolu olduğunu, hepsinin çok güzel olduklarını söylüyor. Süheyla Annem odaları gezmeme izin vermiyordu, onun için bilmiyorum."

                Tuğba da köşkün büyüsüne kapılmış, içerisini merak etmişti. "Anahtarı nerede, Bakalım mı?"

                Cüneyt heyecanla; "Ben de çok merak ettim,  çok güzel olmalı. Esra, bizi gezdirir misin?"

                Esra onlara güvenmiyordu. Ne zaman, ne yapacakları hiç belli olmuyordu. O yüzden de göstermek istemiyordu. "Maalesef; söyledim size, köşkün anahtarı Annem de. Hep çantasında taşır. O yüzden de görmeniz imkânsız."

*

                Müştemilatın kapısına gelmişlerdi.

                Esra anahtarı çıkarttı. Korkuyordu.

                'Ya Annesi gelirse! Ne yapardı?'

                Boşuna korkmamalıydı, annesi bu güne kadar eve erken gelmemişti. İşine zamanında gider, akşam da aynı saatte gelirdi. 'Gelmez,' diye düşündü. Ama yine de kendini suçlu hissediyordu, sanki içinde bir sıkıntı vardı.

                Kapının kilidini açtı. "Eee bizim küçük sarayımız da burası, ayakkabılarınızı da çıkaracaksınız. Evi dağıtmak yok. Annem çok titizdir, sonra kavga etmeyeyim!"

                Onların rahatça içeriye girebilmeleri için kenara çekilerek; "Girin içeri, hoş geldiniz."

                Girdiklerinde çok şaşırmışlardı, ama belli etmemeye çalışıyorlardı.

Cüneyt çenesini tutamamıştı. Kenan'a fısıldayarak; "Köşkün yanında..." Esra duymuştu. Onun duyduğunu anlayınca Cüneyt gerisini getirememişti.

                Onun ne demek istediğini anlamıştı.

                Esra bozulmuş; "Söyle söyle içinde kalmasın, kulübe değil mi? Olsun bize yetiyor. Annem de ben de çok mutluyuz!" Aslında üzülmüştü.

*

Kenan ayakkabılarını çıkartmak için eğildiğinde kapının yanındaki dolabın içerisinde asılı olan anahtarlar dikkatini çekmişti. Ayakkabısını çıkartmak için ağırdan aldı. Çaktırmadan anahtarlara dikkatle baktı. Bunlar müştemilatın anahtarları değildi. "Kesin köşkün anahtarları," diye düşündü.

Tuzak. Anka kuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin