Esra, eve gittiğinde yemek için hemen masayı hazırlamış, servise hazır hale getirmiş, yeşil mevsim salatası bile yapmıştı. Annesi geldiğinde de yemekleri ısıtacaktı. Kendini bugün bambaşka biri olarak hissediyor, içi içine sığmıyordu. İçi kıpır kıpır, coşkulu ve çok mutluydu. Aslında aldığı hapın etkisiyle böyle olduğunun farkında değildi. Kendini çok iyi hissediyor; kitap okumak, ders çalışmak istiyordu.
Bir kitap almış, okumaya başlamış, aklına Kenan gelmişti.
Dün yaşadıkları bir sır gibiydi. "Beni kim soydu?" diye sorduğunda Tuğba'nın; "Ben soydum." demesine karşın, Kenan'ın bakışları sanki "Ben soydum." der gibi gelmişti. İçinden keşke o soymuş olsaydı diye geçirdi.
İlk defa bir erkekle öpüşmüştü. İçtiği otlu sigara cesaretini artırmış ve öpüşmüşlerdi. "Belki de o sigarayı içmemiş olsaydım, cesaret edip öpüşmezdim." diye düşündü. Hiç pişman değildi.
Bu seferde Kenan öperken; farkında değilmiş gibi yaparak, bazen göğüslerine dokunduğu aklına gelmişti. Kenan dokunduğu zaman hemen tahrik olmuş, göğüs uçlarının büyüdüğünü hissetmişti. Bir seferinde de Kenan; gömleğinin açık olan kısmından parmağını sokmuş, göğsünün ucunda gezdirmişti. Aslında daha da ileriye gitmesini istemiş. Ama nedense Kenan parmağını hemen çekmişti.
Kapının açıldığını duydu. Annesi gelmişti. Hemen mutfağa gitti, ocaktaki tencerelerin altını yaktı. Aslında suçluluk duyuyordu. "Annemin yüzüne nasıl bakacağım?" diye düşünüyor, o yüzden de korkuyordu. Onu çok üzmüştü. Aslında annesi çok haklıydı. "Hangi anne evladının kötü olmasını isterdi." Tabii ki annesi de kendi iyiliği için öyle davranmıştı. İçinde bir sızı başlamıştı. Annesinin bir şekilde gönlünü almalıydı.
İçeriye girdiğinde; masada salata ve tabakları hazır olarak görünce Gülay şaşırmış, çok da hoşuna gitmişti. Gönlünü almak için kızının böyle davrandığını anlamış, yüzünde de bir gülümseme belirmişti. Kızıyla barıştıkları için seviniyordu.
Yemeklerini büyük bir keyifle yemişlerdi. Esra sandalyeden kalkmış, sonra da masanın üzerindekileri toplamaya başlamıştı.
Gülay ders çalışmasını istiyordu; "Kızım sofrayı topla yeter."
Topladıklarını alarak mutfağa gittiğinde, Esra'nın arkasından bağırdı; "Yıkamakla uğraşma, ben yıkarım; sen gel, dersini çalış." Kızgın bir şekilde; "Hiç kitap açıp baktığın yok!"
Annesiyle tekrar arasının açılmasını istemiyor, ama ders çalışmak, kitap okumak da istemiyordu. Esra gülerek; "Anne sana söyledim. İnanmıyorsun, biliyorum ama eve ödev vermiyorlar artık. Bulaşıkları ben yıkarım."
Bulaşıkları yıkamaya başlamıştı, ama yine de Annesinin; "Ders çalış," diye bağıracağını biliyordu. Konuyu değiştirmek için; "Anne iş yerin nasıl? Beni götürmeyecek misin?"
Kızının konuyu değiştirmek istediğini Gülay anlamıştı. Kinayeli bir şekilde bağırarak; "Görüp de ne yapacaksın?"
Aslında Esra, gerçekten merak ediyordu. "Nerede çalıştığını görmek hakkım değil mi?"
Beklemiş, ama Annesi karşılık vermemişti. "Çalışıyor olsaydım, merak edip, gelip görmek istemez miydin?"
Annesi yine bir şey söylememişti. Bu kez bağırarak; "Çalıştığın yeri çok merak ediyorum. Anne seni yormuyorlar değil mi?"
Gülay gülmeye başlamıştı. Kızının kendisiyle ilgilenmesi, işini sorması çok hoşuna gitmişti. Kızı yine yapacağını yapmış, gönlünü aldığı gibi sonunda kendisini güldürtmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuzak. Anka kuşu
AcciónLise iki de okuyan bir kızın uyuşturucu içeren maddeyle tanışması. Uyuşturuşu tacirini ağına düşürebilmek için kurduğu tuzaklar. Eroin bağımlısı haline geldikten sonra eroin bulabilmek için yaptıkları. Uyuşturuşu tacirinin kucağına düştükten sonra z...