Esra kalkmak için hareket edince, nabzı tekrar hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Nabzının atışını tekrar kulaklarında duyuyor gibiydi.Susamış ve çok da acıkmıştı. "Anne, arkadaşlardan ayrıldıktan sonra eve yürüyerek geldim. Biraz hızlı yürüdüm, çok terledim. Sanırım üşüttüm. O yüzden. Şimdi iyiyim. Sadece biraz başım ağrıyor!"
Annesinin yüzüne elleriyle dokunarak da; "Annem, çok acıktım, karnım aç."
Canı tatlı istemişti. "Canım tatlı da istiyor."
Tekrar iki eliyle birden annesinin yüzünü okşamaya başladı; "Anne bana sütlaç yapar mısın?"
Yüzünü okşamayı bırakıp, ellerinden tuttu, öpmeye başladı.
Öpücükler peş peşe geliyordu.
Esra yine eskisi gibi sarılıyor, gözleri sevgiyle bakıyordu.
Gülay; "Hemen yaparım. İstediğin sütlaç olsun." Kızının böyle sevgiyle sarılmasına, ellerini öpmesine sevinmişti. Çok mutluydu.
Esra da çok sevinmişti, mutlu bir şekilde Annesine bakıyordu.
Kızının kendisine sevgiyle bakması Gülay'ın çok hoşuna gitmişti. Esra'ya sarılıp öpmeye başladı. Mutluluktan da gözünden yaşlar akıyordu. Annesinin ağladığını görünce daha fazla kendini tutamamış, Esra da ağlamaya başlamıştı. Sarılıp öpüşürken; ikisinin de gözlerinden akan yaşlar, birbirine karışıyordu.
Esra, ellerinden tutmuş bırakmıyordu. Dizlerinin üstünde çömelmiş olarak durduğu için Gülay yorulmuştu. İstemeyerek de olsa kızının kollarından kurtuldu. Islak gözleri bakarken parlıyordu.
Gülerek; "Papatyam, kınalı kuzum. Bak, beni böyle tavlayamazsın, hadi kalk bakalım."
Esra esnemeye başlamıştı. Yataktan kalkmak istemiyordu.
"Ya anne, karnım aç. Ne olur sen yemeği hazırlayıncaya kadar, birazcık daha uyuyayım."
Şefkatle sevginin birleştiği bir şekilde kızına bakarak, Gülay; " Hadi kınalı kuzum, kalk. Ben yemeği hazırlayıncaya kadar sen de bir duş al, kendine gel. Yemekten sonra da, bir hap alırsın."
Kalkması için hâlâ başında bekliyordu. Esra Annesinin; 'kalk,' dediğini duymamış gibi yatağın diğer tarafına dönmüştü.
Esra'nın kalkmayıp, diğer tarafa dönmesiyle büyü bozulmuş, Gülay kızmıştı. Bağırarak; "Esra. Kime diyorum? Kalk. Git duşunu al." Esra'nın başında dikiliyor, kızgın bir şekilde bakıyordu.
Henüz Esra otlu sigaranın ve hapın etkisinden kurtulamamıştı. Yüzü öfkeli bir hal almıştı. "Of anne, git başımdan biraz daha yatayım!"
Ama sonra Annesine böyle davrandığı için pişman olmuş, gülümseyerek; "Canım annem, biliyorum sen kızına kıyamazsın! Anne inan çok acıktım, canım tatlı istiyor."
Şimdi de tatlı tatlı bakmaya başlamıştı.
*
Gülay susmuş, Hasan Usta'nın söyledikleri aklına gelmişti.
İçinden; "Ya sabır," dedi.
"Kızım senin hiç dersin yok mu? Önceden kafanı kitaplardan kaldırmazdın, şimdi açtığın bile yok. Hadi yavrum, kalk duşunu al. Yemekten sonra da biraz ders çalış."
Esra'nın ders çalışacak hali yoktu.
Gülerek; "Ders, mers yok. Artık eve ödev vermiyorlar, okulda çalışıyoruz." Söyleyecek başka bir şey bulamamış, Annesine de ilk defa yalan söylemişti.
Gülay hiç inanmamış, çok kızmıştı; "Başımın tasını attırma! Şimdi oklavayı elime alıyorum. Kalk. Hemen duşunu al!"
Annesinin çok kızdığını anladığı için Esra hemen yataktan doğrulmuştu; "Of Anne! İnsanı bir uyutmuyorsun. Tamam. Sen git, şimdi kalkıyorum."
Annesi gitmemişti. Başında duruyor, kalkmasını bekliyordu.
Esra hiç istememesine rağmen, Annesinden korktuğu için yataktan çıkmış. Yürürken kalp atışları yeniden yükselmişti.
*
Ertesi gün, yine okulun arkasında buluşmuşlar; sigara içiyorlardı. Esra arkadaşlarına şüpheyle bakıyor, çekiniyordu.
Hatta "Beni Kenan mı soydu?" şüphesiyle korkuyordu, ama yine de çok merak ediyordu. Onun için de sorup öğrenecekti.
"Ya, bana dün ne oldu? Hiç hatırlamıyorum? Beni yatağıma kim götürdü?"
Aslında sormak istediği; 'Yatağa götürüp, kim soymuştu?' Bunu merak ediyordu. Şüpheyle tek tek yüzlerine baktı.
"Hiç böyle olmamıştım. Ot çok çarptı. Yemin ediyorum; bir daha ne sigara, ne de ot içeceğim. Dün bir tuhaf oldum. Annem neredeyse beni zorla doktora götürecekti."
Gece gördüğü kâbuslar aklına gelmişti.
"Hiç uyuyamadım, korkunç kâbuslar gördüm. Yok, bu böyle olmayacak. Eğer gerçekten arkadaşımsanız, lütfen bana bir daha teklif etmeyin!"
Sigarasından bir nefes çekti. Elindeki sigarayı göstererek; "Bu da son sigaram, son içişim." Daha fazla sabredemeyecekti. Gözlerini Kenan'dan kaçırarak; "Sahi, dün kıyafetlerimi kim çıkardı?"
Merakla yüzlerine bakıyordu.
Tuğba sinsi sinsi gülüyor, bir yandan da üzülüyor, ama Esra'nın bilmesini istemiyordu. Zaten kız hiç kendilerine güvenmiyordu. O yüzden de; "Ben çıkarttım." Göz kırparak; "Yoksa Kenan'ın mı soymasını isterdin?" diye sordu. Sırıtıyordu.
"Yoksa Kenan'ın mı soymasını isterdin." diye sorması karşısında Esra utanmıştı. Hayal meyal, kendisini Kenan'ın yatağa götürdüğünü ve kendisine sarıldığını hatırladı. "O olabilir mi?" diye düşünmüş, ama Tuğba'nın 'ben soydum,' demesine sevinmişti. "Yok ben... Sen soyduysan; tamam, problem yok!"
Kenan kahkaha atmamak için dişlerini sıkmış; her zaman ki gibi sessiz, sinsice gülüyordu. Kendini topladı; "Ah, keşke ben soysaydım! Ama o Tuğba yok mu? Bizi odaya bile almadı."
Esra'ya baktı. Göz göze geldiklerinde Esra gözlerini kaçırmıştı.
"İnşallah, Annen bir şey fark etmemiştir. Gerçi Tuğba bardakları yıkayıp, etrafı toparladı. Bizde camları açtık, iyice de odaları havalandırdık."
Esra'nın aklına gece Annesiyle yaşadıkları gelmiş, üzülmüştü. Üzgün bir şekilde "Vallahi Annemin eve geldiğini bile duymadım. Yazık! Annem, beni o halde görünce hasta sandı. Hemen doktora götürmeye kalkıştı. Allah'tan hiç bir şey fark etmedi. "Eve yürüyerek geldim," dedim. Annem! Zavallı inandı."
Yüzünü acı bir tebessüm sarmıştı. "Ah saf annem, bana ne de çok güveniyor," diye düşündü ve çok üzüldü.
Zilin sesi duyuluyordu.
Tuğba; "Hadi zil çaldı, gidelim."
Esra sınıfına girmiş; ne öğretmeninin anlattıklarını duyuyor, ne de kendini derse verebiliyordu. Aldığı nefesten bile hiç bir tat alamıyordu.
"Sigara içmeyeceğim," diye kendi kendine söz vermişti, ama bir türlü aklından çıkaramıyordu.
Aslında sigaradan çok, ot içmeyi istiyordu. Onsuz aldığı nefesin hiç tadı yoktu. "Öğle arası olsa da... Yok, asla içmeyeceğim!" Kendi kendisiyle içten içe savaşıyordu.
İçmeyecekti, ama hep aklında ot vardı; niçin aklından çıkaramıyordu? Annesini düşündü. Kesin kararlıydı, Annesini bir daha hiç üzmeyecek, derslerine çok çalışacak ve sonunda doktor olacaktı.
Tekrar öğretmeninin anlattıklarını dikkatledinlemeye başladı. Ama öğretmenin anlattıkları bir kulağından giriyor,diğerinden çıkıyordu. Tüm dikkatini öğretmenin anlattıklarına vermeye çalışsada olmuyor, dikkatini bir türlü derse veremiyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuzak. Anka kuşu
ActionLise iki de okuyan bir kızın uyuşturucu içeren maddeyle tanışması. Uyuşturuşu tacirini ağına düşürebilmek için kurduğu tuzaklar. Eroin bağımlısı haline geldikten sonra eroin bulabilmek için yaptıkları. Uyuşturuşu tacirinin kucağına düştükten sonra z...