20.BÖLÜM "Hikaye"

799 104 414
                                    

Yazar kız sınav kafasından fırsat buldukça kaçıp kaçıp buraya geliyor  =))

Siz? Hala burada mısınız? 

Biliyorum... Buradasınız ^^

İyi ki varsınız... İyi ki geldiniz...

O halde hadi bölüme geçelim ve unutmadan;

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum efenim... <3<3 

24 Aralık 2019

"Ruhtaki yara kapanmadan beden iyileşmezmiş..."

Baray tüm gece Kerem'le birlikte içtiği için eve dönmeden önce bir süre ayılmayı beklemişti. Sabahın erken saatlerinde eve girdiğindeyse Pıtpıt'ı kanepede yatarken bulmak kendine küfretmesine sebep oldu. Ona attığı mesajda yemeğini yiyip, ilaçlarını aldıktan sonra kendisini merak etmemesini ve uyumasını yazmıştı fakat gidip yerine yatması gerektiğini söylemeyi unutmuştu. Anlaşılan inatçı küçük hanım da bundan istifade kanepede yatıp sabaha kadar kendisini beklemişti.

Hale bak. Üstelik de tek yastıkta yatıyordu. Tek yastıkla yatınca rahat nefes alamadığını biliyordu. Ayrıca evin içi soğuk değildi. Öyleyse neden üşüyormuş gibi battaniyeye bu kadar sıkı sarılmış, boynuna kadar altına gömülmüştü?

Baray montunu ve telefonunu Pıtpıt'ın ayakucuna bıraktıktan sonra bedenini daha fazla taşıyamayacağına kanaat getirmiş gibi kanepenin yanına, dizlerinin üstüne çöktü. Ortam henüz yeterince aydınlık olmadığı için yüzünü tam göremediği Pıtpıt'a doğru dizlerinin üstünde ilerleyerek biraz daha yaklaştı. Nefesi her zamanki gibi hafif hırıltılı ve kesik kesikti. Saçları ıslanmış gibiydi.

Baray bir elini Pıtpıt'ı uyandırmaktan korkar gibi usulca kaldırıp, onun terden sırılsıklam olmuş alnına yasladığında zihninin karanlığına büyük bir yıldırım düştü ve orayı ateşe verdi. Hayır, ateşler içinde kalan yer zihni değil avcuydu! Yani aslında Pıtpıt'ın alnıydı!

Baray Pıtpıt'ın uyumadığını, aslında ateşler içinde yarı baygın halde yattığını fark eder etmez paniğe kapıldı. Ne yapacaktı!? Ne yapabilirdi, bilmiyordu ama bulmalıydı. Hemen aklını başına toplayıp ne yapması gerektiğini bulması lazımdı. Çünkü Mustafa amcanın da dediği gibi böyle zamanlarda kaybedecek fazladan bir dakikası bile yoktu!

Derhal ayağa kalkıp odanın ışığını yaktı. Parlayan ışık kısa bir anlığına gözlerine batsa da bunu umursamadı ve yeniden Pıtpıt'ın yanına gidip onu üstündeki battaniyeden kurtardı. Omuzlarından tutarak oturmasını sağlarken bir yandan da uyanması için konuşmaya başladı. Üstelik ne dediğini bile bilmiyordu. Sadece... Sadece onun kendisini duyup uyanmasını istiyordu.

"HAYAL! Hayal, aç gözlerini! Hadi güzelim, ne olur aç gözlerini. Bak, ben geldim. Uyanman lazım, hadi güzelim. Aç gözlerini, bana bak. Hay sikeyim! Yanıyorsun resmen!!"

"Küf...retme..."

Hayal'in varla yok arasındaki sesi Baray'ı biraz daha panikletmişti. Onu adeta bir oyuncakmışçasına istediği gibi yönlendirebiliyorken sanki canı çekilmiş gibi çıkan ve fısıltıyı andıran sesi, Baray'ın kalan son aklının da uçup gitmesine sebep olmuştu.

"Haklısın küfretmemeliyim! Çünkü şu an tek derdimiz benim küfrediyor olmam değil mi!?"

Baray sorusuna cevap alamadığı gibi Hayal'in gözlerini açamıyor olması ve sanki birazdan bayılıp kalacakmış gibi görünmesi, içinde büyüyen paniği iyiden iyiye sesine yansıtmıştı. Gözleri bu manzara karşısında dehşetle büyürken, resmen bağırır gibi sordu.

30 Şubat (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin