Multimedya;
Fikret Kızılok- Gönül
Vaktim varken onu tüm benliğimle sevecektim. Ölüm gelip de benim kapımı çalana kadar onun için yaşayacaktım. Aren için elimden ne geliyorsa yapacaktım.
Bir gün ölsem... Ölsem dahi onun sevgisi tüm bedenimi sarmış olacaktı.
Onu bu kadar çok sevdiğimi anlıyor muydu acaba? Aren gerçekten sevgimin farkında mıydı? Elbette onu sevdiğimi biliyordu. Ancak bu denli sevdiğimi bilmiyor olmalıydı.
Bilsin ya da bilmesin, kaç yaşına gelirsem geleyim onu böyle sevecektim. Onun beni nasıl sevdiği umurumda değildi. Ben Allah izin verdiği sürece onu tüm benliğimle sevecektim.
Kendi canımdan öncesine onun canını koyacaktım.
Büşra'nın yanıma gelmesiyle birlikte düşüncelerimden sıyrıldım. Aren'i eve getirmiştik. Diz kapağından ameliyat olmuştu. Canı acıyordu. Acıdığına emindim. Bana belli etmek istemiyordu ama acıyordu. Şimdi mutfakta ona yemek hazırlıyordum. Hazırlıyorsam, yaptığım tek şey yemekleri ısıtmaktı. Yemekleri ısıtırken bile aklım ondaydı. Dizi iyileşene kadar yanından ayrılmak istemiyordum.
"Ecren, o çorba kaynamış." Büşra'nın konuşmasıyla hızla ocağa doğru gittim. "Kafam başka yerdeydi." deyip ocağı kapattım. Büşra başka bir şey dememişti. Dolaptan bir şeyler alıyordu. Ona bakarken dudaklarım sarmıştı. Ona üzülüyordum.
"Büşra, iyi misin sen?" diye sorduğumda bana baktı. Elinde su şişesi vardı. "Pek değil." Ona doğru yaklaştım. "Üzüntünü anlamam mümkün değil belki ama anlamaya çalışıyorum. Çok zor ama kendini bu kadar üzme lütfen." dediğimde dudağı yana doğru kıvrıldı.
"Üzülmüyorum Ecren. Kabullenmeye çalışıyorum." Elimi uzatıp kolunu sıvazladım. "Senin her zaman yanında olan bir ailen var, unutma." Dudaklarını kıvırdı. Geçiştirme bir gülümsemeydi bu. Büşra elindeki şişeyle mutfaktan çıktığında ben de ocağa geri döndüm.
Bir tepsi çıkarıp üzerine ısıttığım yemeklerden azar azar koydum. Ekmek, kaşık ve su da koyunca tepsiyle birlikte mutfaktan çıktım. Aren için alt kattaki misafir odalarından birisini hazırlamıştık. O diziyle üst kata çıkması neredeyse imkansızdı.
Odanın önüne gelince kapıyı ittirip içeri girdim. Aren'in masmavi gözleri hemen beni buldu. Yatakta oturuyordu. "Merhabalar Aren Bey." dedim ona gülümseyerek. Yüzüme bakarken o da gülümsedi. "Hoş geldiniz Ecren Hanım. Gözümüz yollarda kaldı." Gülerek kapıyı kapattım. Elimdeki tepsiyi kenardaki sehpanın üzerine bırakıp Aren'in yanına gittim ve yatağın ucuna oturdum.
"İyi misin canımın içi?" diye sorduğumda gülümsemişti. Elini uzatıp yanağımı yavaşça okşadı. "İyiyim Ecren. Daha binlerce kez soracaksın biliyorum ama ağrım yok." Güldüm. Ona yaklaşıp dudaklarımı alnına bastırdım. "Korkuyorum canın acıyacak diye." dedikten sonra ayağa kalkıp sehpanın üzerindeki tepsiyi elime aldım. Tekrar Aren'in yanına oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP
EspiritualDinler hakkında bilgisi dahi olmayan bir kızın, camiye ayakkabılarıyla girip "Şu ezanı kısın!" demesiyle başlayan bir hikaye... * Dünya güzeldir. Öyle güzeldir ki insanlar ondan başka bir şey düşünemez olur. Evveli ya da ahiri yoktur. Tek gerçek dün...