16. Bölüm: "Gönlümün Güzeli."

15.1K 1K 490
                                    

Multimedya;

Cem Adrian - Her Şey Çok Sevmekten

*Hayatımın en güzeli, kalbimin en nadide parçası

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*
Hayatımın en güzeli, kalbimin en nadide parçası...

Canım.

Aren nasıl yaptın da beni böyle bağladın kendine? Bakışların mıydı bunu yapan? Ya da gülümseyişin mi? Hayır bunlar değil. Ben sana, sen bana bakmazken vuruldum. Oysa sen şimdi gülüyorsun bana. Şimdi bakıyorsun gözlerime, ben gözlerine doya doya bakarken.

Öyle güzel bir hediyesin ki bana. Allah beni seninle onun yolunu bulmam için tanıştırdı, inanıyorum buna. Yolun sonunda sen olmasan ben Müslüman olmaya bile bu kadar heveslenemezdim. Araştırmazdım ki bir kere. Sen araştır dedin diye araştırıp da içine çekilmiştim İslam'ın. Allah seni bana, kalbime hediye olarak göndermişti. Buna tüm benliğimle inanıyordum.

Güzel gözlüm. Gönlümün güzeli. Bilsen nasıl vurgunum sana...

Gözlerimle anlatsam sevdamı, anlar mısın? Görür müsün içimdeki yangını, senin yangınını.

Bugün tam 5 gün oldu. Tam 5 gündür seninle uyuyor seninle uyanıyorum. Gözlerime bakıyorsun Aren. Bu benim için ne kadar önemli bilmiyorsun. Bazen ellerin bana dokunuyor. Farkında olmadan yakınıma girip kokunu solumama yardım ediyorsun. Sen bilmesen de beni çok mutlu ediyorsun Aren.

Bir bakışınla alıyorsun beni benden. Ama farkına bile varmıyorsun.

"Ecren hâlâ seni bekliyorum." Aren'in sabırsız sesini duyunca banyodaki aynanın karşısından çekildim. Evet yine bunları aynaya bakarak konuşmuştum. Ama artık içimden söylüyordum her şeyi. "Tamam çıkıyorum." deyip kapının kolunu çevirdim. Kapının biraz ilerisinde bekliyordu. "Gitmesek mi? Ben emin olamıyorum." dediğimde Aren elini uzattı elime. Hiç tereddüt etmeden tuttum. Titreyen elimin farkında mıydı acaba? "Babaannem çağırdı gitmezsek başımın etini yer." deyip yürüdü. Şu an el ele olmamızın hiçbir sebebi yoktu ama tutmak istiyordu ki tutuyordu.

"Bari evdekiler de gelseydi." diyerek peşinden yürümeye devam ettim. Dediğim şeye karşı bir cevap vermedi. Biraz sonra kapıya gelmiştik. Aren kenardaki askılıktan montumu alıp bana uzattı. Kendi kabanını da alıp üzerine geçirdi. Her zamanki gibi mükemmel gözüküyordu. "Aren babamlardan hâlâ ses yok, ben korkuyorum. Çıkmayalım evden." dediğimde tam karşıma dikildi. Kafasını kaldırarak gözlerine baktım. Korkum ona bakarken azalıyordu. "5 gündür sana, bir şey olmayacak demekten usandım." Ona bir şey diyecekken yan taraftan gelen ses sayesinde o tarafa dönmüştük. Araf Bey'di gelen. "Aren dikkatli olun oğlum. Bir şey olursa da ilk beni ara."

Aren babasının dediklerine kafasını sallayıp elimi tuttu. "Merak etme baba. Çıkıyoruz biz." deyip kapıyı açtı. Dışarıda güçlü bir rüzgar vardı. Ürpererek Aren'in sıcaklığına sığındım. "Senin şapkan falan yok mu? Hava buz gibi, hemen arabaya geç." derken hızlı adımlarıyla bizi arabasına ulaştırmıştı. Kapımı açınca oturdum. Nefesim çok hızlıydı. Ne zaman bir temasta bulunsak böyle oluyordum. Kolu kolumu teğet geçtiğinde bile böyle heyecanlanıyordum. Aren o anlarda bana bakıyordu. Far edilmeyecek gibi de değildi zaten. Aren koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. Direkt eli ısıtıcıyı açmaya gitmişti. "Az sonra ısınır." deyip arabayı park ettiği yerden çıkardı. Arabayı sürmeye başladığında onu izlemeye başladım. "Babaannen nasıl evlendiğimizi biliyor mu?" diye sordum. Gerçekten bu şeyi anlatmaktan bıkmıştım. "Annem anlatmış."

AFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin