Aslında aklımın almadığı bir hikayem vardı benim.
O gün o camiiye girip de onların kutsalı olan ezan sesinden rahatsız olduğumu söylediğimde bana nefret eder gibi bakan o adama günün birinde deli gibi aşık olacağımı bilmiyordum.
İşin komik yanı o ad...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Lütfen bol bol satır arası yorum yapar mısınııız?❤
* Diller susar bazen. Gözler anlaşılmayı bekler. Gözler öyle anlamlıdır ki dillerden daha fazla şeyler anlatırlar. Tabi anlayan olursa. Onu anlayanı buldular mı asla susmaz gözler. Anlayan da sussun istemez esasen. Birbirlerini izleyerek, dakikalarca, saatlerce, günlerce konuşurlar. Tek çıt çıkmaz ama içlerinde feryatlar vardır. Belki mutluluk kahkahaları... Dıştan ne kadar sessizse gözleriyle konuşanlar; içleri o kadar çok bağırıyordur birbirine.
Benim gözlerim hep ona konuştu. O da hep baktı, hep gördü. Ama anladı mı bilmiyorum. Anlamasa öyle güzel bakabilir miydi? Bunu da bilmiyorum. Ama beni anlasın istedim. Beni her zaman anlasın, görsün istedim.
Dilim dayanamadı... Sonunda söyledim. Ağlaya ağlaya, hıçkıra hıçkıra içimdeki sevgiyi kelimelere döktüm. Sevgimin büyüklüğü onu korkutmasın diye her şeyi söyleyemedim ama en azından onu sevdiğimi bilsin istedim.
Şimdi biliyor. Onu sevdiğimi kulaklarıyla duydu, gözleriyle şahit oldu.
Kolları arasında beni sakinleştirmişti. Öyle çok ağlıyordum ki, delirmiş gibiydim. Belki de ona layık olmadığımı idrak etmek beni delirtmişti. Eğer o olmasa sakinleşemezdim. Bana sarılıp saçlarımdan öpmese sakinleşemezdim. Beni sakinleştirecek sözlerini söylemese hâlâ deli gibi ağlıyor olurdum.
Kolları arasından ayrılmıştım. Saatler geçmişti sanırım ona olan itirafımdan sonra. Arabada oturuyorduk. Dışarıda bardaktan boşalıyormuş gibi yağmur yağıyordu. Gözyaşlarıma eşlik etmişlerdi. Artık ben ağlamıyordum ama bulutlar ağlamaya devam ediyordu.
"İyi misin?" diye sordu Aren. Camdan bulutlara bakıyordum. Cama değen her yağmur tanesinde gözlerimi kırpıyordum. Aren'in sorusunu duyunca derin bir nefes aldım. İyi miydim sahiden? Bilmiyordum. Şu an nasıl olduğumu gerçekten bilmiyordum. "Bilmiyorum." dedim ona yalan söylemeyerek.
Hâlâ camdan dışarı bakıyordum. Yüzüne neden bakamadığımı ben de bilmiyordum ama bakamıyordum. Utanıyor muydum? Hayır.
"Sessizce bekleyecek miyiz böyle?" diye sorduğunda başımı ona doğru çevirdim ama yüzüne bakmadım. "Ne yapabiliriz?" diye sordum çatlak sesimle. Çok ağladığım için sesim bile çatlamıştı. "Konuşsan yeter aslında. Sessizliğin canımı sıkıyor."
Dediklerine gülümsemek istedim ama hiç gülümeyebilecek halde değildim. Onun yanına yakışmadığım düşüncesi canımı yakmaya hâlâ devam ediyordu.
Tekrar cama dönerek yağmurun sesini dinledim. Acaba herbir tane buluttan ayrılduğı için mutsuz oluyor muydu? Mutsuzluğundan mı böyle ses çıkarıyordu? Bulut da mutsuzdu belli ki. Yoksa neden böyle haykırsın ki? Neden ışıklar saçsın?