1. Bölüm: "Karşılaşma."

46K 1.6K 3K
                                    

Başladığın tarihi ve saati yazar mısın?

Hayatım boyunca yazdığım en uzun bölüm oldu. Yazdığım 3000 kelimelik bölümlere kısa diyenlere ithaf ediyorum bu bölümü. 5000 kelime, afiyetle okuyun.

-

Hayatın güzel yanlarını yaşayan, mutsuzluğa uğramayan insanlardan olabilirdim. Mutsuzluk ne bilmiyor gibiydim. Tüm buna rağmen fazla neşeli bir insan da olamamıştım. Nedenini bilmesem de böyle olmaktan memnundum. Mutluluğumla mutlu olan insanlar için yaşıyordum.

Bugün cumartesiydi. Tatil olduğu için en yakın arkadaşımı ziyarete gelmiştim. Enes imamdı, haliyle de camideydi. Ben de camiye gelmiştim. Onun imamlığıyla öğle namazlarımızı kılmış, oturuyorduk. Yine her zamanki gibi benimle uğraşıyordu.

"Sen hâlâ evlenmiyor musun?"

Bunu diyen oydu fakat daha kendisi bile evli değildi. Çevremdeki herkes beni evlendirmekle kafayı bozmuş durumdaydı. Annem, babam, halam, dayım, kuzenlerim, arkadaşlarım... Bazen acaba beni başlarından atmak mı istiyorlar gibi düşünsem de öyle bir şey olmadığını biliyordum.

"Evlenmiyorum kardeşim. Senden ayrılamıyorum." Diyerek güldüğümde o da güldü.

"Ben fırsatını bulunca evleneceğim ama. Sonra ortada kalırsın."

Ona cevap vermedim. İkindi vaktine kadar sohbet ettik. Ezan yaklaştığında Enes ayağa kalktı.

"Ezanı okuyayım, sonra yine devam ederiz." Dediğinde usulca başımı salladım. Enes biraz sonra ezanı okumaya başladı. Tam ezan bitiyordu ki camiye başı açık bir kadın girdi. Hem de ayakkabılarıyla! Hızla ayağa kalktım. İçeri giren kadın sesini yükselterek bağırmaya başladı.

"Kes sesini artık! Rahatsız oluyoruz dedikçe şu şeyi okuyup duruyorsunuz!"

Ne dediğini zannediyordu bu!? Rahatsız olduğu şey ezan mıydı? Bu nasıl bir terbiyesizlikti. Damarlarımdaki tüm kanların akışını hissediyordum sanki. Sinirden tüm algılarım açılmıştı.

"Önce şu sesini kıs. Sinirlendirme beni." Dedim sert sesimle. Sevdiğim insanlara karşı her ne kadar yumuşak olsam da, sevmediğim insanlara karşı fazlasıyla sinirli ve sert davranırdım. Karşımdaki bu kadını tanımasam da dedikleri ondan nefret etmeme yetmişti. Dinime saygısı olmayan bir insanı nasıl sevebilirdim ki zaten?

Gözlerime baktı. Gözleri bir ateşti ben ise yakılmayı bekleyen bir odun. Sanki içimde bir yerde yangın çıktı. Bu birden hissettiğim şey çok garipti.

"Siz bunun sesini kısıyor musunuz da ben sesimi kısayım!?" derken eliyle yukarıyı göstermişti. Kafasını dikmiş sinirli gözlerle bana bakıyordu. Eğer normal şartlarda olsak bu hâlini tatlı bulabilirdim.

"Sakin ol." Dedi Enes yanıma gelince.

"Hanımefendi camiden çıkar mısınız lütfen?"

Enes fazlasıyla kibar davranıyordu. Böyle bir insana neden kibar davranılırdı ki!?

"Çıkmıyorum."

Ne kadar sinir bozucu bir şeydi bu. Hayır, amacı neydi?

"Çıkmayıp da ne yapacaksın? Defol git şuradan. Bir de ayakkabılarla girmişsin." Diye dişlerimi sıkarak konuştum.

"İstediğim gibi girerim. Ne farkı var burasının dışarıdan. Yobazlar olarak burada toplanıyorsunuz diye ne oluyor sanki?"

Dediği her laf beni daha da sinirlendiriyordu. Resmen damarıma basıyordu. Kırmızı görmüş bir boğa gibi sinirlenmiş durumdaydım. Dişlerimi sıkarak ona doğru bir adım atmamla geriye adımladı. Korkmuş olmalıydı.

AFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin