40. Bölüm: "Saf Mutluluk."

10.2K 748 731
                                    

Multimedya;

Can Kazaz - Sen Diye

Ay yemeğimi yedim geldim, buyrunuz bölüm.

Bölüm sonundaki yazımı okuyun lütfen.

Hayırlı ramazanlar herkese.🌹

Bol bol yorum bekliyorum. Lütfen okumaya dalıyorum yapamıyorum demeyin, yorum olmayınca ben üzülüyorum.

 Lütfen okumaya dalıyorum yapamıyorum demeyin, yorum olmayınca ben üzülüyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

Ömrümde bir gün kalsa ben o günü Aren'e adardım.

Sanırım son nefesime kadar kendimden çok onu sevecek, kendimden çok onu düşünecektim. Bu düşüncelerimi seviyordum. Onu düşünüyor olmak, onu böyle çok seviyor olmak beni mutlu ediyordu. Kendimi özel hissediyordum. Seçilmiş birisi gibiydim.

Sabah çıktığımız yolun ortasındaydık. Onunla yan yana bir yol gitmek bile bana kendimi şanslı hissettiriyordu. Bazen sahiden soruyordum kendime; Aren'i nasıl bu kadar çok seviyorsun? Bir cevap bulamıyordum. Onu sevmemek garipti çünkü. Ben sanki nefes almaya başladığım andan beri onu seviyordum.

Onu sevmesem bir hiçtim ben.

Başka bir insana âşık olsam yine mi aynı olurdum acaba? Çünkü ben Aren'i çok farklı seviyordum. Ben böyle bir sevgiyi ne izlemiş ne de görmüştüm. O kadar edebiyatçının ellerinden çıkan aşklar neden benimki gibi değildi. Benimki deliceydi.

"Ecren, bana biraz su verir misin?" Aren'in sesiyle birlikte zihnimdeki düşüncelerin içinden çıktım. Ona bakıp başımı salladım ve ayağa kalktım. Aren'in yanından geçerek arka taraftaki dolaba gittim. Karavanda her şey vardı. Ömür boyu bunun içinde yaşayabilirdim.

Dolaptan bir tane şişe alıp ön tarafa doğru geri yürüdüm. Aren'in yanından geçip oturdum. Sonra da şişenin kapağını açıp ona uzattım. Aren su içerken gülümseyerek onu izliyordum. İçtikten sonra şişeyi geri bana uzattı. "Teşekkür ederim."

Şişeyi kavrayıp kapağını kapattıktan sonra arkama yaslandım. "Yorulmadın mı sen?" diye sordum. Yaklaşık bir buçuk saattir araba sürüyordu. Aslında yorulmazdı ama erken yola çıktığımız için yorulmuş olmasından endişelenmiştim. "Yorulmadım." diye yanıtladı beni. Yorulursa ben sürebilirdim.

Yola bakmaya devam ederken iç çektim. "Uyusana biraz." Aren'in dediği şeyle ona döndüm. "Uykum yok." Aren bana bakıp geri yola döndü. "O zaman sessiz durma." Gülüp tamamen ona döndüm. Sırtımı karavanın kapı tarafına yaslayıp bacaklarımı da Aren ile aramıza uzattım. Sırtımı yasladığım yerde kapı olmadığı için korkulacak bir durum yoktu.

"Sesimi duymadan yapamıyorsunuz sanırım." dedim keyifle. Aren hafifçe güldü. "Senin sesin olmadıkça günüm aydınlanmıyor." Bu sözleri alayla söylemişti ama altında yatan gerçeklik kalbimi ısıtmıştı. Şu an karavanı sürüyor olmasaydı ona sımsıkı sarılırdım. "Bu bir haftamız nasıl geçecek merak ediyorum."

AFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin