《multideki şarkıyı açmayı unutmayalım》
"Nehir. Nehir içeridemisin." Emir 'in sesini duyduğumda gözlerim kapalı gülümsedim. Gelmişti. Bulmuştu beni. Sesim çıkmıyordu. "Burdayım" dedim ama duyulmuyordu.
"S*ktiğimin kapısını kim kilitledi! Allah kahretsin!"
"Kapıyı kır abi açılmıyor şuna bak" boranın sesiydi bu. Gelmişlerdi işte.
Emir "Nehir kapının arkasındaysan çekil" diye bağırdı. Ben ise duvara yaslı bir şekilde dizlerimi kendime çekmiş gözlerim kapalı ağlıyordum. Gözlerimi araladım ama dumandan hiç birşey görünmüyordu.
Kapı sesleri geliyordu. Kıramıyorlardı işte. Açılmıyordu.
Yaklaşık beş dakika sonunda kapı kırılmıştı. Dumanların arasında emir ve borayı gördüğümde gülümsedim. Emir önümde diz çöktü "iyimisin nehir."
Kafamı salladığımda beni kucağına aldı ve yürümeye başladı.
Her yerin alev aldığını gördüğümde şok geçirmiştim. Böyle mi bitiyordu masal?
Merdivenden inerken tutunma yerlerinin yandığını gördüm. Her yer yanıyordu. Öksürmeye başladım. Nefes alamıyordum. "Az kaldı çıkıyoruz nehir."
Emir 'in güven verici sesini duyduğumda gözlerimi kapadım. Ben nelere dayanmıştım.
Koştuğunda gözlerimi araladım. Çıkmıştık. Kurtulmuştuk.
Emir beni kaldırıma oturttuğunda bora , babane ve babası karşımdaydı.
Ben oksurmekten nefes alamıyordum. Emir elindeki suyu bana içirdiğinde gulumsedim. "Iyiyim emir"
Babane "Kızım çok korkttun bizi" dediğinde emirin babası kafasını salladı.
"Nehircik iyisin değil mi bak hastaneye gidelim mi?"
"Iyiyim bora"
Emir sinirle bağırıyordu. "Hangi piç kitledi tuvaletin kapısını. Öldüreceğim onu"
"Oğlum bi sakin ol."
"Baba kız ölüyordu nasıl sakin olayım? Ama onu bulayım bitireceğim"
"Evladım kız iyi sen sakin ol. Değil mi nehir?" Babanenin sorusuna başımı salladım. "Emir iyiyim diyorum. Sadece fazla dumana maruz kaldım. Ama şuan iyiyim"
Ağzımda ki duman tadına aldırmadan yutkundum. Emir sinirle olduğu yerde hareket ediyordu. "Nasıl çıkmış bu yangın? Nasıl bir sorumsuzluk bu!"
"Masalardaki mumlar düşünce her yer tutuşmuş. Arka tarafta olduğu içinde kimse fark edememiş."
Babane emirin omzuna dokundu. "Yavrum hadi gidelim kız da daha fazla üşümesin."
"Babane bora sizi eve bıraksın. Bende nehiri evine götüreyim."
"Hadi abi acele edin gidelim artık" bora babanesinin koluna girdi "Görüşürüz nehir" el salladığında gülümsedim.
Hepsi birlikte arabalarına giderken emir de bana elini uzattı. "Yürüyebilecekmisin?" Dediğinde güldüm ve uzattığını elini tutup kalktım.
"Sakatlanmadım emir"
"Nasıl korktum biliyor musun? Neden yanımdan ayrılıyorsun benden habersiz?"
"Hava almak için yukarı çıkmıştım. Haber mi etmem gerek"
"Evet" dedi gülerken.
Yürümeye başladığımda seslendi "nereye?"
"Arabaya"
"Araba burda" dedi yanındaki arabayı gösterirken. Gözlerimi devirip arabaya bindim. Yanıma geçip arabayı çalıştırdı. Sıcacık arabaya iyice yerleşmiştim. "Teşekkür ederim" dediğinde emire baktım "neden?"
"Yalana ortak olduğun için"
Güldüm "Çok güzel bir şey yapmışım gerçekten"
"Babanem evlenmem için ısrar edip duruyor. Ben ölmeden evlen görmem lazım diye"
"Kaç yaşındasın ki?" Benden büyük olduğu belliydi. Evlenecek kadar olmasada...
"Yirmi. Iki sene tekrar yaptım. Derslere gitmedigim için. Bora da bir sene yaptı on dokuz o da"
Kafamı salladım "evlenmek için hâlâ küçüksün"
"Babanen bizi zorla evlendirmeye kalksa ne komik olur" dediğimde güldü. "Yapar"
"Yapar mı? Gerçekten mi?"
"Minnoş görüntüsüne bakma. Yapar valla"
"Korkmaya başladım."
"Fena mı olur?" Dediğinde şok içinde yüzüne bakıyordum. Yerin dibi olsa girebilirdim şuan.
"Şaka yapıyorum." Dediğinde kafamı camdan dışarıya çevirdim.
Sonra elbiseye baktım. Bembeyaz elbise şimdi siyaha dönmüştü. Elimle temizlemeye çalışsam da çıkmıyordu. Güzelim elbise berbat olmuştu. "Hâlâ güzelsin" dediğinde gözlerimi ona çevirdim. Bu çocuk beni utandırmak için mi doğmuştu acaba?
"Elbise artık siyah" dediğimde güldü "Sana siyah'ın da yakıştığını görmüş oldum"
Araba durduğunda evime gelmiş olduğumu anladım. Sonunda gelmiştik yoksa ben kıpkırmızı olmuş şekilde kalacaktım. "Her şey için sağol."
"Görüşürüz."
"Görüşürüz" arabadan inip çantamdan anahtarı çıkardım ve açıp iceri girdim. Merdivenleri topuklunun sesiyle çıkmak çok güzeldi. Gülümsedim. Evimin kapısını da açıp içeri girdiğimde kendimi salonun koltuklarına attım. "Bir yangın yaşamamıştın o da oldu" dedim kendi kendime... Telefonum çaldığında çantamdan çıkarıp ekrana baktığımda yine yabancı numara gördüm.
Bu saate neden arardı bi insan?
Açıp kulağıma götürdüm "alo"
"Kızım" o kadının sesini duyduğumda gözlerim dolmuştu. Yapma bana kızım deme diye bağırmak istiyordum ama annemdi. Bunu değiştiremezdim.
"Efendim?" dedim sakince.
Sakin olacaktım. Ağlamayacaktım. "Yarın sana gelebilirmiyim? Özledim annem. Ne olur..." ağlıyordu.
Ne yapmalıydım? Annemi yıllarca öldü sanmıştım. Şimdi gerçekten bir annem vardı ve ben ondan nefret ediyordum.
Gözlerimi kapatıp gözyaşlarımın akmasına izin verdim. "Ben seni nasıl affedeyim anne?" Dedim fısıltıyla.
"Yalvarırım sana nehir. Her şey senin yaşaman içindi. Seni dokuz ay boyunca karnımda taşıdım. Korudum. Dünya senin için çok tehlikeliydi. Yapmak zorundaydım. En azından bir yerlerde yaşıyor olman bile bir şeydi benim için."
"Tamam. Gel." Diyebildim. Ne olursa olsun annemdi. Beni bırakıp gitmiş olsa bile annemdi işte. Telefonu kapatıp odama geçtim.
Üstümdeki elbiseyi çıkarıp askıya astım. Evet giyilmeyecek durumdaydı ama yaşadığım bu masaldan bir parçaydı...
Duşa kendimi atıp buz gibi suyu açtım. Evet hava soğuktu ama beni kendime getirecek tek şey de soğuk suydu.
Titreyen bedenimi ve saçlarımı yıkayıp çıktım. Titriyordum.
Pijamalarımı giyindikten sonra kendimi yatağa atıp üstüme iki kat battaniye aldım.
Gözlerimi tavana dikip düşünmeye başladım. Gözümün önüne emirin gülümsemesi geldiğinde sırıttım. Bir günlüğüne de olsa beni gerçekten mutlu etmişti. Dans etmiştik...
Babanesinin beni gelini sanması dışında pek bir sorun olmamıştı ha birde yangınların arasında çıkışımız dışında. O dumanlar halâ gözümün önündeydi. Bir an gerçekten öleceğimi düşünmüştüm.