Şarkıyı açmayı unutmayalım :)Gözlerimi araladığımda karşımda annemin gülen yüzünü gördüm. "Günaydın eylül'üm"
Yatağımda doğruldum "Günaydın anne"
"Burada dışarı izlerken uyuya kalmışım kızım. Üzerimi de değiştirmemiştim"
"Rahat uyudun mu?" Dediğimde kafasını salladı. "O kadar güzel uyumuşum ki erkenden kalktım. Uykumu almışım."
"Sevindim."
"Gece kaçta geldin? Bekliyordum seni ama dayanamadım yorulmuşum"
"Hatırlamıyorum." Yavaşça yataktan kalkıp lavaboya gittim ve yüzümü yıkadım. "Kahvaltı hazırladım" annemin sesiyle gülümsedim. Bana kahvaltı hazırlayan bir annem vardı. Bir şey yemeden okula gitmiyordum ve bu beni gülümsetmişti.
Mutfağa geçtim ve masaya oturdum. Annem önüme çay koydu ve karşıma oturdu. "Eline sağlık anne"
"Afiyet olsun benim güzel kızım"
"Saat kaç okula geç kalmayayım." Saatine baktı. "Yedi 'yi on dört geçiyor"
Çayımdan bir yudum aldım ve önümdeki mis gibi kokan omletimden yemeye başladım. "Neden izmir e gelme kararı aldın?" Annemin sorusuyla gözlerimi ona çevirdim. "Küçükken yetimhanede bir film izlemiştik. Izmır de çekilmiş ve çok güzeldi. O günden beri keşke izmire gitsem diyordum. Keşke orda doğsaydım filan. Sonra yurttan çıkınca öyle kafama esti ve hiç birşey düşünmeden buraya geldim"
"Izmır de doğdun." Dediğinde şok geçirdim. "Gerçekten mi?"
Kafasını salladı. "Demek ondan burayı çok seviyorum" dediğimde güldü. "Hayatının başladığı yerdesin."
Çayımın son yudumunu da aldıktan sonra masadan kalktım. "Ben çıkayım. Sen ne yapacaksın?"
"Bende eve geçip üzerimi değiştireceğim. Sonra işe." Kafamı salladım. "Girişteki dolapta yedek anahtar var. Sende kalsın."
Odama gidip üzerimi değiştirdikten sonra sırt çantamı omuzuma , telefonumu elime aldım ve ekranını açtım. Hiç mesaj yoktu. Hemsaye diye kaydettiğim kişinin son görülmesine baktım. On beş dakika önce girmişti.
Kimdi neydi bilmiyorum ama merak ediyordum. Ne zamandır hiç birşey yazmıyordu. Benim hakkımda birşeyler biliyordu ve yazmıyordu. Neyin nesi bilmiyordum ama sinir oluyordum.
Telefonu cebime atıp evden çıktım. Sinirle yürüyordum. Neye sinirlenyordum onu da bilmiyorum ama işte.
Okulun bahçesine girdiğimde büyük bir kalabalık vardı. Merakla kalabalığa doğru yaklaştım.
Kalabalığın arasında ilerledigimde gördüğüm şeyle birlikte şok içinde kaldım. Emir,ege ye kafa attığında ege yere çakılmıştı. Burnundan şelale gibi kan geliyordu. Ne oluyordu?
Bora emir i tuttuğunda koşarak egenin yanına gittim. Geldiğimi görünce gülümsedi. Dişleri kan içindeydi. Yanına çöktüm "e-ege"
Omzumda emir 'in elini gördüğümde sinirle bağırdım "Ne oldu burda? Ne yapmaya çalışıyorsun?"
Kolumdan tutup ayağa kaldırdı. Ve beni çekiştirmeye başladı. "Bıraksana. Ne yapıyorsun delirdin mi?"
Kolumu elinden çektiğimde durdu "yaklaşma şu çocuğun yanına."
"Kafayı mı yedin emir. Çocugun her yeri kanıyor." Dediğimde güldü "onu mu düşünüyorsun gerçekten?"
"Emir ne diyorsun? Iyi değilsin. Git burdan"
"Nehir gel. Bırak" Bora kolunu tutuyordu "Ne oldu bora buna?" Emir ilerleyip okuldan çıktığında ege ye baktım. Yanında bir kaç erkek peçeteyle yüzündeki kanları siliyorlardı.