Bölüm 2/ Birlik

686 90 35
                                    

   Kayadaki ince yarıktan içeri ilk olarak Blake ardından ise Ian girdi. Lana adım atmadan önce tereddüt etmişti. Biraz sonra hiç bilmediği bir dünyayla tanışacaktı ve bu onu itiraf etmese de çok korkutuyordu. Bunun sebebi ne bulacağını bilmemesiydi muhtemelen. Chris elini güven verici bir şekilde sırtına koyunca biraz olsun cesaretlenerek adım attı. İçeri girince ilk başta gözleri karanlığa alışamadığı için önünü göremeyerek duraksadı. Chris'in elini avucunda hissedince parmaklarını onunkilere geçirip sıktı. Yanında tanıdığı ve güvendiği biri olması rahatlatıcıydı.

    Bir süre nereye gittiğini görmeden yürüdü. Sonunda zeminin aşağı doğru eğimlendiğini farkedince adımları hızlandı. Ayakkabılarının altında ezilen kaya parçalarının çatırtısı taş duvarlarda yankılanıyordu. Nemli ve boğucu hava Lana'nın burnuna dolduğunda kendini derin bir nefes almak zorunda hissetti. Ona sonsuzluk gibi gelen bir sürenin sonunda dar yolun ileride kıvrıldığını gördü. Aynı şekilde o noktadan içeri ışık süzülüyordu. Yürüdükleri dar yolun tünel olduğunu düşündü Lana. Yine açık havaya çıkacaklarını umuyordu.

    Aslında çocukluğundan beri kutu gibi, penceresiz bölmelerde yaşamaya alışkın da olsa kapalı alanları hiç sevememişti. Kendini kapana sıkılmış ve çaresiz hissediyor, sanki aldığı nefes hiçbir zaman tam anlamıyla yetmiyor gibi geliyordu. O yüzden önünde umut verici bir şekilde parlayan ışığı görünce sevinmişti, yine dışarıda olmak, ağaçları görmek istiyordu.

    Son kıvrımı da döndüklerinde parlak gün ışığıyla gözlerini kıstı ve şaşkınlıkla olduğu yerde kaldı. Umduğu gibi açık havaya çıkmamışlardı, hala bir şekilde kayaların içindelerdi ama ilginç bir şekilde yukarı baktığında gökyüzünü görebiliyordu. Kayalar göz alabildiğine gökyüzüne doğru yükseliyor ve bir çember oluşturarak ortada bir açıklık bırakıyordu. Daire şeklinde, oldukça büyük bir avluya benziyordu burası ve onları çevreleyen kayalarda küçük odalara benzeyen oyuklar vardı. Tam olarak simetrik olmasa da düzenli bir şekilde dizilmişlerdi. Lana aklından içinde yaşayan birilerinin olup olmadığını geçirdiği sırada bir uğultu oluştu. Aynı anda bir sürü insanın kısık sesle mırıldanmasıyla oluşan bu gürültüyü duyunca Lana açıklığa çıktığından beri ilk defa başını aşağı indirip çevresine baktı.

     Yeni gelen insanların çevresi Lana'nın görebildiği kadarıyla yüzlerce insanla çevrilmişti. Hepsi de yüzlerinde meraklı bir ifadeyle onları inceliyordu. Lana gözlerini bu yeni insanların yüzlerinde dolaştırırken bir an nefesini tuttu. Ona bakan ailenin çelik grisi gözleri vardı ve Lana bunun anlamını çok iyi biliyordu.

    "Elitler." Ağzından çıkana kadar sesli bir şekilde söylediğini farketmemişti. Uğultudan dolayı sadece ona çok yakın durduğu için Chris duymuştu. Kulağına doğru eğilip "Ian'ın arabada söylediği gibi burada özgürce ve birlik içinde yaşamak isteyen herkes var."

     Lana gözleriyle görmese asla inanmazdı. Hala daha aklına yatmıyordu burada olmaları. Mobilium zaten Elitler için olabilecek bütün konfora sahipti. Neden zaten mükemmel olan hayatlarını bırakıp buraya geldiklerini düşünürken az önce göz göze geldiği kadın ve çocuğun yanına orta yaşlarda ama hala çarpıcı bir yakışıklılığa sahip bir adam yaklaştı. Kadının elini tuttuğunda Lana'nın ağzından bir şok nidası çıktı çünkü adamın gözleri gri değildi ve bu Elit olmadığı anlamına geliyordu.

    Şuan burada olmasına ve az kalsın ölmesine sebep olan şey bir Elite aşık olmasıyken, sanki olabilecek en normal şeymiş gibi el ele tutuşan adam ve kadından gözlerini alamıyordu. Kadın Lana'nın bir arada duran ellerine baktığını görünce ona gülümsedi. Bu sıcak ve içten bir gülümsemeydi ve gözlerinde anlayış vardı. Lana'nın aklından geçenleri tahmin etmişti ve onu rahatlatmak istiyordu.

MELEZ / Dönüşüm Serisi 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin