~Hatırlatma~
"Suat bey bana verdiğiniz ilaçlar benim çok uykumu getiriyor. Olur olmadık yerde uyuya kalıyorum. Bunun için bir şey yapamaz mısınız?""Üzgünüm Toprak hanım. Bunlar ilaçların etkileri."
"Ama böyle uyuyarak geçirirsem ben nasıl işlerimi yapabilirim ki? Zaten bu uyumalarım yüzünden Poyraz beye de yük oluyorum."
"Anlamadım."
"Poyraz bey ile konuşurken uyumuşum. Adam da beni yatağıma kadar taşıdı. Bugün şirkette çalışırken de uyumuşum. Koltuğa yatırmış. Geçen gün de sabah işe geç kaldım bu uyumalarım yüzünden. Kaç defa aramış ama duymamışım. O da evimin kapısını kırmış. İlaç saatlerimi hatırlatıyor. Sabah kahvaltısı çok yapmazdım. Şimdi karnımı doyurmadan kaldırmıyor. Daha bugün midem bulanınca tuvalete koştum. Bir baktım Poyraz bey de benim ile birlikte gelmiş kadınlar tuvaletine. Her zaman her durumda yanımda. Ona yük olmak istemiyorum."
"Ee..evet anlıyorum Toprak hanım ama Poyraz bey eminim bunları kendi isteğiyle yapıyordur."
"Evet, Poyraz bey de öyle diyor ama ya adam nezaketen öyle diyorsa? Belki de söyleyemiyor bana?"
"Peki Toprak hanım daha sonra konuşuruz bunları. Artık hazırsanız kemoterapiye başlayalım mı?"
"Peki başlayalım."
Vücuduma enjekte edilen ilaçla beraber kendimi yeniden uykuya verdim. Ben çok uykucu oldum artık. Nerede olursa olsun uyurum gibi geliyor bana.
Hii! Az önce dediklerimi Suat bey Poyraz beye söyler mi acaba? Keşke uyumadan önce söylememesini isteseydim. İnşallah söylemez.
_______________________________________
O
fff. Neredeyim ben? Üstümden tır geçmiş gibi, filler üstümde tepinmiş gibi hissediyorum. Niye her yer karanlık? Işıkları kim kapattı?
Hey biri ışıkları açabilir.... Ne ışığı Toprak? Gözlerini kapatmışsın birde ışığı açmalarını istiyorsun. Açsana gözlerini.
Fark ettiğim gerçekle gözlerimi açmaya çalıştım ama açamadım. Sanki göz kapaklarımı yapıştırmışlardı. Birkaç denemenin sonunda az da olsa açabilmiştim. Hastane odasındaydım.
"Toprak?"
Kafamı gelen sese çevirdiğimde hemen yanı başımdaki sandalyeye oturan Poyraz bey ile karşılaştım.
"Poyraz bey?"
Sesim fısıltıdan farksızdı. Kendimi o kadar yorgun hissediyorum ki.
"Nasıl hissediyorsun Toprak? İstediğin bir şey var mı?"
Kafamı hayır anlamında salladım. Konuşmak bile zor geliyordu. Açılan kapıyla ikimizde kafamızı oraya çevirdik. Gelen Suat beydi.
"Uyanmışsınız Toprak hanım. Nasıl hissediyorsunuz?"
"Tek başıma devlerle savaşmış gibi."
Bunu söylememle ikisininde yüzünde bir gülümseme oldu.
"Anladım. Kemoterapi sonrası bu gibi durumlar normal. Artık daha fazla yorulacak ve sık sık uyuya kalıcaksınız."
Bunu demesiyle ufakta olsa bir kıkırtı çıktı ağızlarından. Neler oluyordu? Neden güldüler ki şimdi? Benim hastalığım onlara komik mi geldi yoksa?
"Bunda gülünecek ne var? Hasta olmam komik mi?"
İkisi de bunu demekle aynı anda gülmeyi kesip birbirlerine baktılar. Yüzlerindeki ifadeden şaşırdıklarını anladım.
Yüzümdeki ıslaklığı silmek için elimi kaldırıp yüzüme getirdim. Islaklık mı? Ağlıyordum. Ama neden ağlıyordum? Ben neden ağladığımı anlamazken Poyraz bey bana yaklaştı.
"Toprak neden ağlıyorsun? Biz hasta olmana gülmedik. Aklımıza bir şey gelmişti ona güldük. Ağlama lütfen."
"Po.. Poyraz be..ben neden ağ...ağlı.. ağlıyorum bi... bilmiyorum ki."
Ağlamalarım artık artmış hıçkırıklara dönüşmüştü. Neden böyle oluyordu?
"Merak etmeyin Toprak hanım korkulacak bir şey yok. Ara ara duygu değişimleri olabilir. Bir anda kendinizi ağlarken veya gülerken bulabilirsiniz. Bu süreç zorlu bir süreç ve vücudunuz da ruhunuz da çok yorulacak, yıpranacak. Hastaların bu gibi durumlarını normal karşılıyoruz biz."
Suat bey açıklama yaparken biraz olsun sakinleşmiştim. Hıçkırıklarım azalmış ama hala gözyaşlarım dökülüyordu.
"Teşekkür ederiz Suat bey."
"Rica ederim Poyraz bey görevim bu. Siz biraz daha dinlenin sonra çıkışınızı yaparız Toprak hanım."
Suat bey odadan çıkınca Poyraz bey odadaki sandalyeyi bana yaklaştırarak oturdu. İlk önce gözyaşlarımı sildi.
"Suat bey bana senin ona anlattığın şeylerden bahsetti biraz. Onlar aklımıza gelince ister istemez güldük. Senin bunu yanlış anlayıp kurulacağını düşünemedik."
Aklıma gelen şeyler ağlamayı kesip mahçup bir şekilde Poyraz beyin yüzüne baktım. Söylediği şey benim kemoterapi öncesinde Suat beye söylediklerimdi. Bu konuyu nekadar konuşsakta ben hala alışamamıştım.
"Toprak, bak aynı şeyler tekrar söylemek istemiyorum. Ne kadar anlatsam da sen hala aynı düşünüyorsun anlaşılan. O zaman şöyle yapalım. Ben ne zaman rahatsız olursam bütün bunlardan o zaman gelip ilk sana söyleyeceğim. Anlaştık mı? Böylelikle ben ne zaman rahatsız oluyorum ne zaman isteyerek yapıyorum sende bileceksin ve bu durum ortadan kalkacak. Tamam mı?"
"Ya ben üzülmeyeyim diye yalan söylerseniz?"
"Sana doğruları söyleyeceğime söz veriyorum. Oldu mu?"
Kafamı sallayarak onayladım. Poyraz bey sözünde duran biriydi. En azından bana gerçekleri söyleyecekti. Belki de benden rahatsızdı. Bunları öğrenecektim. Peki doğruları öğrenmeye hazır mıydım?
Evet yeni bir bölümün daha sonuna geldik. Arkadaşlar bu bölüm diğerlerinden kısa oldu çünkü aslında oy sınırına gelmeden bölüm atmayacaktım. Ama bazı arkadaşlar bölüm atmamı istedi ve bende yazıp atmak istedim.
Ama bir konuda üzülmedim diyemem. Arkadaşlar size söylediğim oy sınırı çok fazla değildi. Bir hafta içerisinde bölümü 60 kişi okudu ama oy atanlar bunun yarısı bile değil. Herkes bir tek şey yapacak. Yıldız butonuna basacaksınız o kadar. Bu o kadar zor olmamalı.
Bir dahaki bölüm oy sınırına ulaşmadan gelmeyecek. Lütfen biraz bana yardımcı olun. Kafamda o kadar çok şey var ki buraya yazacağım ama bana yardımcı olmuyorsunuz. ⭐ butonuna basalım lütfen.
Neyse sorularımıza geçelim.
Bölüm nasıldı arkadaşlar?
En çok sevdiğiniz yer neresiydi?
Beğenmediğiniz bir yer var mı?
Hikayemi okuyup oy verenlere teşekkür ederim.
Hepiniz çok seviliyorsunuz ❤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Mucizem
Teen FictionKimsesi olmayan bir kız. İşinde başarılı bir adam. Kız tek başına bu hastalığı yenebilecek mi? Adam kızın yanında olacak mı? Bu hastalık nelere yol açabilir? Bu Toprak ve Poyraz'ın hikayesi. Gelin bu hikayede onların yanında olalım. Toprak ve Poyraz...