jungkookie: sana hiçbir şey yapmamışken benden nasıl nefret edebilirsin?
görüldü 00:26 ✔️✔️
İnce parmaklarımın arasından dökülen kum taneleri ayakkabımın içerisine dolarken çorap giymediğim için kendime lanetler okumuştum. Ancak asıl sorun çorap giymemem değil, kum tanelerini ayakkabımın üzerine dökmüş olmamdı.
Zekamdan şüphe duyuyordum açıkçası. Doğru çalışmıyor olmalıydı, hatalarımın ve suçlarımın en büyük kaynağıydı kendisi.
Beş dakika mantıklı beyin fırtınası yapmaya çalışsam gözümün önünde tteokbokki, balık keki ya da ramyon beliriveriyordu.
Dediğim gibi şüphe duyuyordum var olup olmadığından.
Eteğime bulaşan kumlar her adımımda bacaklarımdan kayarak taş zemine düşerken spor alanından çıktım ve okulun büyük, gösterişli kapısına ilerledim.
Son derse girme tenezzülünde dahi bulunmamıştım. Üzerimde ağır bir yorgunluk vardı dünden kalan.
Evde her an patlayacak bir bomba gibi bekleyen Jeon'un ağız kokusunu çekmek yerine sitenin küf kokan spor salonunda koşmayı tercih etmiş ve gece geç saatlere kadar da eve dönmemiştim.
Şimdi ise ektiğimi biçiyordum. Parmaklarım uykusuzluktan titriyor; gözlerim yarım saatte bir kararıyordu.
"Chaeyoung!" Minrae koşar adımlarla yanıma geldiğinde yükünü biraz hafifletmek adına beklemeden elinde ki sırt çantamı aldım ve sırtıma geçirdim.
"Çanta için teşekkür ederim ama gitmem gerekiyor, eve geç kaldım." özellikle onun karşısında sakinliğimi korumaya çalışıyor, hayatımın acılarını gizlemeye uğraşıyordum.
"Chaeyoung, okul biter bitmez eve gidiyorsun." bıkkınlıkla omuzlarını düşürdüğünde gözlerim okuldan çıkan bedende takılı kalmıştı. "Bizede gelmiyorsun."
"Minrae, gitmem gerekiyor." bana küseceğini bildiğim hâlde hiçbir açıklama yapmadan bileğimi parmaklarından kurtardım ve okulun arka kapısına ilerledim.
Minrae ile aynı gün aynı hastanede şans eseri doğmuş ve doktorların minik bir hatası yüzünden karıştırılmıştık. Yaklaşık bir hafta boyunca hayatıma Minrae olarak devam etsemde annemin kuvvetli hisleri bu karışıklığı kısa sürede ortadan kaldırmıştı.
Yıllar sonra Minrae ile lisede karşılaşmıştık ve bir daha ayrılmamak üzere tesadüfler üzerine kurulu arkadaşlığımıza doğru yelkenleri açmıştık.
Bazen kendimce bencillik yapıyor ve benim yerime onun bu acıları çekmesini istiyordum.
"Kaçmayı bile beceremiyorsun." görüş alanıma giren siyah rugan ayakkabılar gerilememe neden olurken uyuşukluğuma lanetler savurdum.
Biraz daha hızlı olsam ona yakalanmayacaktım ama beceremiyordum. Tıpkı onun iyi bir insan olmayı beceremediği gibi.
"Ramen aldım," beyaz poşeti telaşla eline tutuşturduğumda kaşları çatılmış, dudakları alaylı bir şekil almıştı. "Yersin bunları, rahatsız etme beni uyuyacağım."
"Ramen yemek istemiyorum." poşetin içinde ki ramenleri çıkarıp bahçenin köşesinde ki çöp kutusuna fırlattığında omuzlarımı bıkkınlıkla düşürdüm.
"O zaman telefonunu çıkarıp tavuk sipariş et." sesim onun karşısında ilk defa böylesine yükseliyordu. "Gerçekten uykum var."
"Uyumana izin vermeyeceğim Chaeyoung," benimle uğraşmaktan zevk aldığı yüzünün her köşesinden belli olurken onu arkamda bırakarak eve ilerledim. "Biz gerçek bir çift olana kadar sana geceleri dar edeceğim."
Ben ailesinin para aşkı uğruna matematik öğretmeni ile evlenen 20 yaşında bir kızdan daha fazlası değildim.
Üzülmüyordum aslında, beni tazip eden tek şey yaşıtlarımın hayatlarının bambaşka olmasıydı. Ben erkenden ölüme terkedilmiştim ve Jeon Jungkook katilim olmaktan gurur duyuyordu.
...
Hepinize tek tek merhaba
Bu mini bir fic ancak bölüm sayısı olarak değil
Sınav haftam kapıya dayandı ve ben tüm konuları bir haftaya sığdırmaya çalışıyorum ama kitapta yazmak istiyorum lol (bunu yayımladığımda sınavlar bitmiş olur)
Bölümler 1000 kelime olmak yerine 450-500 top patlasa 600 kelime olur.
Umarım Chaeyoung ve Jungkook ikilisini seversiniz, bende sizi seviyorum. İyi günler ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you and i ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ (düzenlenecek)
FanfictionRoseanne Park, ailesinin sorunları yüzünden okulunun en genç öğretmeni Jeon Jungkook ile evlenmişti. Acı; gökyüzünde bir yıldızdı ve her gece Roseanne ağlarken onun için parlıyordu.