İyi Okumalar!
Açıklaması daha korkunçtu. Ben kalkar kalkmaz buraya geldiğim için telefonumu kontrol etmemiştim. Yorumlarda herkes beni etiketlemişti. Artık gerçek anlamda popülerdim. Bana bakan iki arkadaşıma baktım. Suratımın nasıl bir halde olduğunu tahmin bile edemiyordum. Hayatın planları benden çok ötedeydi...
Bu son düşüncem kafamda yankılanıyordu. Hayatın planları benden çok farklıydı. Babaannem bilinçaltından fırlayacaktı. Dün yaptıklarım için bana söylenecekti. Ondan önce adrenalin tüm vücudumu kaplamıştı ve kendi kendime panik yapmıştım. Sağa sola hızlı hızlı yürüyordum.
''Ne yapacağım!?'' dediğimde Anderson şaşkınca bana bakıyordu. Suzy ise kollarını göğsünde birleştirmişti. Sinirliydi.
''İstersen Korece küfür edebilirim...'' teklifiyle durup ona baktım. O ise Anderson'a bakıyordu. ''Çok sinirlendiğimizde farklı dillerde küfür ediyoruz. Hem kimse anlamıyor hem kibar kalabiliyoruz.'' Suzy'nin açıklaması derin bir nefes aldırmıştı. Erkeklerle ilgilenen kanka istemiyordum! Hepsi pislikti.
''Hayır! Çünkü Koredeki küfürler içimdeki duyguyu ifade edemez. Dünyanın en geniş küfür dağarcığı Türkçe de var. İçimi Türkçe dökeceğim.'' Dedikten sonra Türkçe söylenmeye başlamıştım. Sesim kafede yankılanıyordu. Suzy parmak ucunda yükselip Anderson'ın kulaklarını kapattı. Bu çok komik bir görüntüydü çünkü Suzy Anderson'ın küçücük kalıyordu. Onun kulaklarına yetişmesi için harcadığı çaba ve görüntü komikti. Bu sinirimi yatıştırmamıştı.
''Bana Türkçe öğretmişti. Sen bunları anlamasanda duymana izin veremem.'' Dediğinde Anderson gayet halinden memnundu. Bunlarda mı birbirinden hoşlanıyordu? Tüm kasaba neden birbirinden hoşlanıyordu?
''Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa! Ağlamak istiyorum ama öfkemden dolayı ağlamak istiyorum. Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.'' Bağırırken içeri müştürenin biri girmişti. Önce şaşkınca etrafını kontrol etti. Sonra çığlık atan bana, Anderson'ın kulaklarını kapatan Suzy'e en son Anderson'a baktı.
''Yanlış zaman da mı geldim? Yarım saat sonra açılışta geleyim.'' Adam geri çıkıp hızlı adımlarla dükkandan uzaklaşırken derin bir nefes aldım.
''Sanırım sinir krizi geçirmek için yanlış zaman dilimindeyim.'' Güneş gözlüğümü gözüme takıp tezgahın arkasındaki kapıdan soyunma odasına montumu ve çantamı bıraktım. Önlüğümü giyip bir tane alıp çıktım. Tezgahın arkasından Anderson'a fırlattım. ''Hızla sana kahve yapımını öğretmeliyim. Steven her sabah açılıştan 45 dakika sonra sabah koşusundan sonra Americanosunu içmek için uğrar. Chen açılıştan 1 buçuk saat sonra ektra sütlü lattesini içmek için uğrar ve yanında mutlaka bitter çikolata olmasını ister. Tezgahın arkasındaki orijinal bitterlerden vermen gerekiyor. Chen'in diğer markalara alerjisi var.'' Ben bunları anlatırken Anderson'ın tek kaşını kaldırmış bana bakması beni susturmuştu. Suzy'e kaçamak bakış attığımda işaret parmağı ile sus yapıyordu. İş işten geçmişti. Hafifçe öksürdüm. ''Yeni olduğun için bu ayrıntılar tuhaf gelebilir. Üç yıldır bu tezgahın arkasında bu kasabaya kahve servisi yaptığında herkesin zevkini öğreniyorsun. Mesela sen tatlıyı seversin...'' dönüp orta boy kağıt bardak aldım. Onun en favori içeceğini hazırlamaya başladım. Kapağı kapatıp ona döndüm ve önüne bardağını bıraktım.''Favori içeceğin karamel Mocha.'' İşte bu servis tek kaşının inmesini sağlamıştı. Gülümsedim. ''Şimdi başımın belası üçlü gelmeden önce senin kahve yapmayı öğrenmen lazım. Ben geri kalan dakikalarımı tezgahın altında geçireceğim.''
''Üçlü? Sen ikisini saydın. Steven ve Chen üçüncü kim?''
''Onların başımın belası olduğunu nereden çıkardın?'' ters ters bakıyordum Anderson'a. O ise keyifle kahvesini içiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not:Cezalısın!
Ficção AdolescenteAmerika Birleşik Devletlerinde, Virginia eyaletinin kasabasında bir liseye konuk oluyorsunuz bu hikayede... Birbirinden bağımsız dört genç okulda ceza alır, okul gazetesine işledikleri suçları konu alan makale yazmaları istenir. Okul gazetesini çıka...