Yuqi, büyük bir kararsızlık içindeydi. Gitmeli miydi? Bu notu ona gönderen babası olamazdı. Kafası hiç olmadığı kadar karışıktı ve korkuyordu. Notu tekrar okumak için eline alır almaz, az önce kestiği parmağı sızlamaya başlamıştı. Halbuki az önce hiçbir ağrı kalmadığına emindi. Bu durum onu şüpheye düşürmüştü. Yine de görmezden gelmişti.
Günler süren bu kararsızlığı sonucunda, okulun parkında gördüğü o garip çocuk kararını değiştirmişti. Yuqi ile aynı yaşlardaydı ancak eve gidene kadar onu takip etmişti. Normal bir insan olmadığına emindi. Bu yüzden onunla konuşmaya cesaret edemiyor ve sadece kulaklarını kapatarak hızlı adımlarla yürüyordu. Ancak garip bir şekilde, evinin önüne geldiğinde ortalıktan kaybolmuştu.
Normalde eve girse bile onu rahatsız etmeye devam ederlerdi.
Yuqi, birkaç gün bu duruma benzer olaylar yaşamıștı. Ne zaman eve dönse, tüm insan dışı varlıklar yok oluyorlardı.
Belki de gerçekten bu notta yazan adrese gitmeliydi. Ama ondan önce, garip varlıkların onun evinden kaçarak uzaklaşmasının sebebini öğrenmek istiyordu. Bu yüzden bir sabah okul için uyandığında, birkaç gün önce yatağının üzerinde bulduğu siyah gülü ve notu da yanına almıştı.
Ve o gün, Song Yuqi'nin geçirdiği en güzel gün olmuştu.
Sürekli karşısına çıkan bu varlıklar yüzünden hiçbir zaman sosyal bir hayatı olmamıştı. Bir lise öğrencisi için bu yaşadıkları, onu hiç olmadığı kadar yıpratıyordu. Sınıf arkadaşlarının ondan korkarak oturduğu sıradan uzak durmaları, ve yemekhanelerde onun oturduğu sandalyeyi işaretlemeleri bunun bir kanıtıydı. Genelde üzerlerine büyük harflerle adını yazarlardı.
Lanetli SONG YUQI'nin sandalyesidir. Oturmayın!!
Bu değiştirdiği kaçıncı liseydi hatırlamıyordu ancak zamanla alışmıștı. Çünkü bunlardan çok daha büyük bir sorunu vardı. Ve bugün bütün bunlardan kurtulacağına inanıyordu.
O gün Yuqi'nin çantasında taşıdığı o siyah gül, onu koruyor gibi hissetmişti. İlk defa normal ve korkusuz bir gün geçirmiști. Ne parkta otururken ne de okuldan eve dönerken, hiçbir varlık onunla konuşmaya çalışmamış, veya onu takip etmemişti. Uzun zaman sonra, ilk defa böylesine mutlu bir gün geçirmişti.
Bu yüzden Yuqi artık kararını vermişti. O kiliseye gidecek ve sonsuza kadar bu durumdan kurtulacaktı. En azından öyle olmasını umuyordu.
Elindeki siyah gül ve küçük notla birlikte, bir süre davet edildiği adresi bulmaya çalışmıştı. Bu sokaklar, ona tamamen yabancıydı. Yine de korkusuz bir şekilde ilerlemeye devam ediyordu.
Saatlerce yürüdüğü kaldırımda, etrafta gördüğü kişilere nottaki adresi sormuştu. Her ne kadar adresi bulmakta zorlasa da, bu adrese gitmekte kararlı olduğu için vazgeçmemiș ve yürümeye devam etmişti.
Hava gittikçe kararıyordu. Babası eve dönmediği için endișelenmiș olmalıydı ancak bu durumu önemsemiyordu. Ona iyi gelecek olan tek şeyin, bu gülü ona gönderen kişi olduğuna inanıyordu.
En sonunda Yuqi kiliseyi bulmuştu ve kiliseye doğru uzanan karlı yolda ilerlemişti. O an tahta kapının yavaş yavaş aralandığını fark ettiğinde, yutkunmuș ve bir süre karşısındaki devasa yapıya bakmıştı. Kapı tamamen açıldığında, Yuqi korkudan aklını kaybedecek gibi olmuştu. Ancak bu durumdan kurtulamazsa, yine aklını kaybedeceğine inanıyordu.
Yuqi'nin tek isteği, mutlu ve sıradan bir yaşamdı. Etrafta garip varlıkların olmadığı rahat bir yaşama sahip olmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK ROSE ㅍ LuQi
FanfictionYuqi, siyah gül yapraklarıyla dolu tabutun içine uzanmış ve gözlerini kapatmıştı. Tek dileği kurtulmaktı, ve öyle de olmuştu. Yaşadığı değişim, onu farklı bir yaşama sürüklemiști. ㅇㅇㅇ Smut yoktur. Korku hikayesi değildir. Bar ve içki gibi temalar me...