ㅍ 2.4 ㅍ

77 18 16
                                    

Bu durumda olmaktan nefret ediyordum. Ancak başka çaremiz yok gibi görünüyordu. Şeytanın öfkesi bizi yaralamadan önce, biz onu yaralamalıydık.

Derin bir nefes alarak, şeytanın tuzağına göz göre göre ilerlemiştim. Lucas da emirlerine sadık olacağını söyleyerek, şeytanla olmuştu.

Şeytan anlaşmaları severdi.

Onu görmemek için gözlerimi kapattım ve kiliseden içeri girdim. Lucas, çıplak gözle onun gözlerine bakmamam gerektiğini defalarca tekrarlamıștı. Aksi takdirde ruhumu elde etmesi kolaylașacaktı.

"Gelmişsin. Beni çok beklettin."

Bu Lucas'ın sesiydi. O an sert bir şekilde yutkunarak montumun altında sakladığım hacı belime bastırmıştım. Kalbim korkudan beni bayıltacak derecede atarken, sakin kalmaya çalışıyordum.

"Seninle anlaşma yapalım."

"Öyle mi, anlaşmaları severim. Benimle nasıl bir anlaşma yapmak istersin?"

"Seni merak ediyorum."

Bu söylediğimle gülmüştü. Ancak bu gülme sesi, her ne kadar Lucas'a ait olsa da bana inanılmaz derecede itici geliyordu.

"Beni neden merak ediyorsun? "

"Sen anlaşma yaptığın kişiyi, yani beni görüyorsun. O yüzden ben de seni görmek istiyorum."

"Yani?"

"Gözlerini kapat ve sadece bir dakika yüzünü görmeme izin ver."

Oluşan kısa sessizlik, beni inanılmaz derecede germiști.

"Her şeyin karşılığı olduğunu biliyor olmalısın."

Pekala, bu Lucas'la yaptığımız planda yoktu. Ancak benden bu kelimeleri duyduğunda çılgına döneceğine emindim.

"Karşılığında sana ruhumu teslim edeceğim."

Kısa bir an anlaşmayı kabul etmeyeceğini düşünmem, tüm bedenimin uyușmasına sebep olmuştu.

"Pekala. Sana yarım saniye veriyorum."

Yarım saniye çok azdı. Bu hacı Lucas'ın kalbine saplama düşüncesi bile, bütün bedenimi acıyla kavuruyordu. Yine de kabul etmekten başka çarem yoktu.

"Tamam, sadece yarım saniye."

Sürenin başladığını hissettiğimde üzerimde hissettiğim baskı azalmıştı. Gözlerimi aralayarak karşımda gözleri kapalı bir şekilde duran Lucas'a baktığımda, gözlerimden süzülen gözyaşlarına engel olamıyordum. Sadece ceketimin altından çıkardığım hacı, avuçlarım arasında sokmakla yetiniyordum.

O çok güzeldi. Teni, bakışları ve gülüşü. En çok da kibar dokunușlarına aşıktım. Ancak birkaç saniye sonra ona olacakları düşündükçe, dehşete düşüyordum. Kendi durumum umrumda bile değildi. Onun özgür olmasını istiyordum.

Saniyeler işliyordu, ve son on beş saniye kalmıştı.

Tanrım bunu yapmak istemiyorum...

Göz yaşlarım görme açımı kısıtlarken, acıyla birkaç kez yutkunmuștum. Dudaklarımın kenarlarını ısırmaktan, ağzım metalik bir tatla dolmuştu.

En sonunda hacı yukarı kaldırmış ve gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Daha sonra Lucas'ın kalbine doğru indirmiștim ancak, hacın sadece ucu girebilmiști.

Kahretsin ki süre bitmiş ve gözlerim açılmaz hale gelmişti.

O an Lucas'ın elleri, ellerimi sarmış ve şeytanın direncine karşı çıkarak hacı kalbine saplamaya çalışmıştı. Çıkardığı o acı inlemeler, beni hıçkırıklara boğarken, kollarımda güç kalmadığını hissediyordum. Ancak bu yolun dönüşü olmadığını da biliyordum.

Yoğun uğraşlar sonucu, birkaç saniye öncesine kadar elimde sıktığım demir haç, Lucas'ın kalbine saplanmış ve ikimiz de daha fazla bu güce dayanamayarak yere düşmüştük.

Ben iyiydim, sadece kollarımı ve ayaklarımı hiçbir şekilde hissedemez hale gelmiştim. Çok geçmeden kulaklarımı çevreleyen, beni sağır edecek kadar yüksek çıkan çığlık sesleriyle başımı Lucas'ın omuzuna gömmüştüm.

Neyse ki bu çığlık uzun sürmemiş, ve her şey normalleșmiști. Geriye kalan yorgun bedenim ve hemen yanımda hareketsiz yatan Lucas vardı.

Hızla kendime gelmeye çalışarak başımı kaldırdığımda, Lucas'ın kalbinde saplı olan haç ile karşılaşmıştım. Hacın etrafını sarmış olan gül yapraklarının kenarları yanmıştı ve küllerini Lucas'ın göğsüne bırakmışlardı.

Tanrım, ben ne yapmıştım böyle?

Gözlerimden akan gözyaşlarını durduramazken, sürekli onun adını sayılamıștım. Bir diğer yandan da göğsüne düşen gül yapraklarını kenara çekerek, kalbine saplanan hacı çıkarmaya çalışıyordum.

"Buna ben sebep oldum kahretsin!"

En sonunda hacı çıkarmayı başardığımda, kazağını ıslatan kanı görmemle kendimden daha çok nefret etmeye başlamıștım. Her ne olursa olsun ona zarar vermiştim.

Kendimden nefret ediyordum.

"Elimi kesmem lazım.. Bir şeyler yapmam lazım."

Derin bir nefes alarak kendime gelmeye çalışmış ve en sonunda kapalı kilisenin kenarlarında sivri bir taş aramıştım. Bulduğumda da hiç düşünmeden hızla avucuma sürtmeye  başlamıștım.

"Lucas olmuyor lütfen uyan! Kesemiyorum olmuyor!"

Daha önce hiç bu kadar ağladığımı hatırlamıyordum. Kalbim öyle acıyordu ki bu yaşadıklarımı, Lucas'a yaptıklarımı hala idrak edemiyordum.

Tam da o an avucumdan süzüldüğünü hissettiğim kanla, yine Lucas'ın ismini sayıklamıș ve hızla elimi kalbine bastırmıştım. Bedenim öyle yorgun ve acı hissi ile dolmuştu ki, avucumda oluşan acıyı hissedemiyordum bile.

"Lütfen uyan, bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum Lucas."

Elimi kalbine bastırmaya devam ederken, hiçbir gelişme olmadığını görmek beni dehşete düşürüyordu. O an yaptığım tek şey Lucas'ın yanına uzanmak ve yüzümü omuzuna gömmek olmuştu.

"Canını yaktığım için kendimi affetmiyorum Lucas."

Sonraki bölüm final :)
Bu arada bu okunma sayısı ne olacak böyle... Neyse, Luqi sevdiğim
için önemsemiyorum.
Zamanla yükselir umarım.
Çünkü bu hikaye şimdiye kadar yazdığım en kaliteli hikaye.
Ben sevdim açıkçası xd

BLACK ROSE ㅍ LuQiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin