ㅍ 0.9 ㅍ

118 20 22
                                    

Ondan kaçmam gerekiyordu. Beni yine kiliseye çağırdığına göre iyi bir şey istemeyecekti. Açıkçası istediği şey umrumda değildi. Sadece yine tabutta uyanmak istemiyordum. Artık düzenli bir hayata adım atmıştım ve bunu mahvetmek istemiyordum.

Minnie her ne kadar burada kalmamız için ısrar etse de, bunu yapamazdım. Hiç kimsenin, özellikle de onun bilmediği bir yere gitmek ve saklanmak istiyordum.

Evet, onunla anlaşma yaptığımız doğruydu ancak ben, bencil olmayı seçiyordum.

"Yuqi! Son zamanlar neden böylesin söyler misin?"

Sırtıma aldığım çantayla birlikte aşağı kata inerek evin kapısını açmaya çalıştığımda, ne kadar denersem deneyim başarısız olmuştum. Bu bana o gün kilisede kapalı kaldığım günü hatırlatıyordu.

Tam da o an, Minnie elindeki anahtarla karşıma geçmişti.

"Bana neler olduğunu anlatmadan seni göndermeye niyetim yok."

Ona anlatmak isteseydim eğer, en başında anlatırdım. Ancak bu durum küçük aile sorunları gibi değildi. Bu yüzden hızla elindeki anahtarı aldım ve kapıyı açarak dışarı çıkmak istedim ancak Lucas'la karșılaștığımda adımlarım olduğu yere tekrar dönmüşlerdi.

"Oha."

Minnie hayretler içerisinde Lucas'a bakarken, sinirli bakışlarımla onu uyarmaya çalışmıştım. Bunu anlamış olmalı ki susmuş ve geri çekilmişti.

"Siz rahat olun ben odamdayım."

Minnie'ye gitmesi için değil, saçma sapan tepkiler vermemesi için iğneleyici bakışlarda bulunmuştum ancak o beni çok yanlış anlamıştı.

"Gidiyor musun?"

Karşımdan gelen o etkileyici sese dönerek yutkundum. Neden burada olduğunu kendi içimde tartışırken, en sonunda ona karşılık vermeyi başarmıştım.

"Neden buradasın?"

"Olmamam gereken bir yer mi?"

"Hayır, şu an bulunmanın lüzumu olmadığı bir yer."

Verdiğim cevapla dudaklarının kenarları kıvrılmış ve başını eğmişti. Gülümsemesine sebep olacak bir şey söylediğimi düşünmüyordum.

"Hala neden burada olduğunu söylemedin."

"Sorun değil biz de film izleyecektik..." Ve maalesef Minnie odasına çıkmak yerine tahta merdiven basamağında oturarak bizi izliyordu. Ona olan bakışlarımı fark ettiğinde, cümlenin devamını getirememiș ve mahcup bir şekilde yüzüme bakmıştı.

"Yani demek istediğim, evimize gelen ilk misafir. Öylece göndermek ayıp olur diye düşündüm. Nezaketen yani."

Minnie'nin cümlesinin varış yönünü değiştirme çabasını fark ettiğimde, sessiz kalmış ve tuttuğum kapının kulpunu parmaklarımla sıkmaya başlamıștım.

"Film izleyeceğinizi bilmiyordum."

"Sorun değil, ben de bunu az önce öğrendim."

Yakışıklıydı olduğunu itiraf etmem gerekiyordu. Belki de bu yüzden gözlerini gözlerimden ayırmaması beni tedirgin bir hale sokuyordu. Ve bugün de aynısını yapıyordu. Amacı neydi bilmiyordum ancak bazen anlamsızca bakışlarına karşılık vermek istiyordum.

Kendime gelmeliydim, onu tanımıyordum.

"Yeter bu kadar bakıştığınız. Hadi içeri gel."

Minnie'nin söylediği cümle ile birkaç dakika afallamıștım. O kadar çok anlaşılıyor muydu dikkatimi çektiği? En önemlisi de onun bana olan bakışlarının farkında olan sadece ben değildim.

"İçeri girmemde bir sakınca var mı?"

Lucas bunu sorduğunda, Minnie'nin hayran kalmış bir şekilde ellerini birleştirmesi ve gülümsemesi, beni çileden çıkarmak için yeterli bir sebep olmuştu. Hızla dirseğimi yanımıza kadar gelen Minnie'ye dürttüğümde, kendine gelmiş ve yüzündeki gülümsemeyi silmişti. Ancak Lucas başını hafif yana eğmiş bir şekilde bana bakmaya devam ediyordu.

Yüzündeki bu ifadeyi anlayamıyordum. Bana gülümseyerek bakıyor gibiydi, ya da sadece gözleri bile bu duyguyu bana hissettirebilmek için yeterli oluyordu.

"Üzgünüm, daha yapacağımız birçok iş var o yüzden-"

Minnie o an araya girmiş ve beni kenara iterek Lucas'ı içeri almıştı. O an cümlemde olduğu gibi yarım kalmış bir şekilde oturma odasına ilerlemelerini izlemiştim.

Minnie'yi öldürmek istiyordum.

BLACK ROSE ㅍ LuQiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin