Günlerdir gelmeyen o siyah gül ve not, beni endişelendiriyordu. Aklımda hala soru işaretleri olsa da, ne yapıp edip kiliseye gitmem gerekiyormuș gibi hissediyordum. Ve öyle de yapmıştım. Önünde durduğum kilisenin kapısını iterek içeri doğru adım attım. Benden başka hiç kimse yoktu. Veya yanıma gelerek benimle konuşmak isteyen biri de yoktu.
İçeri doğru ilerlerken, uzun tahta sandalyelerin başında parmaklarımı gezdiriyordum. Kim bilir, belki de anlaşmamızın karşılığını almaktan vazgeçmişti.
Çok geçmeden kilisenin kapısı tekrar açılmıştı. Sırtımdan vuran ışığa doğru döndüğümde, biri gözlerimi kapatmış ve kollarıyla beni sarmıştı. O an ne kurtulmak için çabalıyor, ne de bunu yapan kişinin kim olduğuna bakıyordum. Adeta donmuştum.
İyi şeyler olmadığı aşikardı.
Tekrar gözlerimi açtığımda ise, nefes almakta zorlandığımı hissetmiştim. Hızla atan bu kalp sesi, sanki benden geliyordu, ancak öyle değildi. Başımın arkasında hissettiğim eller, birkaç saniye afallamama sebep olmuştu. Kendimi geriye çekerek başımı kaldırdığımda ise, Lucas ile karşılaşmıştım. Yine o günkü gibi bitkin görünüyordu.
"Bana yardım et Yuqi. Çok zamanımız kalmadı."
Neyden bahsettiğini bilmiyordum. İkimiz de yerde oturuyorduk. Sadece ben Lucas'ın kucağındaydım. O an dikkatle yüzüme bakıyordu. Endişeli görünüyordu. Çok geçmeden bana tekrar sımsıkı sarılmış ve başını omuzuma gömmüştü.
Finale az kaldı gibi görünüyor.
İçimde uzatırsam saçmalarım gibi bir his var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK ROSE ㅍ LuQi
FanfictionYuqi, siyah gül yapraklarıyla dolu tabutun içine uzanmış ve gözlerini kapatmıştı. Tek dileği kurtulmaktı, ve öyle de olmuştu. Yaşadığı değişim, onu farklı bir yaşama sürüklemiști. ㅇㅇㅇ Smut yoktur. Korku hikayesi değildir. Bar ve içki gibi temalar me...