Lucas ile kilisedeydik ve yan yana oturuyorduk. Merak ettiğim o kadar çok şey vardı ki sormaya nereden başlayacağımı bilmiyordum.
"Anlatmaya başlayacak mısın?"
"Neyi?"
"Neyi mi? Şaka mı yapıyorsun?"
Benimle dalga geçiyor olmalıydı. Kaşlarımı çatarak başımı yüzüne çevirdiğimde, solgun teninde gözlerimi gezdirdim. Hiç olmadığı kadar bitkin görünüyordu.
"Anlatacak bir şey yok."
"Ve şimdi de yalan söylüyorsun."
Derin bir nefes almış ve başını etmişti. Ancak çok geçmeden, bakışlarını bana doğrultmuștu.
"Sadece, bana zarar veriyorsun Yuqi. Ve bunu yapmana izin veriyorum."
Böyle söylüyordu ancak bana bakışı içimdeki özel duyguların uyanmasına sebep oluyordu. Bu kadar güzel bakan birine ne yapmış olabilirdim ki? Bakıșlarımız birbirleriyle sıkı bir bağ kurarken, kısa bir an her şey duruyordu sanki.
Yine de ona zarar verdiğimi söylemesi beni kızdırmıştı. Ona bir şey yaptığım falan yoktu. Sürekli karşıma çıkarak üzerimde bu yoğun duyguları bırakarak kafamı karıştıran da kendisiydi.
"Neden sana zarar verdiğimi düşünüyorsun?"
"Bakışların ve hareketlerin, bütün bunları yapmama sebep oldu. Sen yıllar önce beni yaralayan zarif bir suçlusun. Ama bunun farkında bile değilsin."
Cümlesi bittiğinde, sandalyelerin başlarından tutarak ayağa kalkmaya çalıştı. İnanılmaz yorgun görünüyordu. Yine de böyle birine zarar verdiğimi düşünmüyordum. Üstelik onu tam anlamıyla tanımıyordum bile.
"Lucas, bekle."
Lucas ona seslenmemle adım atmayı bırakmış ve bana dönmüştü. O an ben de ayağa kalkmış ve karşısına geçmiştim. Beni kötü hissettirmek miydi amacı bilmiyordum, ancak Lucas'ın hayatımdaki rolünün ne olduğunu hala tam anlamıyla çözebilmiş değildim. Onu bana çeken bir şey vardı, ancak ne olduğunu bilmiyordum.
Ve bunu bana yapan yakışıklı yüzü veya yapılı bedeni değildi, onda başka bir şey vardı.
"Sen kimsin?"
Sorduğum soruyla gülümsemiști. Lucas genel olarak bana baktığı her an gülümsüyordu. Ancak bu seferki daha hüzünlü bir tebessümdü. Bu hali, ona gerçekten zarar verdiğimi düşünmeme sebep olmuştu.
"Seni kurtaran bir günahkarım. Senin için iyi biri olmak istedim ve ona ihanet ettim."
"Kime?"
Meraklı gözlerim, solgun yüz hatlarında gezinirken vereceği cevabı sakin bir şekilde beklemeyi sürdürmüştüm.
"O gün anlaşma yaptığın varlık Şeytan'dı Yuqi. Ama sorun değil, seni koruyabilmek için tekrar iyileşeceğim."
"Şeytan? Ben şeytanla mı anlaşma yaptım?"
Nefes almakta zorlanmaya başlarken, bir süre gözlerimi ellerimden ayıramamıștım.
Yalan söylüyordu, ona güvenmek istemiyordum.
"Hayır Lucas, yanılıyorsun. O şey şeytan falan değildi. Ben ona dokundum."
Sinirli bir şekilde nefesimi dışarı verdiğimde, gözlerim artık ellerimde değil, Lucas'ın üzerindeydi.
"Bana bu şekilde bakma Yuqi, yaralanmış kalbimde parmak izlerini bırakıyorsun. Yıllar geçti ancak hala bakışlarınla beni cezbediyorsun."
Her ne kadar gizemli olsan da, sen de beni cezbediyorsun Lucas.
Ve bu şekilde düşündüğüm için kendimden nefret ediyorum."Lucas, sana güvenmeli miyim?"
Lucas, en sonunda karşımda durmayı bırakarak bana doğru adım atmıştı. Ellerini saçlarımın arasında gezdirirken kuş tüyünü andıran küçük dokunușlarla ellerini yanaklarıma indirdi. Yorgun olsa bile gözlerinin bana şehvetle baktığını hissetmiştim.
"Gül kokuyorsun Yuqi. Ben kokuyorsun."
Bu sözleri kafamı karıştırırken, başını eğmiş ve bir süre derin derin nefes almıştı. Kalbim hızlanmamıștı, belki de bu hareketiyle durmuştu. Ancak hala karşısında durabiliyordum. Parmaklarını dudaklarımda gezdirerek en sonunda öpmeye bașlamasıyla, ona karșılık vermiştim. Öyle güzel öpüyordu ki birkaç saniye önce yanağımın üzerine düşen Lucas'ın gözlerinden düşen damlaların farkında bile değildim.
Dokunușları beni cezbediyordu, ve ben zamanla kendimi kaybediyorum.
Video'yu izlemeniz önerilir.
Bu sahneden sonra çok iyi gidiyor xd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK ROSE ㅍ LuQi
FanfictionYuqi, siyah gül yapraklarıyla dolu tabutun içine uzanmış ve gözlerini kapatmıştı. Tek dileği kurtulmaktı, ve öyle de olmuştu. Yaşadığı değişim, onu farklı bir yaşama sürüklemiști. ㅇㅇㅇ Smut yoktur. Korku hikayesi değildir. Bar ve içki gibi temalar me...