ㅍ 0.5 ㅍ

122 25 26
                                    

Kötü hissediyordum. Çünkü beni tabureye bıraktıktan sonra, onu ciddi bir tavırla itmiştim. Artık alışkanlık olmuş gibi bir şeydi bu. Ancak birkaç saniye gözlerime bakmış, hemen sonrasında da önümde eğilerek içi cam parçacıklarıyla dolmuş terliklerimi çıkarmıştı.

"Gerçekten sorun değil."

Ve söylediklerimi genel olarak görmezden geliyordu. Şimdi de az önce ona yerini söylediğim yara bantlarıyla ve bezle tekrar yanıma gelmiş, ve kesilen kısımları temizleyerek yara bandı yapıştırmıştı.

"Konuşmayı bilmiyor musun?"

Bu sefer sorduğum soruyla başını kaldırmış ve bana bakmıştı. Her bakışı yanlış bir şey yapmışım gibi hissettiriyordu.

"Ah doğru, teşekkür etmeyi unuttum. O yüzden böyle bakıyorsun değil mi? Eğer burada yaşadığımı bilseydin neden böyle olduğumu anlardın."

Resmen burada yaşadığımı ifșalamıștım. Ve o an karşımdaki gencin daha deminden beri ifadesiz olan yüz ifadesi değişmiş ve gülümsemiști.

"Demek artık burada yaşıyorsun."

"Beni tanıyor musun?"

Sessiz bir şekilde önümden kalkmıș ve tekrar bana doğru yaklaşmıştı. O an kaşlarımı çatmış ve geriye doğru çekilmiştim. Amacı neydi bunun?

"Ah șey, bu kadarı yeterli. Artık gitsen iyi olur."

"Tüm gece burada oturacak mısın?"

"Ne?"

"Odan nerede?"

Başta yanlış anladığım için kaşlarımı daha çok çatmıştım. Hatta sapık olduğunu bile düşünmüş ve çığlık atmak için kendimi hazırlamıştım.

"Afedersiniz ama ne demek istiyorsunuz?"

Verdiğim bu tepkiyle, o da ciddileșmiști.

"Seni odana bırakacağım."

Hemen sonrasında gözleri ayaklarımı bulduğunda, nedenini yeni idrak etmeye başlamıștım.

"Ha o mu... sorun yok. Yürüyebilirim. Şimdi annemi çağırırım bana yardım eder."

Az önce rezil olduğum konusunu bir kenara koyarsak, tekrar beni kucağına almasını istemiyordum. Dakikalardır ben konuşurken gözlerime bakmamasından şikayetlenmiștim. Şimdi de gözlerini adeta üzerime kenetlemiști. Bu durum beni tedirgin bir hale sokuyordu.

"Az önce de çağırmıștın."

Haklıydı. Ben burada ölüyor olsam da annemin kocasını bırakıp yanıma geleceğini hiç sanmıyordum.

"Olsun, ben kendim de gidebilirim."

Topuklarıma basa basa, çıplak ayakla da olsa odama kadar yardımsız gidebileceğimi düşünüyordum.

"O zaman, her şey için teşekkürler. Artık gitsem iyi olacak."

Yara bandı olan yerlerin üzerine basmamaya çalışarak ayağa kalmıştım. Bunu yaparken karşımdaki devasa yapıyı elimle itmek zorunda kalmıştım. Bana göre fazla uzun ve kalıplıydı. O an birkaç santim daha uzun olmayı dilemiștim. Ellerim bile onun ellerinin yanında fazlasıyla küçük kalıyordu.

Çok geçmeden ayakta durmayı başarmıș ve topuklarımın üzerine basarak odama kadar gitmeyi başarmıştım. Ancak bunu yaparak odamın yerini de öğrenmesine sebep olmuştum. Çünkü ben odama gidene kadar arkamdan ilerlemeyi sürdürmüştü. Sanki düşme ihtimalime karşı tetikte bekliyordu.

Odamın önüne gelerek içeri geçtiğimde ise, yüzüne öylece kapıyı kapatmanın kaba bir tavır olacağını düşünerek son kez ona bakmıştım. Gerçekten de çok uzun ve anlamlı bakıyordu. Sanırım hayatımda hiçbir erkekle bu kadar uzun bakıșmamıștım.

"Hoșçakalın, iyi geceler."

"Tekrar görüşmek zorunda kalabiliriz."

Kapıyı tam kapatacakken, söylediği şey beni duraklatmıștı.

"Ne?"

"Ben Lucas, seni tekrar görmeye geleceğim."

Neden böyle bir görüşme gerçekleşeceğini sormak istediğimde, söylediği kısa cümle ile susmuştum.

"Sana da iyi geceler Song Yuqi."

Adımı nereden biliyordu? İsim kartım bile takılı değildi. Artık odamın yerini de öğrenmişti. Gergin ruh halim, kalbimin daha hızlı atmasına sebep oluyordu. Gözleri hala gözlerimdeyken, titreyen ellerimi kapının üzerine yerleştirmiş ve hızla kapıyı yüzüne kapatmıştım. Ardından da kilitleyerek kapıdan uzaklașmıștım. Sanırım sabah olur olmaz odamı da değiştirmem gerekecekti.

BLACK ROSE ㅍ LuQiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin