ㅍ 0.4 ㅍ

131 26 36
                                    

Odamdaydım ve bir köşeye sinmiş bir şekilde hareketsiz bekliyordum. Okulu bırakalı aylar olmuştu. Artık yaşıtlarımın çoğu üniversitelere gidiyorlardı. Ancak ben dar ve loş kırmızı ışıklı odada kapalı kalmıştım. Ve hiçbir şekilde dışarı çıkmak istemiyordum. Zaten yan odalardaki inleme seslerini duymam, psikolojik açıdan beni zor bir durumda bırakıyordu.

Annem bir bar sahibi ile evlenmişti. Bunu yaparken bana sormamıştı bile. Zaten birkaç hafta sonra reşit olacak ve burayı terk edecektim. Daha fazla bu tarz ortamlarda kalmak istemiyordum.

Çok geçmeden biri kapıyı açmış ve loş ışıklarla çevrilmiş odanın içine girmişti.

"Yuqi! Ne yapıyorsun burada? Müşteriler seni bekliyor. Siparişleri yetiștiremiyoruz."

Annemin söyledikleriyle, sinirli bir şekilde güldüm ve göz devirdim.

"Anne, benimle şu an dalga geçtiğini farz ediyorum."

Belki de annemle kalmak yerine Çin'e gitmeli ve babamla yașamalıydım. Onun da düzenli bir yaşamı var denilemezdi, yine de son haftalarımı sakin bir şekilde tamamlamak istiyordum.

"Gitmeyi planlıyorsun değil mi Yuqi?"

"Seninle kalmaya devam edeceğimi mi düşündün? Delirmiş olmalısın."

Annem duyduğu cevapla kapıyı sert bir şekilde çarparak çıktığında, yine odada tek başıma kalmıştım. Gitmeye o kadar hazırdım ki, lazım olacağını düşündüğüm tüm eşyalarımı çantama yerleștirmiștim. Geriye kalan tek şey sabretmekti. Sonra kendi yoluma bakacaktım. Belki biriyle evlenir ve kendime güzel bir hayat kurardım. Ancak samimi olduğum tek bir erkek arkadaşım bile yoktu.

Arkadaş olarak gördüğüm, sadece Minnie vardı. Yeni bir ev tutmak için ikimizden biri reşit olmalıydı. Aksi takdirde aile izniyle uğraşmak zorunda kalacaktık. Bu tarz olaylarla yüzleşmektense, beklemek daha mantıklı gelmişti. Bir an önce buralardan gitmek için sabırsızlanıyordum ancak biraz daha beklemem gerekiyordu. Bunun için de annemi idare etmeliydim. Ayrılacak olsak bile kötü bir şekilde ayrılmak istemiyordum.

En sonunda ağır hareketlerle ayağa kalktım ve siparişlere yardım etmek için odamdan dışarı çıktım. Genelde geceleri yan odalardan gelen sesler yüzünden uyumakta zorlanırdım. Neyse ki bir gün bütün bunlardan kurtulacaktım. Tek temennim buydu.

"Gelmişsin."

Annem içkilerin hazırlanmasına yardım ederken, kırgın bir ifadeyle yüzüme baktı. Ancak sessiz kalmıştım ve içkileri hazırlamayı tamamlamasını beklemiştim. Hazırladığında da, gözlerini üzerimden ayırmadan tepsiyi masaya koymuş ve bana doğru itmiști. Tepsiyi elime alırken, içindeki masa numarasına bakmıș ve ilerlemiștim. Arka taraflara doğru ilerlerken, gördüğüm çoğu şeyi görmezden gelmeye çalışıyordum. Kadınların kendilerini böyle yerlerde değersizleștirmelerini anlayamıyordum.

Tepsideki içkileri ulaştığım masaya bıraktığımda bir süre üzerimdeki gözlerle huzursuz bir şekilde kıpırdanmıștım. Ancak çoğu zaman bu tarz olayları görmezden geliyordum. Ve o an da görmezden gelmiş ve tekrar bar masasına doğru ilerlemiştim.

Burası öyle bir yerdi ki, şahit olduğum çoğu olaylar her an her dakika kendimden tiksinmeme sebep oluyordu. Cinsiyetimden ve varlığımdan, en çok da annemden.

Birkaç yıl önce annem, bir adamla tanıştığını ve evlenerek orada yaşayacağımızı söylemişti. Bunu duyduğumda, sessiz kalmıştım. Çünkü itiraz etsem de bir işe yarayacağını sanmıyordum.

Birkaç dakika sonra, bir sonraki siparişlerin hazırlanmasını beklerken yanımdaki bar taburesinde oturan kişi dikkatimi çekmişti. Kalbimin her bir odacığını dolduran o kasvetli duygu, adeta bütün bedenimi kaplamıştı. Ona belli etmek istemeden başımı hafifçe yana çevirmiştim.

Uzun parmakları, masanın üzerindeydi ve ritmik bir şekilde hareket ediyordu. Aslında tırnaklarını sırayla masaya vurduğunda çıkan o ses, oldukça rahatsız ediciydi. Üzerinde siyah bir gömlek vardı ve ilk düğmelerinin açık olmasını umursamıyor gibiydi. Buraya gelen diğer müşterilere göre fazla sessizdi. Diğerleri gibi merakla etrafına bakmak yerine, sessiz bir şekilde hareket ettirdiği parmaklarını inceliyordu.

Barmanlerden biri, hazırlanan içkiyi adamın önüne doğru uzatmıștı. Yine de tepkisiz kalmıştı. Benden daha düşünceli olan birini görmek garipti, ancak üzerinde çok durmamış ve önüme dönmüştüm. Normalde insanları incelemeyi severdim. Ancak buraya geldiğimden beri bu huyumu gizlemeye çalışıyordum. Aksi takdirde barda olduğumuz için yanlış anlaşılmalara yol açabiliyordu.

Siparişler bittiğinde, saat gece üçe geliyordu. Herkes kalkmıştı veya çoğu kişi odalarına çekilmişti. Ancak yine gözlerime o adam takılmıștı. Burası bir eğlence mekanıydı ve böyle bir ortama göre etrafa fazla kasvetli bir enerji yayıyordu.

Bütün masaları sildikten sonra, adamın oturduğu tabureye yaklaştım ve bir süre dakikalardır önünde duran içkiye baktım. Sanırım hala oturmayı düşünüyordu. Bu yüzden yönümü değiştirmiş ve bezi katlayarak yerine bırakmıștım. Benim görevim buraya kadardı, bu yüzden artık odama çekilebilirdim.

"Yuqi."

Tam odama girecekken annemin sesiyle duraklamıș ve arkamı dönmüştüm.

"Müşterilerin hepsi kalktığında kalan malzemeleri yerleştirir misin?"

"Bu benim görevim değil?"

Bu benim görevim değildi. Zaten içkilerin yerlerinden veya isimlerinden de anlamazdım. Burada yaptığım tek şey ya temizlik ya da siparişleri dağıtmak olurdu.

"Ben şu an meşgulüm tatlım. Sana güveniyorum."

Ardından hızla odasının kapısını kapatmış ve beni koca koridorda tek başıma bırakmıştı. Bu durumdan nefret ediyordum. Derin bir nefes alarak yumruklarımı sıkarken, tekrar bar masasına dönmüş ve yürümeye başlamıştım. Ne zaman kalkacaktı bu adam cidden?

Yine de tek kelime etmeden bar masasının arkasına geçmiş ve yarım içki şişelerini kucağımda biriktirmeye başlamıştım. Sanırım şekillerine göre yerlerine koymam yeterli olurdu, değil mi? Yanlış yerleştirsem de umrumda değildi. Bu lanet yerden kurtulmak istiyordum artık. Bu kokudan, bu ışıklardan nefret ediyordum.

Hırsla kucağıma aldığım içki şişelerinden biri, yaptığım hızlı manevra sonucu sıyrılmayı başarmış ve yere düşerek parçalara ayrılmıştı.

Birkaç cam parçası ayaklarımın çizilmesine sebep olurken, titreyen ellerimi sabit tutmaya çalışmış ve elimdeki şişeleri tekrar masaya bırakmak için arkamı dönmüştüm. Ancak biri karşıma geçmiş ve bar masasına doğru adım atmamı engellemişti. Hemen sonrasında da kucağımda biriktirdiğim içki şişelerini birer birer alarak masaya bırakmıştı. Başta annem veya kocası olduğunu düşünmüştüm ancak az önceki adamdı.

"Sorun değildi."

Sorun olmadığını söylesem de, benimle göz teması kurmuyordu. Ancak giydiğim ince terlikleri fark ettiğinde, gözleri gözlerimi bulmuştu. Kötü bir şey yapmış gibi hissediyordum. Çığlık mı atmalıydım emin değildim. Etrafta da kimse yoktu.

"Gerçekten sorun değil. Şimdi anneme seslenirim bana yardımcı olur."

Başımı koridora doğru çevirmiştim ancak annemin beni duyacağına dair hiçbir umudum yoktu.

"Anne!"

Ve beklediğim gibi hiçbir hareketlilik yoktu. Tam tekrar seslenecekken, belimi ve dizlerimin altını saran kollarla irkilerek önüme dönmüştüm. O an hızla beni yerden kaldırarak masanın ön kısmına geçmiş, daha sonra da bar taburesine oturmamı sağlamıștı. Bunu yaparken hiç zorlanmamıș gibi görünüyordu. Ancak bu yakınlığımızdan huzursuz olmuş ve tabureye oturur oturmaz omuzundan itmiştim. Bedenime dokunulmasından nefret ediyordum. Yardım amaçlı da olsa, nefret ediyordum.


BLACK ROSE ㅍ LuQiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin