Keyifsiz bir ruh hâliyle alt dudağımı ısırdım. Ona attığım son mesajları tekrar okudum.
Ekim: Bir sorun mu var?
Ekim: Sanırım bir sorun var.
Ekim: Oturup bana mesaj atmanı bekliyor değilim ancak iki saat önce bana mesaj atmış olman gerekirdi.
Ekim: Yani sen her gece aynı saatte mesaj atardın da.
Ekim: Her neyse, sonra konuşuruz.
Endişe zihnime sızıp oraya yayılırken derin bir nefes aldım. Kafamı dağıtmak için dizüstü bilgisayarımı açtım ve The 100'da kaldığım bölümü izlemeye başladım.
Bölümün yarısına geldiğimi görmemle diziye dikkatimi veremediğimi fark ettim. Bakışlarım ekranda ancak aklım başka bir yerdeydi.
Çok geçmeden telefonumdan bildirim sesi geldiğinde sıçradım, mesajın sahibinin o olduğunu gördüğümdeyse dudaklarımın kenarı hafifçe kıvrıldı.
0547*******: Affedersin, alıştığını biliyorum.
0547*******: Yalnızca... iyi değilim.
Ekim: Ne oldu?
0547*******: Çok yoruldum ben artık.
0547*******: Başkalarını memnun etmek için devamlı çabalamak çok zor.
0547*******: Kimi zaman gerçekten gücüm kalmıyor.
0547*******: İşte o zaman sana bakıyorum.
0547*******: Çünkü bana yalnızca sen iyi geliyorsun.
Bir süre başka bir mesaj yazmadığında gözlerimi bir kez daha yazdıklarında gezdirip onu anlamaya çalıştım.
0547*******: İyi değilim Ekim.
0547*******: Ve bunu yalnız sana söyleyebiliyorum çünkü beni umursayan tek kişi sensin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYLARDAN EKİM | Texting
Teen Fiction0547*******: Belki bir yol vardır. 0547*******: Kalbine giden. © 2021 | Nislek