3.6

2.1K 147 36
                                    

Sonbahar rüzgârı saçlarımı karıştırdı. Ela gözlerim okul bahçesinde yan yana yürüyen Cemre ve Meriç'te gezindi.

"Sana hiç Cemre'den bahsetti mi?"

Umut ancak nereye baktığımı fark ettiğinde kimden bahsettiğimi anladı. Oturduğumuz bankta öne doğru eğilip dirseklerini dizlerine dayadı. "Hayır."

Bu iyi haber değildi. "Umarım onu yalnızca arkadaşı olarak görmüyordur. Cemre'yi bu konuda ben heveslendirdim. Üzülürse suçluluk duyarım."

Umut sessiz kalırken onunla geçirdiğim tüm zamanları düşündüm. O olabileceğinden şüphelendiğim anları anımsadım.

"Meriç'in sana bir konuda yardım ettiğini söylemiştin. O zamanlar yakın olmadığımızdan sana o konunun ne olduğunu sormadım ama artık aramız iyi."

Birazdan hangi soruyu soracağımı anladığında karnına sert bir yumruk yemiş gibi soluğu kesildi.

"O konu neydi Umut?"

Gözlerimi bir an bile gözlerinden ayırmadan tamamen vereceği cevaba kulak kesildim. "Meriç'le hâlâ konuşuyorsun bildiğim kadarıyla ama ben de sana yardım edebilirim," derken sesim beklediğimden daha ciddi çıkmıştı.

Başını öne eğdi. Ellerini gerginlikle birbirine sürterken, "Söyleyemem," dedi.

"Bana güvendiğini sanıyordum."

Bunu nasıl söylediğime inanamazmışçasına hızla doğruldu. "Elbette sana güveniyorum!"

"Pek öyle gözükmüyor," diye mırıldandığımda omuzları düştü. Ciddi anlamda üzülmüştü.

Meriç'in neden beni yalnız bırakıp onun yanına gittiğini öğrenmem gerekliydi fakat anlaşılan Umut bunu bana söylemeye istekli değildi.

Banktan kalkıp karşısına geçtim, ellerimi siyah pantolonumun ceplerine soktum. "Belki de gitsem iyi olacak," dedim alçak sesle. Yutkunduğunu gördüm ancak söyleyecek bir şeyi yoktu.

Ona arkamı dönüp okul binasına doğru yürürken gülümsemekten kendimi alamadım.

AYLARDAN EKİM | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin