Umut ile çantalarımızı sınıflarımıza bırakmış dersler başlamadan önce okulun etrafında turluyorduk. Atkuyruğumdan çıkan saçlarımı kulağımın arkasına ittim. Umut bir kolunu kendisine yakın olan omzuma yaslamıştı. Gür kirpiklerinin arasından telefonuna bakıyordu.
"Bugün çok sessizsin," dediğimde telefonunu kapatıp arka cebine yerleştirdi. "Bir sorun mu var?"
Gözleri gözlerimi buldu, gülümsedi ancak gülümsemesi bana gerçek gelmedi. "Endişelenecek bir şey yok." Başını önüne eğerek bakışlarını benden kaçırsa da şüpheyle ona bakmaya devam ettim.
Öfkeli bir bağırış duyduğumda yerimden sıçradım.
"Seni öldüreceğim!"
Arkamı dönmemle sert adımlarla bize doğru yaklaşan Cemre'yi gördüm. İlker arkasından nefes nefese ona yetişmeye çalışıyordu. Cuma günü Cemre'ye ne yaptığımı hatırladığımda bir küfür mırıldandım.
"En azından telefonlarımı açabilirdin! Beni bütün hafta sonu merak içinde bıraktın. Onun Meriç olduğunu düşündüm gerçi hâlâ da öyle düşünüyorum..."
Bakışları yanımdaki Umut'a kaydı. Bir bana bir Umut'a bakarken olduğu yerde durdu. "Yaa," diye mırıldanırken neşeyle ellerini çırptı.
"Evet," dedi Umut başını sallayarak. "O benim."
"Kimim dedin?" İlker bize yetişmişti, soluklarını düzene sokmaya çalışıyordu. Yüzündeki boş ifadeden onun her şeyden habersiz olduğunu anımsadım.
Umut ve Cemre, ona benim anlatmam için sessiz kaldı. Hepsinin bakışları üzerimde yoğunlaşınca gülümsedim. "Kahvaltı etmedim. Kantine gitsek ve orada konuşsak olur mu?"
İlker onun için sorun olmadığını omuzlarını kaldırıp indirerek belli ederken kantine doğru yürümeye başladık. Cemre sol tarafıma yaklaşıp, "Bunu neden yaptın?" diye sordu. "Gerçekten korktum. Seni affetmeyeceğim."
Ona verecek mantıklı bir cevabım yoktu. Anın heyecanına kapılmış sonradan onu bilgilendirmeyi unutmuştum. Aramalarını gördüğümdeyse ona okulda yüz yüze söylemek istemiştim. Bu kadar kızacağı ve endişeleneceği aklıma gelmemişti.
"Haklısın," diye mırıldandım. "Özür dilerim."
Gülerek koluma girdi. "Tamam, seni affediyorum!"
"Ne? Hani affetmeyecektin?"
Gözlerini uzaklara dikip iç çekti. "Konuştuğun o kişi Meriç olmadığından içim huzurla dolup taştı."
"Kesinlikle bana küs kalamayacak olmanla ilgisi yok yani?" demem üzerine sırıttı. Kantine girdiğimizde saat daha erken olduğundan olsa gerek içeride fazla öğrenci yoktu. Ben kendime poğaça ve ayran alırken diğerleri de boş buldukları bir masaya yerleşti.
"İşte buradasınız." Duyduğum sesle kantinin girişine baktığımda Meriç ile göz göze geldim. Bana gülümsedikten sonra bir sandalye çekip Cemre'nin yanına oturdu. "Otobüste Ekim'in karın guruldaması bitmek bilmedi."
Okula eskiden yaptığımız gibi beraber gelmiştik. Umut ile yürüyeceğimizi söylediğimde sınıfta kalmak istemişti fakat kararını değiştirmiş olmalıydı.
Cemre onun bu dediğine kıkırdadı ama ondan başka kimsenin gülmediğini ve Meriç'in komik bir şey söylemediğini fark ettiğinde hemen sustu.
Poğaça ve ayranımı alıp ben de Umut'un yanına geçtim. "Öyle bir şey olmadı," dedim başımı iki yana sallarken.
İlker, "Artık anlatacak mısın?" derken sabırsızlığı sesine yansımıştı. Poğaçamdan bir ısırık alıp arkama yaslandım. "Cemre'ye söylediğim ancak sana söylemediğim o şeyi hatırlıyor musun?"
"Bunun onunla bir ilgisi olduğunu anladım zaten," dedi çabucak.
Elimden geldiğince az detaya girerek anlatmaya başladım. "Geçen ay biri bana mesaj attı fakat kim olduğunu bilmiyordum."
Hızla doğruldu, dirseklerini masaya yaslayıp yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Çok heyecanlandım! Devam et."
"Uzun bir süre konuştuk, konuştukça da ondan etkilenmeye başladım," dedim. "Onun da aklından çıkmadığıma emindim."
Umut bu söylediğimi inkâr etmezken İlker, "Kim olduğunu öğrenebildin mi?" diye sordu.
"Sence?"
"Elbette öğrendin!" dedi coşkuyla. "Sakın söyleme. Tahmin edeceğim."
Başını yana yatırdığında gözleri düşüncelere dalmışçasına kısıldı. Çok geçmeden sırıtarak, "Faruk," dedi. "Ondan başkası olamaz."
Meriç ve Cemre kahkahalarla gülerken Umut'un kaşları hafifçe çatıldı. "Faruk kim? Ayrıca neden ondan başkası olamaz?"
İlker'in konuşmasına fırsat vermedim. "Tek yaptığı benden 0.7 uç istemek."
Alayla güldü. "Eee? Ne var bunda?"
Gözlerine hayran hayran bakıp, "Hiçbir şey yok işte. Onlar gibi aptal olmamana çok sevindim," dedim. O bayıldığım gülüşünü sergilediğinde ister istemez onu izledim. Dudaklarının kıvrılışı, gözlerinin kısılışı...
İlker, "Birinden uç istemek ile aşk itirafı arasında fark göremiyorum," dedi. "Mesela ben asla sevmediğim birinden uç istemem."
Gözlerimi abartıyla devirdiğimde Umut'un İlker'in dediklerinde mantık aramak gibi bir hataya düştüğünü gördüm. Başını bana doğru çevirdi, şaşkın bir sesle konuştu. "Bu işler uç istemekle oluyorsa ben neden bu kadar uğraştım?"
Bu beni güldürürken İlker donakaldı. "O sen misin?"
Umut birkaç dakika önce Cemre'ye söylediği cümleyi yineledi. "Evet, o benim."
"Pes yani," dedi Meriç gülerek. "Hemen Ekim'in yanı başında oturan Umut olabileceğini düşünemedin mi?"
"Hafta sonu yaptığım tek şey bugünkü matematik sınavına çalışmaktı," dedi İlker o anları hatırlamak bile onun için bir azapmışçasına. "Kafamın çok yerinde olduğunu söyleyemem. Bugün biraz aptalım."
Masadaki ayranıma uzanırken, "Öyle mi?" dedim. "Bana her zamanki hâlinmiş gibi gözüktü."
İlker dik dik bana bakmaya başladı. Cemre, "Katılıyorum," dediğindeyse bakışlarını ona yöneltti. "Şu ettiğiniz laflara bakın," dedi dramatik bir tonda. "Sizi dost bilmiştim."
Cemre ve İlker konuşmaya devam etti, Meriç de ara sıra onlara katılıyordu. Ellerimi masanın üzerinde birleştirip yüzümü Umut'a doğru eğdim. "Keyifsizsin," dediğimde beni duydu fakat gözlerime bakmadı. "Ne olduğunu bana söylemek ister misin?"
Zilin çalmasıyla sanki bunu bekliyormuşçasına yerinden fırladığında kaşlarımı çattım. Benden kaçıyordu.
Hızlı adımlarla yanımdan uzaklaşmadan önce gözlerime baktı, gülümsemeyi denedi fakat bu konuda pek başarılı olamadı.
"Görüşürüz, Ekim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYLARDAN EKİM | Texting
Roman pour Adolescents0547*******: Belki bir yol vardır. 0547*******: Kalbine giden. © 2021 | Nislek