1.6

2.5K 172 124
                                    

Kulaklarıma dolan öğrenci sesleriyle sonuna yaklaştığım karışık tostumdan bir ısırık daha aldım. Kantinin içindeki sayılı masalardan birine tek başıma oturmuştum, ela gözlerim dalgın dalgın kalabalıkta gezinirken huzursuz bir nefes aldım.

Gülerek kantinden ayrılan arkadaş gruplarını gördüğümde en son ne zaman öyle bir ortamda bulunduğumu hatırlamaya çalıştım.

Hiçbir zaman.

Aslında burada tek başıma oturuyor oluşum biraz da benim suçumdu. Lisede herkes beraber eğlenebileceği insanlar arardı, benim gibi devamlı somurtanları değil.

Bir sandalyenin çekildiğini duymamla başımı sesin geldiği yöne çevirdim ve bana gülerek bakan Umut'u gördüm. Tostumu yemeye devam ederken onun karşıma oturuşunu izledim. "Sonunda seni buldum," dediğinde kaşlarımı hafifçe çattım. Yüzümdeki ifadeyi görmesiyle gülüşü genişledi. "Seni arıyordum da."

"Orasını anladım," dedim sakince. "Neden beni arıyordun ki?"

Sırtını arkasına yasladı, ne diyeceğini bilemediği birkaç saniye boyunca bana öylece baktı. "Emin değilim," dedi. "Sanırım yalnız kalmak istemedim."

Sanki az önce ben de yalnız değilmişim gibi gülümsedim. Kantindeki gürültüye karşılık aramızda uzayıp giden sessizliği hafifçe öksürerek bozdum. "Meriç yarın geliyormuş okula. Daha iyi olduğunu söyledi."

Umut, "Biliyorum, aynısını bana da söyledi," derken ona dönmüştüm. Gür kıvırcık saçları, kahverengi gözlerinin biraz yukarısına kadar ulaşıyordu. Gözlerim dudaklarındaki geniş gülümsemeye kaydığında ciddiyetle ona baktım.

"Devamlı gülümsemen sinirlerimi bozuyor."

Kaşları hayretle kalkarken kendini suçlu hissetmiş gibi hızla geri çekildi. "Gerçekten mi?"

Başımı yavaşça aşağı yukarı salladığımda buna üzülmüş gibi omuzlarını düşürdü. "Özür dilerim. Eğer gerçekten rahatsız oluyorsan bir daha senin yanındayken çok fazla gülümsemem, buna dikkat ederim."

Böyle bir şey söyleyeceğini beklemediğimden gözlerimi ardına kadar açtım. "Hayır, hayır," dedim çabucak. "Bunu sakın yapma. Sırf birisi öyle olmanı istedi diye olduğun kişiyi değiştirmeye çalışma. Her insan olduğu gibiyken güzel."

Yine o ne diyeceğini bilemeyen ifade oluştu yüzünde. "Buna alışmam gerek o kadar," dedim samimiyetle.

Yüzündeki gerginlik uçup gitti ve yeniden gülümsemeye başladı. Dudaklarımı ıslatıp, "Belki benim de senin gibi hep gülen, nazik biri olmam gerekiyordur," dedim. "Belki o zaman çevremde daha çok insan olurdu."

Yumuşak bir sesle, "Olduğun kişiyi değiştirmeye çalışma," dedi. "Her insan olduğu gibiyken güzel." Sözcüklerini daha iyi duymamı istermişçesine hafifçe bana doğru eğildi. "Bunu az önce bana sen öğrettin."

AYLARDAN EKİM | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin