4.0

2.1K 122 111
                                    

Telefonumun ekranına dokunarak videoyu başlattığımda Meriç'in yürürken kendini çektiğini gördüm. Bazen bizi videoya alırdı, bunu anı kalsın diye yaptığını biliyordum. Aralarından en komik veya en güzel olduğunu düşündüğü videoları da bana atardı. Bu da onlardan birisiydi.

"Ekimlere hiç sevmediği bir akrabaları gelmiş. Onu oradan kurtarmam için resmen yalvardı," dedi bizim eve yaklaşırken. "Neredeyse ayaklarıma kapanacaktı. Hiç gururun yok Ekim!"

Ona o gün yalnızca Şükran teyzenin bize geldiğini söylemiştim, abartıyordu.

Telefonu kendinden biraz uzaklaştırıp karşıdan karşıya geçmek için sokağı inceledi. "Ayrıca Şükran teyze lütfen artık Ekim'e, 'Sen kilo mu aldın?' diye sorma. Sonra öfkesini benden çıkarıyor. Kilo da almıyor ki, keşke alsa. Kilo alan benim. Ekim yiyor kiloları ben alıyorum."

Yüzündeki sinirli ifade beni güldürdü. Telefonu aşağıya doğru eğip bizim evin kapısını çaldı. Annem onunla karşılaştığında az sonra neler olacağını anlamış gibi iç çekti.

"Merhaba, Didem teyze. Ekim evde mi? Evdedir. Bir gelebilir mi?"

Annem, Şükran teyzeler bize geldiğinde Meriç'in beni dışarı çıkarmasına alışıktı. "Ekim, gelemez çünkü..."

"Ölüm kalım meselesi Didem teyze!"

Annem ne zaman karşı çıksa Meriç aynı yalana başvuruyordu. Kendi sesimi duydum. "Ölüm kalım meselesiymiş anne! Şükran teyzeye ayıp olsa ne olur olmasa ne olur," derken çoktan kendimi dışarı atmış ayakkabılarımı giymeye başlamıştım.

"Hep aynı şeyi yapıyorsunuz," diye homurdandı annem kapıyı kapatıp bizi dışarıda bırakırken.

Meriç telefonunu yeniden kendine doğru çevirdiğinde, "Teşekkürler," dedim. "Her an kilo alıp almadığımı soracak gibiydi."

Sırıtarak kameraya göz kırptı. "İşte yine günü kurtardım."

Nereye gittiğimizi bilmeden yan yana yürümeye başladık. Yalnızca yürüyor ve havadan sudan konuşuyorduk. Kendini her zamanki gibi aşağıdan çekiyordu, bir anda gözleri sağ tarafımıza doğru kaydığında az sonra ne olacağını hatırlayıp erkenden gülmeye başladım.

Meriç gözlerini sağ tarafımızdan çekemezken bir anda elindeki telefonla birlikte sertçe yere kapaklandı. Kahkahalarla ona gülmeye başladığımda ekran karardı. "Kıza düştün! Oha cidden düştün! Aptal!"

Hızla hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkarken telefonunu da yerden aldı. "Ekim sussana ya! Hemen arkamızdaydı."

Ben kahkahalarla gülerken o başını telefonuna eğip bir şey olmuş mu diye baktı, herhangi bir hasar göremediğindeyse rahatlamış bir şekilde tuttuğu soluğunu verdi. Hâlâ güldüğümden dolayı kaşlarını çatarak bana döndü. "Sus diyorum, sus. Rezil oldum senin yüzünden."

"Önüne baksaydın düşmezdin," dedim alayla. Bana gözlerini devirdikten sonra sinirle videoyu kapattı.

Galerimde bir süre hızlı hızlı gezinip başka bir videomuzu açtım. Bunun daha duygusal bir video olduğunu hatırlamamla özlem dolu bakışlarımı telefona sabitledim.

Geçen yaz ailelerimizle beraber Meriçlerin yazlığında kalmaya gitmiştik. Akşam saatleriydi, sahilde yürüyorduk. "Ayakkabılarımın içi tamamen kum oldu," diye homurdandım. "Neden buraya geldik ki?"

"Çünkü hava çok güzel, deniz çok güzel, sahil çok güzel." Bakışları bana kaydı. "Sense tüm bunların tadını çıkarmak yerine ayakkabılarına dolan kumdan rahatsız oluyorsun. Şaşırmadım."

AYLARDAN EKİM | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin