-BAHAR'DAN-
Yoğun bir gün sonunda eve geldiğimde Umay'ın uyumuş olduğunu gördüm. Üzerini örtüp odama doğru ilerlediğimde gerçekten iliklerime kadar yorulduğumu hissediyordum. Banyoya girip kısa bir duş aldıktan sonra kendimi yatağın sıcak kollarına attım. Korhan Bey geldiğinden beri işlerim rahatlamıştı. O gidene kadar çoğu işi hallettiğini anlayamamıştım. Ama bugün çok iyi anlamıştım artık. Bir süre olmamasına ne kadar sevinsem de o gelene kadar beni çok daha yoğun tempolu günler bekliyordu. Derin bir nefes alıp iyice yatağıma gömülüp gözlerimi kapattım. Alarm sesiyle gözlerimi açtığımda saatin daha çok erken olduğunu görüp biraz daha uyumak için gözlerimi kapattım. Mutfaktan sesler duyunca gözlerimi açıp yatakta doğruldum. Umay bu saatlerde uyuyordu. Terliklerimi ayağıma geçirip mutfağa doğru ilerledim. Umay'ı görmemle kaşlarımı havaya kaldırdım.
''Hayırdır sabah sabah?'' Dediğimde elindeki sucuğu bana gösterip sallamaya başladı.
''Sanada günaydın, Bahar kuşum.'' Deyip elindeki sucuğu doğramaya devam etti. Masaya oturup tabakta dilimlenmiş halde duran peynirlerden bir dilim alıp ağzıma götürdüm.
''Misafirimizle birlikte yesek ya Bahar kuşum?'' Dediğinde kafamı kaldırıp tekrar saate baktım.
''Ne misafiri? Sabahın köründe mi?'' Gülümseyerek kafasını salladığında kapı çalmaya başlamıştı. Elindekileri tezgahın üstüne bırakıp kapıya yöneldiğinde kimin geldiğini görmek için arkasından kafamı uzatmıştım.
''Günaydın.'' Deyip içeriye giren Emir'i gördüğümde şaşkın gözlerle Umay'a bakmaya başlamıştım. Dün bir bugün ikiydi. Çocuğu hemen kahvaltıya mı davet etmişti? Umay ile göz göze geldiğimizde ne demek istediğimi anlamış gibi mahcup bir şekilde yüzüme bakmıştı. Bakışlarımı Emir'e çevirdiğimde o da bana bakıyordu.
''Hoş geldin. Geç otur şöyle, rahatınıza bakın. Size eşlik etmek isterdim ama malum iş bekler.'' Deyip izin isteyerek yanlarından ayrıldım. Umay'a bunun hesabını çok fena soracaktım. Aklında fıldır fıldır Arda dolaşıyorken Emir'e hemen bir adım atması hiç hoş değildi.
Dolabımdan siyah elbisemi alıp üzerime geçirdiğimde aynanın karşısına geçmiştim. Kısalığı beni rahatsız etse de üstümden çıkarmaya üşendiğim için tekrardan çıkarmamıştım. Saçlarımı düzleştirip günlük makyajımı yaptıktan sonra çantamı aldığım gibi odadan çıkmıştım. Emirle Umay bana döndüğünde kısa bir an ikisine de gülümseyip evden ayrıldım. Arabaya bindiğimde telefonumu elime aldım ve Akın'ı aramaya başladım. Geç kalmamasını söyleyip telefonu kapattıktan sonra restorana doğru ilerlemeye başladım. Yine yoğun bir gün beni bekliyordu.
-UMAY'DAN-
Bahar evden çıktıktan kısa bir süre sonra Emir'in de yardımıyla masayı toparlayıp bizde evden çıktık. Emir'in bana yardım etmeye karar vermesiyle bir plan yapmıştık. Neden bana yardım ettiğini hala anlamasam da onun sayesinde bu işten sıyrılabileceğimi düşünüyordum. Emir ile yollarımız ayrılırken bir taksiye binip hastanenin önünde indim. Darp raporu almak için gelmiştim. Bunun için biraz geç kalsam da bu raporu alabilirsem işimi sağlama alabilecektim. Taksiciye beni beklemesini söyleyip hastaneye doğru ilerledim. Doktorun yanına geldiğimde boynumdaki ve kollarımdaki morlukları gösterdim.
''Biraz daha erken gelmiş olsanız raporu verebilirdim. Ama morluklarınızın birçoğu iyileşmiş durumda. Yapabileceğim bir şey yok maalesef.'' Dediğinde doktora teşekkür edip odadan ayrıldım. Darp raporu almak aklıma hiç gelmemişti. Emir'in rapor almam gerektiğini söylemesiyle jeton düşmüştü.
Taksiye tekrar bindiğimde çantamdaki telefonumu çıkarıp Emir'e mesaj attım.
U: Rapor işi yalan oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİNCİ BAHAR
Teen Fictionİşine fazlasıyla düşkün bir Şef, işine fazlasıyla düşkün bir Mühendis. Karşılaşmaları işte böyle başladı. İkisi de işi için en iyisini isterken hedefleri bir noktada buluştu. Bu sadece hedeflerin buluşması mıydı yoksa hayatların mı?