Umay'ı arayıp Arda'nın kafesine gitmesi gerektiğini söylemiştim. Bunu doğru bulmuyordum ama Umay'ın Arda'nın gerçek yüzünü görmesi için başka seçenek hakkım yoktu. Gergin bakışlarla Korhan Bey'e baktığımda elindeki telefonu sallayarak telefona bakıyordu. Berkan yine bir şey öğrenmeyecekti. Umay'ın öğrenmesi için böyle bir şeyi yapmıştı. Aklında dolanan tilkileri fazlasıyla merak ediyordum.
''Korhan Bey, neden Berkan Bey'e direkt kendiniz söylemiyorsunuz? Sizce böyle oyunlara gerek var mı?'' Dediğimde gözlerini elindeki telefondan çekip yüzüme bakmaya başladı.
''Siz neden planıma ortak olup Umay'a oyun oynuyorsunuz şu an Bahar Hanım?'' Dediğinde gözlerimi kaçırarak vermemi istediği cevabı almış oldu.
''Bende onun için bu oyunları oynuyorum. Berkan'a söylesem o da inanmayacak.'' Deyip bakışlarını tekrardan telefonuna çevirdi ve duyamayacağım şekilde bir şey mırıldandı. Bilmediğim bir şeyler vardı. Tek aldatma değildi durum. Durum neyse Korhan Bey'in canını fazlasıyla sıkıyordu. Alaycı halinden, neşeli halinden eser yoktu. Sanki Korhan Bey gitmişi yerine sesi sedası çıkmayan biri gelmişti.
Berkan Bey odaya girdiğinde Korhan Bey şirketin dizaynı hakkında fikrini almak istediğini söyleyip birkaç saat bekletmişti. Sonraysa hepimiz işimizin başına geri dönmüştük. Umay'ın kalan işini ben devralmıştım. Eklerleri çikolata sosuna batırıp bir yandan da düşünüyordum. Hala aramamıştı. Ya da öğrenmiş miydi? Bu yaptığım ne kadar doğruydu onu bile bilmiyordum.
Bitirdiğim eklerleri tepsiye dizip dolaba koymuştum. Ortalığı da toparladıktan sonra odama gidip masanın üzerindeki telefonumu kontrol ettim. Hala arama yoktu. Telefonumu alıp apartmanın güvenliğini arayıp Umay'ın gelip gelmediğini sordum. Gelmediğini söylediğinde omuzlarımı düşürüp başımı ellerimin arasına aldım. Kapıya vurup içeri giren Efsun'a çevirdim gözlerimi.
''Bahar Hanım ben birkaç günlüğüne izin isteyecektim sizden. Annemin ameliyat günü geldi, onun yanında olmam gerekiyor.'' Dediğinde çekmeceden yedek aşçı listesini çıkarıp yerine kimin geleceğine baktım.
''Tabii. Geçmiş olsun dileklerimi iletin annenize lütfen. Akınla iletişime geçtiniz mi?'' Akın yedek aşçı oluyordu. Bu ay sıra ondaydı. Akınla çocukluk arkadaşıydık. Bir ara uzun zaman görüşmesekte şimdi yine birlikteydik.
''Evet, yarın sabah burada olacak.'' Dediğinde gülümseyerek onayladım. Odadan çıktığında eşyalarımı toparlayıp arabama doğru ilerledim. Telefonuma baktığımda hala ne bir arama ne de bir mesaj vardı. Eve geldiğimde Umay hala ortalıkta yoktu. Kaşlarımı çatıp çantamdan telefonumu çıkardım ve Umay'ı aramaya başladım. Telefonu üçüncü çalışta açtığında boğuk boğuk sesler geliyordu.
''Umay?'' Gelen seslerin ne olduğunu anlayamamıştım. Boğuşma sesleri gibiydi.
''Umay, neredesin, o sesler ne?'' Dediğimde Umay'ın bağırmasıyla bir de kız çığlık sesi duyduğumda çantamı koltuğun üstünden alıp odadan çıktım hızlıca.
''Umay neredesin?'' Diye sorsam da telefonun açık olduğundan bile haberi yoktu kesin.
''Sürtük! Bırak saçımı artık Umay!'' Telefonda gelen ses çok tanıdık geliyordu. Bir şeyler daha söyleyince kimin olduğunu anlamam zor olmadı.
Umay, Elif'in yanındaydı.
Telefonu kapatıp Korhan Bey'in isminin üzerine basıp telefonu kulağıma götürdüm. Telefonu meşgule attığında içimden bir küfür savurdum. Tekrar aradığımda yeniden meşgule attı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Sakinleşince yeniden aradım. Bu sefer telefonu açmaya cüret edebildi (!)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİNCİ BAHAR
Roman pour Adolescentsİşine fazlasıyla düşkün bir Şef, işine fazlasıyla düşkün bir Mühendis. Karşılaşmaları işte böyle başladı. İkisi de işi için en iyisini isterken hedefleri bir noktada buluştu. Bu sadece hedeflerin buluşması mıydı yoksa hayatların mı?