Multimedia: Korhan Yıldırım
Eve geldiğimde çantamı kenara atıp odama geçtim. Üzerimdekilerden kurtulup duşa girdim. Kafayı sıyıracaktım. Gerçekten bugün akli dengemi yitireceğimi düşünüyordum.Neden başkalarının sorumsuzluğunu bir başkası ödüyordu? Neden bir insan bu kadar sorumsuz davranırdı? Neden benim emeklerim boşa gidiyordu? Bunca zaman zaten oteli bir başıma yönettim. Böyle bir sonu hiç hak etmemiştim. Şimdi ne olacak? İşimden mi olacaktım? İşimizden mi olacaktık? O kadar insanı işinden mi edecektik?
Banyoda gereğinden fazla kalmıştım. Bu zamana kadar çokça çalışmıştım. Benim imzam olmadan oteli kimseye veremezdi. Ama parasını almıştı. Bu parayı hemen Korhan Bey'e ödeyecek imkanımız yoktu. İmzalamaktan başka fırsatım yoktu. Kardeşim sağ olsun (!) Elimi ayağımı bağlamıştı.
Üzerimi giyindikten sonra yatağa uzandım. Ne diyecektim? Nasıl söyleyecektim hepimizin kovulduğunu? Bu düşünceler içimi yakıp kavuruyordu. Zil sesini duyduğumda gözyaşlarımı silip toparlandım. Eve giren annemle babamı karşıladım. İkisinin de konuşmaya mecalleri yoktu. Bunca yıllık emeğimiz gitmişti. Buna ne söylenebilirdi ki?
'' Kızım, çok üzücü bir durum. Sağlık olsun demekten başka ne gelir elimizden? '' Diyerek konuya girdi babam. Ne yapacak bir şey vardı, ne de söylenecek bir şey.
'' Haklısın baba. Ama artık ben oğlunun sorumsuzluğundan bıktım. Oğlunun vurdumduymazlığı yüzünden kaç kişi işinden olacak. Senden tek ricam, İzmir'e giderken Serkan'ı da götürmen. Onu buralarda daha fazla görmek istemiyorum. '' Deyip arkama yaslandım. Babamın beni kırmayacağını biliyordum. Serkan'ın da şu durumdayken gözümün önünden kaybolmaktan başka çaresi yoktu. Nasıl herkesin düzenini bozduysa onunda düzeni bozulmalıydı. Başka türlü akıllanmazdı, akıllanmayacaktı.
Umay'la beraber annemle babamın odasını hazırladık. Sonra da herkes kendi odasına geçti. Yatağa yatıp gözlerimi kapattım. Ne olacaksa bir an önce olmalı ve bitmeliydi.
Sabah uyandığımda Umay'ı uyandırıp duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra üzerime saks mavisi kalem elbiseyi geçirdim. Günlük makyajımı yapıp uzun, siyah saçlarıma dalgalı kıvrımlar yapmaya başladım. Hazırlığım bittikten sonra ceketimi ve çantamı alıp arabada Umay'ı beklemeye başladım. Çok geçmeden o da geldiğinde yol boyunca tek kelam konuşmadık. Benim gibi o da üzgündü. Hepimiz orada çok iyi bir düzen kurmuştuk. Bir kişi yüzünden bir sürü insanın düzeninin bozulması beni daha da yıpratıyordu.
Restorana girdiğimizde yine herkesle günaydınlaşıp odama girdim. Yine masama koyulmuş birkaç evraklara baktım. Bugün son günümdü. Bu odaya son kez girişim gözlerimin dolmasına vesile olmuştu. Odaya Efsun girdiğinde bir an önce toparlandım.
'' Günaydın, Şefim. Bugün bildiğiniz gibi depo kontrolü var. Masanızdaki dosyalarda ürün adetleri yazıyor. Eksik ya da fazla olduğuna karar veremedim bir kez de siz baksanız daha sağlıklı olur. Son olarakta Korhan Bey sizi Serkan Bey'in odasında sizi beklediğini söyledi. ''
'' Eskiden Serkan Bey'in odasıydı. '' Diye fısıldadım.
"Efendim? ''
'' Bir şey demedim. Teşekkür ederim hatırlatmaların için, Efsun Hanım. '' Deyip çantamı dolaba koydum. Önlüğümü iliklemeden üzerime geçirdim. Otele doğru yol aldım. Odaya geldiğimde bir kez tıklatıp içeri girdim. Korhan Bey, kaşları çatık bir şekilde önündeki evraklarla ilgileniyordu. Beni görünce arkasına doğru yaslandı.
'' Hoş geldiniz Bahar Hanım, geçin oturun lütfen. '' Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyordum.
'' Kahve içer misiniz? '' Dedi imalı bir şekilde. Onaylamadığımı belirttikten sonra '' Sadede gelelim. '' Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİNCİ BAHAR
Novela Juvenilİşine fazlasıyla düşkün bir Şef, işine fazlasıyla düşkün bir Mühendis. Karşılaşmaları işte böyle başladı. İkisi de işi için en iyisini isterken hedefleri bir noktada buluştu. Bu sadece hedeflerin buluşması mıydı yoksa hayatların mı?