THE END*

125 26 1
                                    

Dün gece Lewi benim zihnimi okuyup bana cevap verdi. Ölmemiş miydi? Ama cesedi? Cesedi morgta olmalı! Cesedini bulacağım Lewi... *** Bırakın içeri gireyim. Lewi'nin cesedini görmeliyim. O benimle konuştu. Morga geldim ve içeri girmeye çalışıyorum. Ama izin vermiyorlar! Madem onunla konuşuyorsun, nasıl morgda olmasını umarsın ki? Sorunda orda zaten... Memur Bey, lütfen beni içeri alın! Sadece bir dakika istiyorum. Memur sırıtarak cevap verdi. Hayır, içeri giremezsin. Bütün gerçek birden kafama dank etti. Azalean'da Ashley denen şeytan, bir sürü numara yapıyor kılık değiştirebiliyordu. Bende artık bor şeytansam....... Görünmezlik! Görünmez olmayı deneyeceğim. Pekala Memur Bey, içeri girmeyeceğim. En azından sen girdiğimi görmeyeceksin. Gözlerimi kapattım ve bir an için görünmez olduğumu hayal ettim. Doğrumu yapıyorum bilmiyorum ama denemeye değer. Hey, kız nereye kayboldu? Memurun şaşkın yüz ifadesi ve söylediklerine bakacak olursak, ben gerçektende görünmez olmuşum. Her neyse, hemen içeri girecek ve Lewi'yi bulacağım... *** Lewi, neredesin? Ben Rihanna. Morgda boş boş dolaşıyorum. Hiç ses yok ve içerideki sessizlik ürpermem için yeterli. Lewi? Her yere baktım ama yok! Riri? Lewi! Hayır, Lewi bana Riri demez! Bana sadece Alex Riri der! Alex? Kendi etrafımda üç yüz altmış derece döndüm ama onu göremedim. Riri, sana anlatmıştım, bende Şeytan Adası'na gittim. Yani bende şeytanım. Haklı. Alex, seni neden göremiyorum? Şu an Alex'e kızamam, Lewi'yi öldürdü ama, ama o yaşıyor. Yani Lewi yaşıyor. Kafam karışıyor! Yeter artık! Beni göremiyorsun çünkü ben görünmez oldum, sende görünmezsin, yani bende seni göremiyorum. Eğer konuşmasaydın seni bulamayacaktım. Yani korkmana gerek yok. Demek ki dün Lewi'yi görememe sebebim buydu! Görünmezdi! Alex, madem ölmeyecektin, neden çatıdan atladın? Sessizce fısıldadı. Beni özlersin sanmıştım. Ama yanılmışım. Sen sadece Lewi'yi özledin! Bu cevap beni sinirlendirdi ve bağırmaya başladım. Tabi ki Lewi'yi özledim! Biz evlenecektik! Mutlu olacaktık anlasana..! Bu sefer daha da sessizce konuştu. Özür dilerim, seni seviyordum. Ama artık senden nefret ediyorum! Benim yerime Lewi'yi seçtin sen! Seni aptal! Birden boğazımda bir baskı hissettim. Beni boğuyordu! Ölüyordum. Buna izin vermeyeceğim! Sinirle etrafımı yumruklamaya başladım, göremediğim biri ile kavga ediyordum. Arada bir inliyordu. En sonunda boğazımdaki baskı kalktı. Alex, sonsuza kadar yaşayacak mıyız? Az önce birbirimizi öldürüyorduk ama şimdi merakıma yenik düşüp bunu soruyorum! İstersen, yaşamazsın, istersen yaşarsın. Ben yaşamayı seçtim. Yeni bir başlangıcı... Senin aptal Lewi'n ise gebermeyi seçti! Belkide senden kurtulmak istemiştir! Mümkün değil! Alex saçmalamayı kes! Alex eski gülüşünü yaptı ve birden kişilik değiştirmiş gibi bağırmaya başladı. Saçmalamıyorum! Geberdi işte! Seni sevseydi geri canlanmaz mıydı?! Bu sefer ben bağırdım. O canlı tamam mı? Daha dün konuştuk! Ve Lewi'nin sesini duydum! Tabi ki canlıyım. Ben sevgilimi bırakmam! Büyük bir sevinç çığlığı attım. Lewi! Seni seviyorum!!! *** Mon$ter, Lewi, ben. Üçümüzde evde uyukluyoruz. Mon$ter Lewi ile benim aramda yatıyor. Keşke her gece böyle olsa... Bıktım lanet rüyalardan. *** Büyük bir çığlıkla yataktan fırladım. Mon$ter telaşla ayağa kalkmış, etrafındaki her şeye hırlıyordu. Rihanna, ne oldu?! Lewi'de yanıma gelmiş, sırtımı sıvazlıyordu. Ben, yine rüya gördüm. Lewi tek kaşını kaldırarak sordu. Ne gördün? Anlatmak ister misin? Bağdaş kurup Mon$ter'ı yanıma çektim, sonrada anlatmaya başladım. Sürekli seni ve bizimkileri görüyorum, adadayız ve o iğrenç robotlarla savaşıyoruz, sonra bir tanesi gelip... Sustum ve ağlamaya başladım. Lewi iyice meraklanıp sordu. Gelip ne? Ne yapıyor? Bir yandan hıçkırarak ağlarken, diğer yandan anlatmakla uğraşıyordum. Gelip seni öldürüyor. Kafanı koparıyor Lewi! Kafanı koparıyor..! *** Lewi ile sabahladık. Film, sohbet vs. Şu an ise kahvaltı hazırlamakla meşgulüz. Lewi pastırma yapıyor, bende patates kızartması ile uğraşıyorum. Rihanna sen sofrayı hazırla, ben ikisini pişirebilirim. Kabul ettim ve tabak, çatal vs. çıkartıp masaya dizdim. Ben sofrayı hallettim. Şimdi Mon$ter'ı tuvalete çıkaracağım, birazda yürüyüş yaptırırım belki. Lewi kaşlarını çatıp bana baktı. Şimdilik sadece ihtiyacını gidersin, yemekler soğuyacak, sonra birlikte yürüyüş yaptırırız. Fikri kabul ettim ve dediğini yaptım, geldiğimde de kahvaltımızı yaptık ve yürüyüşe çıktık. *** Akşam oluyor, Lewi dışarıda ve ben Mon$ter ile yalnızım. Düşünüyorumda, böylesi daha iyi, Mon$ter ve ben. Lewi, Lewi ile ilgili yorum yapmak zor, seviyorum. Seviyorum ama olmuyor. Onla birlikte yaşamak...... Olanaksız gibi. Sanki hergün daha da seviyoruz birbirimizi. Ama yinede değişen bir şey olmuyor. Belkide en iyisi Alex gibi intihar etmektir. En azından kurtulursun acılardan. Aşık olmaktan nefret ediyorum! Alex ne yapıyor diye düşünmekten nefret ediyorum! Arkadaşlarımı özlemekten nefret ediyorum! Kısacası ben....... Her şeyden nefret ediyorum! Belkide nefreti kusmaktır hayat.... Acı çekip, yinede gülümsemek için çabalamak.... Mutlu olacağına inanıp tüm mutsuzlukların üstesinden gelmek... Ve başarısız olmak... Felsefeyi kes artık. Ses qes iç ses! Zaten ilk defa adam gibi felsefe yaptım, onunda içine sıçtın bıraktın yani! *** Uyan daha saat on! Lewi başımda dikilmiş beni kaldırmaya çalışıyor. sekize kadar uyumuşum lanet olsun. Hıı? Günaydın sanada canım. Bak hâlâ kolumu çekeliyor. Lewi bırak bi kolumuuu! Ahh, acıttın ama. Tamam ya kalktım! Koltuktan kalktım ve televizyonu açtım. Tabii benim açmamla Lewi'nin kapaması bir oldu! Bırak ya izleyeceğim! Lewi kafasını sağa sola salladı. Cık cık cık. Sinemaya gidiyoruz! Biletleri aldım bak! En son Alex ile sinemaya gittiğimde olanlar sardı kafamı... Ne sinirlenmiştim ama. Her neyse. Ne filmi? Lewi bileti eline aldı ve sevinçle yazıyı okudu. Daddy's Little Girls. Dram filmi gibi. Konusu ne? Lewi konuyu anlattı ve gerçektende harika bir filme benziyor. Ben hazırlanmalıyım. Sen Mon$ter'ı biraz dışarı çıkart. Lewi başıyla onayladı ve Mon$ter'ı alıp gitti. Bende hazırlanmaya başladım. *** Az sonra film başlayacak. Off çok merak ettim. Mısır? Lewi elindeki mısır kutusunu bana doğru uzatıp tatlı tatlı güldü. Bende kabul ettim ve birlikte tıkınma seansı yaptık. Oha çok lezzetli. İce Tea alayım mı? Foreve İce Tea. Tabikisi..! Lewi patlamış mısırı bana uzattı ve İce Tea almaya gitti. Bende sabırsızca filmin başlamasını bekledim. *** Adamı ne biçim dövdüler ama! Way be! Film çok güzeldi ve adamlardan biri çok pis dayak yiyordu. Tabii benim en sevdiğim sahnede oydu! Aynen güzel dövdüler! Sinemadan çıkmış boş boş yürüyorduk. Lewi? Aklıma güzel bir fikir gelmişti. Efendim sefgilimmm? Çok masum ve neşeli bir şekilde sordum. Buz pateni kayalım mı? Lewi bu soru karşısında çok afalladı. Anlaşılan böyle bir şeyi hiç beklemiyordu. Iıı, olur. Yuppi! Herkesin sevdiği bir şey vardır ve bende buz patenine bayılıyordum. *** Ahh, düşcem, tut beni Rihanna! Lewi'nin kaymayı bilmediğini yeni öğrendim. Ben hareket bile yapabiliyorken o düşmemek için uğraşıyor. Vee..... Düştü salak. Uff kaldır beni. Kolundan tutup onu kendime çektim. Tanrım, çok ağırsın. Lewi güldü. Bunu beni buraya getirmeden önce söyleyecektin küçük. Tamam be! *** En mantıklısının evde uyumak olduğuna karar verip eve gittik. Şu an sebepsiz bile olsa çok neşeliyim. Lewi, bana bir kutu daha İce Tea alsana. Lewi önce saate baktı, sonrada bana döndü. Bu saatte İce Tea'yi nereden bulacağım? Çocukta haklı şimdi. Tamam o zaman içecek bir şey yap. Lewi kaşlarını çattı. Mesela? Hmm, çay yapsın ya! Bi çay yap mesela. Lewi gülmeye başladı. Bu saatte çay ha? Pekala. Ne varmış saatte. *** Çay çok karnımı ağrıttı ve bu yüzden uyuyamıyorum. Hem büyük olasılık bin bir türlü kâbus görecektim. Böyle iyi yani. Ama Lewi'de uyansa daha iyi olur. Sanırım ilk defa iç ses bana mantıklı bir fikir verdi diye düşünürken, yatakta doğruldum ve Mon$ter'ı biraz geri çekip Lewi'ye seslendim. Lewi, hadi kalk. Lewi uyku sersemi ve çok tatlı bir şekilde mırıldandı. Anneeee, beş dakika dahaaa! Off klasik gençlik. Özenti gençlik. Komik gençlik. Hepimiz aynıyız. Ama artık beş dakikanın bile pazarlığını yapabileceğim bir annem yok benim. Lewi, uyuyamıyorum. *** Lewi ile sabahladık. Ama fazla yanımda kalamadı çünkü acil bir işi varmış. Yani yine Mon$ter ile başbaşayım. Mon$ter sende olmasan ne olurdu benim halim? Her neyse, yapacak bir şey bulmalıyım. Meselaaaaa........ Mon$ter ile upuzun bir yürüyüş. Evet. Aynen öyle yapacağım. Hem uzun zamandır onu sevip okşamadım. Şimdi tam vakti. Mon$ter, buraya gel aşqımm! Mon$ter koşarak yanıma geldi ve onu öpücüklere boğdum. Seni seviyorum Mon$ter. Birden arkamda bir ses duydum. Kıskandım ama. Arkama dönmemle Lewi'yi görmem bir oldu! İşin yok muydu senin? Lewi gülümsedi ve elinden iki parça kağıt çıkardı. İşim bitti. Eline bakınca iki bilet olduğunu anladım. Ne bileti bunlar? Biletlerden birini bana doğru uzattı. Neeeeee!!!!!! Aman tanrııııım! diye haykırdım. Bunlar konser bileti! Eminem'in konser bileti. İstemsiz bir şekilde Lewi'nin dudaklarına yapıştım ve birkaç saniye sonra onu bırakıp çığlık atmaya başladım. Seni seviyorum. Lewi'de karşılık verdi. Bende seni bebeğim! Ve zıplaya zıplaya şarkı söylemeye başladım. Eminem konserine gidiyoruz. Eminem konserine gidiyoruz. Eminem konserine gidiyoruz. *** WOOOOOHOOOOO! Şu an Eminem Lose Yourself'i söylüyor! Ve bu benim en sevdiğim şarkı! Hayallerim gerçek oldu! *** Konser bitti ve kalabalık dağıldı. Bende tam kalabalığa karışacak ve evime dönecektim ki Lewi kolumdan çekti. Bekle, nereye gidiyorsun? Hı? Eveee. dedim uzatarak. Eminem ile tanışmayacaksın yani? Ne?! Lewi gerçekten beni kulise mi sokacaktı?! Nasıl ya?! Bağırmayaydım iyidi... *** Eminem ile tanışmayı başarmıştım. Şu an evdeyim ve hâlâ imzaladığı t-shirt'e ve albümüne bakıyorum! Sonunda mutluluk beni buldu... Ama her şeye rağmen canım sıkılıyor. Bir şey eksik. Ama ne? Bunu ben bile bilmiyorum. Lewi ailesinin yanında kalacakmış bugün. Yine yalnız takılacağım. Belkide canımı sıkan budur. Gerçi artık eskisi gibi mutlu olamıyorum. Tabii ki çok mutlu olduğum zamanlar var ama nadiren. Belkide sürem dolmuştur. Alex'in yaptığını yapma vaktim gelmiştir. *** Mon$ter'ı Lewi'nin evine götürdüm ve bahçelerine bağlayıp bir not bıraktım, artık içim rahat, yapmam gerekeni yapabilirim. *** Burası çok soğuk. Şu an kendi evimin çatısındayım. Gerçekten yüksekmiş. Her neyse, bir dakika sonra bütün olanlar geride kalacak. Artık zamanı geldi... Ayağa kalktım ve çatının en uç kısmına yaklaştım. Bir, iki, üç. Aşağıya atlarken boğazımdan yükselen boğuk bir çığlık ve sonrasında, yerde yatan parçalanmış bir beden, daha doğrusu ceset. Sanki beyaz bir ışık var, beni yukarıya çekiyor. Bulutlara.... Orası çok güzel. Hemde arkamdan seslenen o ses varya... En güzelide o ses, annemin sesi.... Kızım, hoş geldin. Arkamı döndüğümde beyazlar içinde bir kadın, annem... Sapsarı saçları omuzlarından sarkıyor, mavi gözlerinin içi gülüyor. Burası neresi anne? Bana gülümseyerek bakıyor. Neresi olduğunu boşver, burayı çok seveceksin. Geri çekiliyor ve arkasında bana selam veren; Danny, Charley, Jake, Angelina, Miley ile karşılaşıyorum. Aklımdansa sadece tek bir düşünce geçiyor;
Böyle olacağını bilseydim daha önce ölürdüm...

TEHLİKELİ OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin