DERİN
Duygusal bir sandal gibiyim, sonsuz maviliğin içinde uçsuz bucaksız ve sakin sulara yelken açıp mutluluğu bekleyerek bir sağa bir sola sallanıyorum.Birden bir fırtına karşıma çıkıyor hırçın dalgalarıyla beni batırmaya çalışıyor ne kadar dayansam da parçalara ayrılıyorum.O aşık olduğum maviliğin içinde boğuluyorum.
Karşımda dikilen kadının gözlerinde nefret ve kibirden başka bir şey göremiyordum.
"Neden geldin?"dedim şaşkınlıkla çıkan sesime kendimde hayret ettim.
"Burası kocamın evi değil mi? gelmem çok doğal."diyerek içeriye girdi.Topuklu ayakkabılarını yere çarpa çarpa salona ilerlemeye başladı.Bende arkasından öylece bakakaldım.Şaşkınlığımı üzerimden atıp salona doğru yürüdüm.Salonun ortasında dikilmiş etrafı inceliyordu.Karşısında durup gözlerinin içine baktım.
"Ne istiyorsun?"diyerek kollarımı birbirine bağladım.
"Ben bir şey istemiyorum istemen için önce sahip olmaman gerekir ben bana ait olanı yani kocamı almaya geldim."dediğinde eliyle saçını düzeltti.
"Onu sana ben veremem Demir isteseydi senin yanında kalırdı buna emin olabilirsin ben kimsenin kocasını elinden almadım ona aşık olduğumda evli olduğundan haberim bile yoktu beni suçlamayı bırakıp Demir'le yüzleşmen gerekiyor onun seni sevmediğini dün akşam olanlardan sonra anlamış olman gerekirdi."dediğimde yüzüme tiksinir gibi baktı.
"Her şeyi bildiğini sanıyorsun değil mi? Demir sandığın gibi evliliğimiz boyunca mutsuz falan değildi."diyerek çantasının içinden çıkardığı fotoğrafları yüzüme fırlattı.
"Senin gibi bir varoş aklını çelene kadar biz çok mutluyduk."dediğinde önüme saçılan fotoğrafları gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm.
Demir'in yüzündeki gülücüğe takılıp kaldı gözlerim.Mutlulukla gülen gözleri bana yine yalan mı söylemişti,hiç sevmedim dediği kadının yanında durup gülümseyen onun sureti değil miydi?Yüreğim sıkışıyor nefes alamıyordum.O kadının karşısında kendimi aciz göstermemek için toparlanmalıydım. Akmak için yer arayan gözyaşlarımı gerisin geriye gönderdim.
"Gördün mü? bu fotoğraflardaki adam mutsuz muydu sence ona bir çocuk veremediğim için sana geldi aşık olduğundan değil o karnındaki doğduğunda Demir her şeyden çok istediğini almış olacak ve onun için senin bir değerin kalmayacak."dediğinde söylediği şeylerin gerçek olma ihtimali bile beni dehşete düşürüyordu.Söylediklerini duymaya daha fazla dayanamıyordum.Sözlerine devam edeceği sırada bağırdım.
"Yeter sus artık! bu saçmalıkları daha fazla duymak istemiyorum."dediğimde sesimin titrediğini hissettim.
"Saçmalık mı? zavallısın sen Demir'i tanıdığını sanıyorsun hem de 2 ayda, 12 yılın yanında 2 ay nedir ki seni de ardına bakmadan bırakacak Demir kendinden başka kimseyi sevemez."diyerek arkasında bir enkaz bırakarak salonu terk etti.Gözyaşlarım saklandıkları yerden usulca akmaya başladı.Söylediklerine inanmak istemiyordum ama fotoğraftaki Demir gözlerimin önüne perde misali geliyordu.Demir'in uçakta söyledikleri kulaklarımda yankılanıyordu.'Tek önemsediğim bebeğim' demişti.Telefonumun sesiyle irkildim ve ekrana baktığımda Yiğit'in numarası olduğunu anladım.Telefonu açtım ama tek kelime dahi çıkmadı ağzımdan hıçkırıklarımdan başka.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METRES
RomanceSakalları yüzüme ince çizikler atıyordu.Nefesini kulağımda hissetmem irkilmeme neden oluyordu. "Beni seviyor musun"dedi fısıltıyla daha da yaklaşarak nefesini boynumda hissediyordum.Kalbimin sesini duyabiliyordum. "Hayatımdaki her şeyden çok" diyer...