(Mahallemin Polisi hikâyemdeki yan karakterler olan Kurşun ve Nergis'in hikâyesidir! Bağımsız olarak okuyabilirsiniz ^^) Derin nefesler alıp sımsıkı yumduğu gözlerini mümkünmüş gibi daha da sıktı. Biliyordu, buradaydı. Konuşmasına gerek yoktu. Ses çıkarmasına gerek yoktu. Varlığı, bütün her şeyi bir kenara itip ruhunun yanında yer alırken sese gerek yoktu. Nergis, onun geldiğini her zaman hissederdi. Öyle ki Sevda'nın çoğu zaman ona bu konuda takılmasına bile razı olurdu. Öyleydi çünkü. Nedeni veya nasılını bilmiyordu sadece Kurşun geldiğinde Nergis hissediyordu. Sevmek, ne bela bir şeydi böyle. "Nergis." O kulaklarından hiç çıkmayan tok sesi yağmurun sesine karıştığında gözyaşlarına inat başını dikleştirdi ve göz kapaklarını araladı. Gözleri Kurşun'un pişmanlık, utanç ve daha birçok duyguyla harmanlanmış gözlerini bulunca dudakları sanki duygularına inat yukarı kıvrıldı. Mutlu muydu? İnsan sadece mutluluktan mı gülümserdi? Hayır, bazı gülümsemeler içindeki acıyı dışarı vurmak için vardır. Gözyaşı mutsuzluğa, gülümseme mutluluğa esir edilmişti. "Gerçek mi?" Sesini zar zor sindiği derinlikten çıkarıp konuştuğunda Kurşun'un başını önüne eğip yutkunmasını izledi. Söze gerek yoktu işte. Duruşundan anlıyordu artık onu. Genç kızken kalbine işleyen adamı tanımaz mıydı?