1.2

772 313 480
                                    

            
            
                              15 Kasım Perşembe
                                             Saat 18.30

Gözümden bir damla yaş düşüp de, kot pantolonumu ıslattığında huzursuzca iç çektim. Anılar bir bir zihnimi işgal ediyordu. İlk önce annemle babamın vefat edişi, kaza anında kazandığım telekinezi gücüm ve teyzemlerin beni evlat edinmek isteyişi...

En baştan anlatmak istiyorum hepsini size. Aslında anlatacağım o kadar şey var ki... ama ne zaman yeter ne de anlatacak gücü bulabilirim. Bu yüzden kısa kesmek istiyorum sevgili okurlarım.

Her şey -yani teyzemin anlattıklarına göre- o an yaşanmış. Annemler piknik yapmak için yola çıktıklarında bir kamyona çarparak kaza yapmışlar. Bunun sonucunda ikisi de hayatını kaybederken şans eseri ben hayatta kalmışım. Bir de kazada kafama aldığım darbe yüzünden, beynimdeki sinirlerden birisine bir şey olmuş. O kısmı tam olarak bende bilmiyorum. Sadece doktorların anlattıkları kadarını biliyorum.

Gerçi onların anlattıklarından da pek bir şey anladığım söylenemez. Hep tıbbi terimler kullandıkları için kafam karışıyordu. Ben bu kadarını anlamıştım.

Beynimde bulunan bir sinirde oluşan hasar yüzünden de böyle bir yetenek ortaya çıkmış. Açıkçası çok ilginç bir durumdu. Önceleri bunu kabullenmek benim için çok zor olmuştu. Diğer çocuklardan farklı olduğumu biliyordum ama bunu bilmek beni mutlu etmiyordu. İstediğim şey diğer çocuklar gibi olmaktı. Bundan dolayı çocukluğumu hep mutsuz ve ağlayarak geçirmiştim. Dahası kimse benimle arkadaş olmak istemiyordu. Hep yalnız kalmıştım.

Arkadaş olmamalarının sebebine çok sessiz, alıngan ve sürekli ağlamam diyelim ama bir sorun daha vardı. Beni sadece küçük düşürmekle kalmıyorlar aynı zamanda fiziksel şiddette uyguluyorlardı. Hayır demeyi veya karşı çıkmayı bilemeyen ben ise bu duruma oldukça üzülüyor ve ne yapacağımı bilemiyordum.

Çocuklar kafama domates gibi çeşitli yiyecekler fırlatıyor, merdivenlerden itiyor, dövüyor ve yemeklerini başımdan aşağı döküyorlardı.

Şimdi düşününce halime acıyorum. O zamanlar tek derdi arkadaş edinmek olan bir kızdım çünkü. Çok neşeli ve hayat doluydum. Fakat onlar gelip ruhumu emdiler, tüm enerjimi, özgüvenimi, huzurumu ve kalbimi söküp aldılar. Beni bir ayazın ortasında çırılçıplak bıraktılar.

Ne çıkarabileceğim bir sesim ne de karşı koyabileceğim bir gücüm kalmıştı. Artık tek sığınağım telekineziydi. Hala da öyle.

Yine günlerden bir gün bir çocuk kışın ortasında kafamdan aşağı su döküyor ve dalga geçiyordu. Sahip olduğum yeteneği ilk o zaman keşfetmiştim. Bu rezilliğin bir an önce bitmesini dilerken gözüme bir kaldırım taşı çarpmıştı. Ufaktı yani o kadar büyük değildi. O an o kaldırım taşının çocuğun kafasında parçalanmasını çok fazla istemiştim.

Galiba bundandır ki bir an gözlerimi başka bir yere kaçırdığımda taşın hareket ettiğini görmüştüm. Tekrar taşa döndüm ve baktım. Hareket etmiyordu. Aynı düşünceleri ve sinyalleri beynime gönderdiğimde, hareket ettirmeyi başarmıştım. Sonrası ise malum durum, çocuk hastaneye kaldırıldı bende karakolu boyladım.

Anlayacağınız telekinezi yeteneğimi ilk keşfettiğimde sekiz yaşındaydım. Karakoldan sonra beni hastaneye göndermiştiler.

Teyzem durumu öğrenince beni normal bir çocuk olarak yetiştirmek istedi. Herkes gibi normal bir şekilde...
Oysa ben anormaldim ki. Her açıdan anormaldim. Başıma gelen onca zorbalığı teyzeme anlatsam kesin cinnet geçirirdi.

-Şemsiye-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin