19 Kasım Pazartesi
Saat 09.16
“Şu çocuk daha iyi değil mi?” dedim.“Sanmam. Baksana kas falan yok. Kemik yığını.” dedi Belinay.
Günlerden pazartesiydi ve biz haftanın ilk gününü boş geçiyorduk. Neden mi?
Çünkü bizim edebiyatçının çocuğu hastalanmıştı.
Çocuğu için acil şifalarımı diliyor, aynı zamanda da teşekkürlerimi iletiyordum. Bizi büyük bir beladan kurtarmıştı.
Edebiyat hocamız her hafta bizden okuduğumuz kitapların özetini, sınıfta anlatmamızı isterdi. Yanlış anlamayın. Kitap okumayı seviyordum. Bir sürü kitap bitirmiştim hatta. Özellikle de psikolojik gerilim kitapları okumak, benim için ayrı fanteziydi ama gelin görün ki okuduğumuz kitapları tüm sınıfın önünde anlatıyorduk. Ben bu durumdan hiç hoşnut değildim. Çünkü sizlere söylemediğim birkaç mevzu söz konusuydu.
1.Ben topluluk önünde, telefonda ve özellikle kalabalık ortamlarda, en basitinden çok insanın olduğu bir grupta ve tanımadığım insanların karşısında konuşmaktan geriliyordum. Sanırım azıcıkta olsa anksiyetem vardı.
2.Bu durum bende olmasına rağmen bir şekilde kendimi rezil ediyor ve sonra evde utançtan deliriyordum.
Biraz tuhaf değil mi? Bence de öyle.
Sonuç olarak konuya dönersek, hem iyi bir konuşmacı olmadığımdan hem de bir takım geçmişime ait sorunlar olduğundan sınıf içinde yani tahtaya çıkıp herkesin içinde bir şeyler yapmaktan geriliyordum.
Anında terlemeye başlıyordum. Karnıma kramplar saplanıyor, ne diyeceğimi bilemez hale geliyordum. Kem küm ediyordum ve sonra yerime geçiyordum.İşin tuhaf yanı ise edebiyatçı bu sorunumu bilmesine rağmen beni her hafta tahtaya çıkarttırıp, millete rezil ediyordu. Neymiş efenim “Bu şekilde yaparsam, duruma alışırmışım ve sorun ortadan kalkarmış.”.
Sevgili Zeynep hocacığım, durum şu ki; bunu yapmak benim sorunumu ortadan kaldırmıyor. Aksine her gece uyumaya çalışırken yaptığım rezillikler aklıma geliyor ve kendimi daha kötü ve rezil bir insan olarak hissediyorum.
Saçmalık.
Tam anlamıyla koca bir saçmalık.
İzin verin de bu sorunu tek başıma halledeyim. Sayenizde erkeklerin yüzüne bakamaz hale geldim. Kaç yıldır sevgilim yok. Bırakında bir şeyleri kendi başıma halletmeye çalışayım. Ben tek başıma zaten birçok sorunun üstesinden geldim.
Acaba yardıma ihtiyacım olduğu zaman neredeydiniz? Yardım çığlıkları atarken ne yapıyordunuz? Ruhum kemirilirken, kalbim her gün biraz daha parçalara ayrılırken nerelerdeydiniz? Şimdi mi aklınıza geldim? Şimdi mi bir şeyler kafanıza dank etti?
Sorun değil.
Benim ruhumu çoktan bir ayaz kapıp, götürmüştü bile. Geriye kalbim kaldı. Bitap bir halde olan kalbim.
Peki; şimdi, niye, bir anda duygusala bağlayıp, sayfalarca şey anlattım sizlere?
Ah İpek, vah İpek. Durum daha da vahim. Yalnızlıktan iç sesinle senaryolar yazmaya başladın.
“Az bana da verin lan!” dedi Nazlı, Yağmur’un elinden çekirdek paketini kaparken.
“Al be! Çokta meraklıydık zaten senin çekirdeklerine.” dedi Yağmur.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Şemsiye-
Roman d'amour~Karanlık dünyama, yağmurlu bir günde uzattığı şemsiyesiyle girdi. İpek, hayatının her dakikasını delicesine eğlenerek geçiren, on sekizine henüz basmamış genç bir kızdır. X (adını hikayede öğreneceksiniz), geçmişte yaşadığı psikolojik travmalardan...