0.9

870 380 428
                                    

     
 
                       Yağmur Pektaş'tan...
                                      13 Kasım Salı
                                            Saat 22.51

Önümdeki klavyeye ellerimle hızlıca basıyordum. Ekranda ise en sevdiğim oyun duruyordu. Bilgisayar oyunları oynamayı çok severdim. Yaklaşık sekiz yıllık bir geçmişim vardı. Bu yüzden bilgisayar oyunları konusunda bizim grubun içinde en iyisi bendim.

Oyun oynamak benim için zamanı değerlendirmekten çok ilaç gibiydi. Kendimi sanal dünyada daha rahat ve huzurlu hissediyordum. Bir an için olsa bile gerçek dünyadan uzaklaşarak kendimi sanal dünyanın güzelliğine teslim ediyordum.

Ağacın arkasına saklanmış bir adam gördüm klavyeye basarak, gizlice yanına doğru yaklaştım.

“Benden kaçabileceğini mi sanıyordun?” dedim.
Oyun oynarken farkında olmadan konuşma gibi bir huyum vardı.

Yanına giderek yaklaştım. Bir ormanın içindeydik ve burada fazla insan yoktu. Yine de etrafımı kontrol ettim. Vurulma ihtimalim yüzde bir olsa dahi yine de vardı.
Yeteri kadar yaklaştığımda adam beni görmüştü. Fakat artık çok geçti. Rastgele ateş etmeye başladım. Kısa süre sonra yere düştü.

“Yanılıyorsun bebeğim!” diye mırıldandım. Dudaklarım yana kaydı ve şeytani bir şekilde gülümsedim.

Sıra yeni avlardaydı. Bir yanda da oyundaki chat kısmına bakıyordum. Fazla mesajım yoktu. Hepsine göz gezdirdiğimde çoğunun yavşamaya çalışan kişiler olduğunu fark ettim. 

Birkaç dakika sonra ormandan çıkıp küçük bir kasabaya doğru ilerlemeye başladım. Düzlük bir araziye vardığımda hala etrafta kimse yoktu. Kasabaya doğru ilerlemeye başladım. O sırada chatimde bir mesaj belirdi,

“Bu kamuflaj kıyafetiyle korunabileceğini mi sanıyorsun?:)”

Hızla etrafıma bakındım. Hala kimse yoktu. Kendimi tehlikede hissediyordum. Bu mesaj da neyin nesiydi? Kasabaya doğru koşarak ilerledim. Sebepsiz yere gerilmiştim. Şimdi ölemezdim. Rekoru geçmeye üç insan kalmıştı sadece.

“Kaçabileceğini düşünüyorsan, yanılıyorsun güzelim:)”

Gözetlendiğim doğruydu. Bu gözetleyeninde erkek olma ihtimalinin olduğu da doğruydu. Bir de psikopat gibi her cümlenin sonuna gülücük koyuyordu. Kendimi boş arazinin ortasında çıplakmış gibi hissettim.
Bir dakika? Neden savunuyordum ki kendimi? Ben hep saldıran taraf olmuştum. Asla savunmaya geçmezdim. Kendi kendimi hırslandırdıktan sonra hızla chat kısmına bir şeyler yazdım.

Benimle resmen kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu. Kurnaz olmalıydım.

“Korkaklık edip beni buradan mı tehdit ediyorsun? Neden yanıma gelip beni öldürmüyorsun? Ya yüzleşemeyecek kadar korkaksın, ya da yanıma gelemeyecek kadar uzaktasın. Ben seni bulmadan ortaya çıksan iyi olur. Yoksa senin için işler zorlaşacak:)”

Onun taktiğiyle onu vurduğumda hızla ormana doğru kaçmaya başladım. Mesajı uzun yazmam bana zaman kazandıracaktı.

Ormana varıp bir çalılığın içine pusu kurdum. İzimi kaybetmiş olacaktı ki cevap gelmedi. Çalılığın içinde beklemeye devam ettim.
Bir süre sonra bir erkek gördüm. Üzerinde kot yeşil bir pantolon ve siyah bir tişört vardı. Saçları kahverengiydi. Elinde tuttuğu silahla etrafına bakınıyordu. Sırtında ise koyu kahverengi bir çanta vardı. Kim olduğunu bilmiyordum ama onu vurarak puan kazanabilirdim. Tam vurmaya hazırlanıyordum ki beni gördü. Kahretsin!

-Şemsiye-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin