12 Kasım Pazartesi
Saat 08.01“Sonra ne oldu biliyor musunuz?” dedi Belinay gülerek.
Yağmur ile Nazlı sırıtarak onu dinliyordu. Gözlerimi kaçırarak suratımı ekşittim.
“Bu salak, bodoslama tuvalet kağıtlarının içine daldı!” dedi ve büyük bir kahkaha patlattır.
Önündeki patlamış mısırdan bir avuç alarak ağzına tıktım.
“Hadi arkadaşım! Konuşmaktan yemek yiyemiyorsun!” dedim.
Belinay öksürerek konuşmaya çalıştı,
“Dor.... dorsono lon! Boğo....b-boğolocom...” dedi elimi ağzından çekmeye çalışırken.Elimi ağzından çekicince öksürerek, ağzındaki patlamış mısırları yedi.
“Psikopat mısın oğlum!? Senin yüzünden ölüyordum az kalsın! Ruh hastası, manyak!” dedi.
Kollarımı birleştirip, gözlerimi kaçırdım. Nazlıyla, Yağmur hala gülmeye devam ediyordu. Hızla başımı onlara çevirdim.
“Sıranın size de gelmesini istemiyorsanız, sessiz olun!” dedim. Anında seslerini kestiler. Yağmur yanıma yaklaşarak beni inceledi.
“Lan amip! Derdin ne oğlum!? Bugün ters yanından mı kalktın?” dedi.
“Hey Yarabbim...” diyerek nefes verdim.
Belinay’ın odasındaydık. Market alışverişinden sonra direk eve geçmiştik. Ardından birkaç işimizi hallettik. Zaten saat gece dokuz olmuştu. Şu anda ise oturup dedikodu yapıyorduk ama bu amip arkadaş konuyu bana çekerek, bugünkü olanlar hakkında dalga geçmişti.
Nazlı telefonunu bize doğru çevirdi ve heyecanla,
“Abi bakın aklıma ne geldi!” dedi. Hepimiz başımızı ona çevirdik.Yağmur merakla,
“Ne geldi?” dedi. Nazlı telefonu iyice gözümüze yaklaştırdı.“Gözümüze soksaydın(!)” dedim ve incelemeye başladım. Ruh çağırma seansı falan yazıyordu.
“Abi bu ne?” dedim.
“Hadi ruh çağıralım!” dedi Nazlı heyecanla. Yağmur dalga geçerek güldü.
“Kızım saçmalama ya! Biz bunları ilkokuldayken yapardık. Velet miyiz lan biz! Niye durup dururken saçma sapan işlere kalkışalım?” dedi.
Haklıydı yani. En son ilkokuldayken yapmıştık. Artık böyle şeylere inanmayacak kadar gayet sağlıklı bir insandık. Saçma sapan işlere kalkışamazdık.
.
.
.15 dakika sonra...
“Abi bunun işe yarayacağına cidden emin misin?” dedi Yağmur. Hala olayın ciddiyetini anlayamıyordu.
Bildiğin oturup ruh çağırmak için bir düzenek kurmuştuk. Işıkları kapatıp sadece telefon flashlarını açmıştık. Önümüzde bir kağıt ve üzerinde değişik bir alfabeyle yazılmış harfler vardı. Yanına ise iki bardak su ve değişik otlardan koymuştuk. Etrafını da mumlarla çevrelemiştik.
“Oğlum ben neyse de... Yan odada on dört yaşındaki bir çocuk var. Eğer o çocuğa bir şey olursa, annem valla beni keser.” Dedi Belinay. Nazlı gayet kendinden emin,
“Yok be kızım. En fazla delirir. Ne olacak yani!” dedi. Belinay şaşkınlıkla baktı.
“Nazlı kendi ağzınla diyorsun. En fazla delirirmiş. Kılına bile zarar gelirse annem beni kesmeden önce ben seni keserim. Haberin olsun.” dedi uyarıcı bir tonda Belinay.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Şemsiye-
Romans~Karanlık dünyama, yağmurlu bir günde uzattığı şemsiyesiyle girdi. İpek, hayatının her dakikasını delicesine eğlenerek geçiren, on sekizine henüz basmamış genç bir kızdır. X (adını hikayede öğreneceksiniz), geçmişte yaşadığı psikolojik travmalardan...