5 Kasım Pazartesi
Saat 06.00Çekik gözler... tek göz kapağı.... uzunca bir yüz hattı... zayıf ince vücut... uzun boy ve... küçük dudaklar...Çok yakışıklı görünüyorsun.
Neredeyim şu an?
Bir sahil? Hayır. Hiç dalga sesi gelmiyor.
Peki... sinema salonu? O kadar karanlık değil ama.
Kütüphane?Gözlerimi araladığımda kendimi bizim evin salonunun ortasında buldum. Önümde çok sevdiğim oyuncu ve şarkıcı diz çökmüş oturuyordu. Ben de tam önündeydim. Üzerimde buz rengi, yırtıklı bir kot pantolon, üzerimde ise oversize siyah, kedi baskılı bir tişört vardı. Saçlarım açıktı. Belime ise yine siyah bir kemer takmıştım.
Başımı kaldırıp etrafı inceledim. Annem arkası dönük koltuğun kenarında bir şeylerle uğraşıyordu.
Ellerim bir anda havalandı. Neden havalandı ki? Ben istemedim havalanmasını. Karşımdaki yakışıklı kişinin ensesine doğru uzandı. Bir dakika? Ne oluyor!? Gözlerim usulca kapandığında, dudaklarım büzüldü. Ya ben istemiyorum. Şaka, tabi ki de istiyorum ama neden istem dışı gerçekleşiyor bu olaylar?
Dudaklarım yavaşça karşımdaki kişinin dudaklarına ilerlerken bir anda kendimi boşlukta hissettim. Gözlerim aralandığında, onun başını başka yöne çevirdiğini fark ettim. Sinirlenerek birkaç defa öpmeye çalıştım. Fakat bir türlü beceremedim.
Bir anlığına gözlerim cama kaydığında Zeliha Teyze'nin bizi izleyerek güldüğünü fark ettim. Bir dakika bizim ev üçüncü katta?! Allah aşkına Zeliha teyze oraya nasıl ve nereden çıktın?
Utanarak başımı öne eğdim. Hatta çok fazla utanmıştım. Kendimi kötü hissediyordum. Yüzüm kızarmaktan neredeyse bordoya dönecekti. İyi de ben neden bu kadar utandım ki? Altı üstü çok yakışıklı birini öperken Zeliha teyzeye yakalanmıştım. Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken gözlerim bir anda karardı ve her şey siyaha döndü.
Ani irkilmeyle uyandığımda içerden ablam avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
"Kapat lan şu alarmı! Bir uyutmadınız ha! Kimin o telefon! Gelip kıracağım şimdi!"
"Ne bağırıyorsun be! Kapatırım şimdi!" diyerek ablama karşılık verdim bağırarak. Yan odadan abim olaya dahil oldu.
"Sabah sabah ne bu gürültü! Bağıracağınıza tek bir odada konuşsanıza!" diğer odadan annem bağırdı,
"Çocuklar kavga etmeyin! Derdiniz neyse konuşarak halledin!"
"Anne kavga etmiyoruz ki zaten!" dedim.
"Kim kavga ediyor!? Ben size demedim mi bir daha kavga olmayacak diye! Cezalısınız! Hem de bir hafta! Yarın telefonlarınızı bana teslim edersiniz!"
Hayda, kimse kavga etmedi ki. Nereden çıktı bu ceza şimdi? Olaya bak be. Suçsuz yere suçlandık.
"Baba ben kavga etmedim. Hepsi bu kızların suçu." dedi abim.
"Ya benim ne suçum var? Hepsi İpek'in hatası."
nE? NE DEMEK BENIM!?
"Hayır baba ya! Benim bir suçum yok! Alarmı duymadım sadece!"
Çünkü o sırada çok yakışıklı birini öpmekle meşguldüm:)
"İpek! Özür dilemezsen bir hafta boyunca telefon yok!" dedi babam.
Bu sırada biz hala odadan odaya birbirimizle konuşuyorduk.
"Neden sebepsiz yere özür dileyim ki?"
![](https://img.wattpad.com/cover/242466584-288-k988142.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Şemsiye-
Romantizm~Karanlık dünyama, yağmurlu bir günde uzattığı şemsiyesiyle girdi. İpek, hayatının her dakikasını delicesine eğlenerek geçiren, on sekizine henüz basmamış genç bir kızdır. X (adını hikayede öğreneceksiniz), geçmişte yaşadığı psikolojik travmalardan...