26 Kasım Pazartesi
Saat 08.00"İpek, kızım!" diye bağırdı annem arkamdan. Ayakkabılarımı giyindiğim için geriye dönüp, bakacak fırsatım olmamıştı.
Beyaz spor ayakkabılarımın bağcıklarını bağlamaya çalışırken, bir yandan da yan tarafımda durmakta olan portmantodan destek alıyordum. Çantam, eğildiğim için omuzumdan düşerek bileğime ulaşıyordu. Topuz yaptığım saçımın çözülmek üzere olması durumu da, beni rahatsız ediyordu.
Annem biraz sonra yanıma vardığında, sonunda ayakkabılarımı giyinebilmiştim. Servisin ikinci bir korna sesi beni iyice telaşlandırmıştı. Hızla portmantodan ceketimi kaptım.
Tam çıkmak üzere, kapı kolunu tutmuştum ki annem,
"Kızım bir dur!" dedi.Telaşla arkama dönerek anneme bakmaya başladım. Kaşlarımın başlangıç kısımları, endişeden dolayı havalanmıştı ve burnum hızlı nefes alıp vermenin etkisiyle şişmişti. Aynı zamanda da heyecandan kalbim hızlıca çarpmaya başlamıştı bile. He, bir de şu meşhur yanak kızarmalarını unutmayalım.
"Ne oldu anne?" dedim nefes nefese. Elindeki poşeti bana doğru uzattığında, poşete kısa bir bakış attım. İçinde ne olduğu fazla gözükmüyordu.
"Bu ne anne?" dediğimde poşeti elime tutuşturmaya başladı.
"İçinde ceviz var. Okulda acıktığında yersin. Hatta arkadaşlarına da ver- İpek!... duydun mu beni kızım! Akşam eve fazla geç dönme!... Dikkatli ol karşıdan karşıya geçerken! Akşam kursun var unutma!"
Biraz daha oyalanırsam, servis gideceği için annemin sözlerini bitirmesini beklemeden hızlıca binanın koridorunda koşmaya başladım. Otomatik ışıklar, benim oradan geçmemin etkisiyle yanmaya başladı. Asansörü es geçip, merdivenlerden adeta giriş katına doğru uçtum.
Binadan çıktıktan sonra temiz hava ciğerlerimi doldururken, ben neredeyse nefes alamıyordum. Başımı sağa çevirince servisin hareket ettiğini gördüm ve "Dur!" diyerek bağırdım.
Benim sesimi duyup arabayı durduran şoföre içimden şükür ve teşekkür kelimelerini sıralamaya başladım. Okulum uzak olduğundan dolayı eğer servisi kaçırırsam, derse yetişemezdim.Fazla vakit kaybetmeden sonunda servisin içine girebildiğimde şoför, her zaman yaptığı gibi yine beni yanına çağırdı.
Sevgili okurlar, azar işitme vaktimiz hayırlı, uğurlu olsun!
"Ben sana ne demiştim geçen sefer?" dedi. Gözlerimi kısarak, alt dudağımı ısırdım.
Bilmezlikten gelerek,
"Ne demiştiniz?" dedim. Hala nefesimi kontrol etmekte güçlük çekiyordum. Göğüs kafesim derin nefesler alıp vermenin etkisiyle inip, kalkıyordu."Bir daha geç kalmayacaksın demedim mi?" dedi.
Gözlerimi kaçırarak,
"Dediniz..." diye mırıldandım.Şoför amca, derin bir of çekerek yüzüme bakmayı kesip, önüne döndü.
"Bir daha geç kalırsan, beklemeden giderim. Bilmiş olasın." dedi. Göremeyeceğini bilsem de kafamı aşağı yukarı doğru salladım.Koltuklardan rastgele birine oturduğumda, nihayet nefesim düzene girmişti. Çantamı omzumdan çekip kucağıma aldım. Dağılan saçımı açarak, düzelttim ve yeniden güzel bir topuz yaptım. Saçlarımla olan işimi bitirdikten sonra çantamdan pet su şişemi çıkararak birkaç yudum içtim. Ardından tekrar su şişesini çantama yerleştirdim. Başımı camdan tarafa çevirdiğimde, çoktan Belinayların evine gelmiştik bile.
Şoför, servisi kenar bir yerde durdurdu ve Belinay'ı beklemeye başladı. Zaten Belinay da çok geçmeden demir kapının önünde gözükmüştü. Açık kahverengi saçlarıyla bugün, oldukça güzel gözüktüğünü itiraf etmek lazımdı. Üstelik mavi gözleri her zamanki gibi olan bir ışıltıyla parlıyordu. Yüzüne hapsolan gülümsemenin, ona ayrı bir hava kattığı gözle görülür bir gerçekti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Şemsiye-
Romance~Karanlık dünyama, yağmurlu bir günde uzattığı şemsiyesiyle girdi. İpek, hayatının her dakikasını delicesine eğlenerek geçiren, on sekizine henüz basmamış genç bir kızdır. X (adını hikayede öğreneceksiniz), geçmişte yaşadığı psikolojik travmalardan...