8 Kasım Perşembe
Saat 09.12“Bir güzel bekler burda
O dudaklar bal yanaklar
Gir de bir bak daha neleri var
Doksan altmış doksan vücudum var
Doya doya bitmez tadım var
Kendime arkadaş arıyorum
Aradığım bana uyacak dediğimi yapacak.”Nazlı, Belinay ve Yağmurla beraber akıllı tahtanın önünde hem şarkı söyleyip hem de dans ediyorduk. Teneffüsün bitmesine daha vardı. Bu yüzden sıkılmıştık ve eğlenmek için şarkı söylemek istemiştik. Ufak detay, bunu tüm sınıfın önünde cırtlak sesimizle bağıra bağıra yapıyorduk.
Kalçamızı kıvırtarak saçma sapan ve gelişigüzel dans ediyorduk.
Kıçımı Yağmur’un kıçına vurduğumda hafifçe sallanıp yana kaydı.“Ne yapıyorsun be!?” diyerek oda kıçını bana vurdu.
Sınıftaki herkes halimizle dalga geçerken, içlerinden biri,
“Hayaller; güzel, kibar ve zarif hanımefendi. Hayatlar; g*tü başı ayrı oynayan, dedikoducu ve kocakarılara benzeyen kızlar.” dedi.
Bunu duyunca dördümüzde sinirlenmiştik.
“Kim dedi lan onu!” dedim. Başımı çevirince bize anlam veremeyen bakışlar atan Faruk’u gördüm.
“Ebesini sevdiğimin çocuğu, yakalarsam fena olur!” dedi Belinay.
“Hayaller; yakışıklı, seksi ve centilmen erkek. Hayatlar domuzun kıçına benzeyen, bir b*k bilmediği halde artistlik taslayan erkek.” dedi Yağmur.
“Sizle uğraşamam valla. Ne haliniz varsa görün.” diyerek sınıftan çıktı Faruk.
“Ay, havalara bak! Görende sanır cumhurbaşkanının oğlu!” dedim.
“Sanki ‘gel bizle uğraş.’ dedik. Durup dururken laf atan sendin gerizekalı!” diye arkasından bağırdı Belinay.
“Bence artık kapatalım.” dedi Nazlı.
Bugün biraz kötü gözüküyordu. Akıllı tahtadan müziği kapattı.
Nasıl olduğunu sormak istedim ama bu onu daha kötü hissettirir diye düşündüm. Bu yüzden sormadım. Galiba diğer kızlarda benim düşündüğümü düşünürek sormadı.-.•.-.▪.-.▪.-.•.-
Saat 12.40Öğlen yemeği için her zamanki gibi kantine indik. Bu sefer bende yemekhaneden yemek almıştım. Tableti alıp bizimkilerin yanına geçtim. Çoktan yemeye başlamışlardı.
Evet okurlar, bugünki menümüzde pilav üstü tavuk, patates kızartması ve yanında da domates çorbası vardı. İçecek olarak ayran vermişlerdi.
Kaşığı alıp çorbayı karıştırmaya başladım. Domates çorbasını pek sevmezdim. Küçükken başıma çok sayıda domates yemiştim. Neden diye soracak olursanız, çok dışlanan birisiydim. Birçok konuda üzerime gelmişlerdi. Gerek bembeyaz tenimden gerekse de suskunluğumdan, sessizliğimden, çabuk kırılıp her şeye ağlamamdan ama bu sorun değildi. Fazla takmıyordum. Zaten geçmişi kafama takarak yaşayan biride değildim. Şimdi burada oturup saatlerce size geçmişimi anlatmak isterdim ama bunları size anlatırken ağlayabilirdim de. Dikkat çekmek istemiyordum. Bu yüzden müsait olduğum bir zaman söz veriyorum anlatacağım.
Domates çorbasını içmeye karar verdim. Sıcak çorba boğazımdan mideme ulaştığında biraz olsun kendimi iyi hissetmiştim.
Çorbayı bitirip sırasıyla tavuklu pilavı, patates kızartmasını ve ayranı içtim. Karnım doyduğu için mutlu olurken küçük ama bir o kadarda dolu olan kantinimizi izlemeye başladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Şemsiye-
Romance~Karanlık dünyama, yağmurlu bir günde uzattığı şemsiyesiyle girdi. İpek, hayatının her dakikasını delicesine eğlenerek geçiren, on sekizine henüz basmamış genç bir kızdır. X (adını hikayede öğreneceksiniz), geçmişte yaşadığı psikolojik travmalardan...