7 Kasım Çarşamba
Saat 14.20En son yaptığım saksı düşürme olayından sonra, iki gündür kendimde değildim. Sürekli uykum geliyordu. Saçma sapan yerlerde uyuya kalıyordum. Tuvalette bile uyuya kalmıştım. Beynim ise çok karışık ve yorgundu. Kendimi 200 tane matematik sorusu çözmüş gibi hissediyordum. Beynim o derece yorgundu. Neyse ki bugün diğer günlerden biraz daha iyiydim. Yavaş yavaş düzeldiğimi hissediyordum.
Son birkaç gündür de derslere odaklandığım söylenemezdi. Zaten uyuya kaldığım için kafama anlatılanlar pek girmiyordu. Sürekli uyuduğum için hoca tarafından uyarı alıyordum. Tüm sınıfa rezil olmuştum. Artık insanlar bilerek yaptığımı düşüneceklerdi.
"Kalk." dedi Belinay.
"Ha?... Neden?" dedim. Başımı sıranın üzerine koymuştum. Göz kapaklarımın kapanmaması için direniyordum.
"Nedeni mi var? Ders beden!" dedi. Göz kapaklarımla olan savaşı kaybedip usulca uykuya geçiş yapıyordum ki Belinay'ın bağırmasıyla irkildim.
"Ya kalksana!" dedi. Kafamı kaldırdım.
"Ne bağırıyorsun kızım dibimde?! Kulağım çoğaldı!" dedim.
"Kalkacak mısın? Kaldırayım mi!" dedi.
"Allah aşkına bağırma. Ben kalkarım." diyerek spor çantamı aldım.
Beraber en alt kata indik. Kantinin bulunduğu koridorun başında soyunma odaları vardı. Kızlar için olanına girdik. Bizimkiler çoktan üzerini değiştirmiş, kıyafetlerini çantalarına yerleştiriyordu.
Soyunma odasına dört sıra, iki askılık ve üç minder koymuşlardı. Sıraların ikisi sağda ikisi de solda olmak üzere yerleştirmişler, üzerlerine de askılık monte etmişlerdi. Yine aynı şekilde askılıkların birisi sağda birisi solda olmak üzere. Yerdeki minderlerin ikisini kapının sağına birini de karşıdaki pencerenin altına yerleştirmişlerdi. Minderin yanında bir de tekli masa vardı. Oda kare şeklindeydi ve biraz küçüktü. Camı açtığınızda, soyunma odası alt katta olduğu için, bahçeden gelen geçen sizi görüyordu. Bu yüzden giyinene kadar açmamayı tercih ediyorduk. Bazen sıcaktan ve terden boğulsak dahi bu böyleydi.
Ayrıca parfüm ve deodorant kullanmamıza da izin vermiyorlardı. Astımı veya koku duyarlılığı olan insanlar için bu durum iyi değildi. Zaten küçücük bir odaydı ve nefes almak iyice zorlaşıyordu. Geçende bu kurala uymayan bir sınıf ceza almıştı.
Çantamı gelişigüzel sıranın üzerine bıraktım ve sıraya oturdum. Üzerimi değiştirmeye başladım. Yanıma da Belinay yerleşti. Giyinenler kalabalık olmasın diye dışarıya çıktılar. İçeride sadece bizimkiler kalmıştı. Yağmur'a doğru dönerek sırıttım.
"Bugün hangi renk giyindin acaba?" dedim.
"Neyi?" dediğinde göğsüne baktım. Ne dediğimi anlamış olacak ki o da gülümsedi.
"Kırmızı dantelli giyindim, bebeğim." dedi. Gülmeye başladım.
"Kimin için?" dedim bu sefer.
"Kimin için olacak? Senin için..." dediğinde hep beraber gülmeye başladık.
"Şaka lan. Normal sizin giyindiğinizden işte." diyerek düzeltti. Tekrar gülüştük.
Üzerimi değiştirmiştim. Camı açıp birazcık dışarıyı seyrettim. Futbol topu gelerek öndeki telin önünde durdu. Arkasından koşarak Can geldi. Millete laf atmak en sevdiğim şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Şemsiye-
Romance~Karanlık dünyama, yağmurlu bir günde uzattığı şemsiyesiyle girdi. İpek, hayatının her dakikasını delicesine eğlenerek geçiren, on sekizine henüz basmamış genç bir kızdır. X (adını hikayede öğreneceksiniz), geçmişte yaşadığı psikolojik travmalardan...